Bölüm 4

32 2 0
                                    


Yoğun geçen bir günün ardından nihayet gökyüzü karalara bağladı, şehirde gece kendini gösterdi. Rüya, annesinin nikahsız birliktelik yaşadığı adamdan olan kardeşi Yakaza'yı uyutmaya çalışıyordu. Eski evlerinin tahta doğramaları , karayelin gücüyle sarsılıyordu. Bu heybetli bina, elit bir semte yakışır şekilde büyük ve haşmetliydi. Ancak yıllardır bakımı yapılmadığı için şehrin diğer evlerinin yanında harabe gibi duruyordu. Rüya'nın küçüklük anılarıyla dolup taşan bu bina, babasından ona kalan tek mirastı. Rüya ve ailesi eskiden oldukça varlıklı olmalarına rağmen, Rüya artık sefil bir hayat yaşıyordu. Çünkü Rüya'nın annesi, babasından kalan diğer her şeyi almış, sevgilisiyle zevk-i sefalardaydı.

Rüya, önce geleneksel yöntemi kullanıp Yakaza'yı ayaklarında salladı, ona yarım yamalak bildiği ninnileri söyledi. Yakaza uyumamakta diretince onu kucağına alıp sallayarak evi gezdirdi. Yarım saatlik çabaları sonucu yine pes etti.

- Yakaza, yine uyumayacaksın dimi?

Yakaza başını kaldırıp Rüya'ya küçük dişlerini gösterdi.

- Bu "uykusuzluk düzeniyle" nasıl büyüyeceksin merak ediyorum!

Kardeşini yatağına yatırıp eline bir kitap tutuşturdu ve kitabın kapağını kemirmesini izledi.

Yakaza, 11 aylık olmasına rağmen neredeyse hiç uyumuyordu. Ona bu ismi veren Rüya, çoğu zaman isim annesi olarak kendini suçluyordu. Çünkü Yakaza'da –isminin anlamı gibi- sürekli bir uyanıklık hali vardı. Bu şanssız bebek, Rüya'nın annesinin babasını aldattığı adamdan olan çocuğuydu. Rüya ve Yakaza neredeyse son 9 aydır annesini ve babasını hiç görmemişti.

Rüya, bazen Yakaza'yı da alıp babasının mezarına giderdi. Beraber ağlarlar (Rüya ne zaman ağlasa, Yakaza da ağlamaya başlardı), Rüya'nın babasının mezarını okşarlardı.

Anneleriyse henüz bu dünyadan göçmüş değildi. "Şu anda kim bilir nerededir?" diye düşündü Rüya. Rüya, kan bağı olan kişilerin hayatını hissedememesinden bu gibi durumlarda memnun oluyordu. Çünkü dengesiz annesinin yerini bilmemek, bilmekten çok daha iyiydi. Belki de şu anda Yakaza'nın babasıyla birlikte babasını aldattığı meyhanedeydi. Kim bilir?



Serra'nın en yakın arkadaşı olan Mesude, o gece sevgilisi Demir'le birlikte elit bir bistroda takılıyorlardı. Mesude ve Demir'in ilişkileri henüz 6 ay önce başlamıştı. Ancak Mesude, Demir'e deliler gibi aşıktı. Demir de Mesude'ye karşı bir şeyler hissetmiyor değildi. Üniversitede aynı fakültede okudukları için birbirlerini çoktandır tanıyorlardı zaten. Yemeklerini yedikten sonra bir şişe şarap açtırdılar.

- Ee Demir, bugünün nasıl geçti hayatım?

- Hep aynı şeyler hayatım, babamın işlerini koşturdum bütün gün. Sen anlat asıl, neler yaptın bugün? Biraz düşünceli gibisin.

- Hiç... Biraz aklıma takılan şeyler var bugünlerde. Ama önemli bir şey yok. Şarap nasıl? Çok güzel değil mi?

- Mesudee! Konuyu değiştirme güzelim. Anlatsana ne oldu? Benden mi saklıyorsun?

Diye çıkıştı Demir gülümseyerek. Mesude Serra'nın olayını anlatıp anlatmamakta kararsızdı. Ancak Demir'e güveni sonsuzdu. Bu sırrı saklayacağından adı gibi emindi. Derin derin nefes alıp verdi cesaretini toplamak için.

- Seni dinliyorum hayatım?

- Demir, Serra hamile.

Demir şaşkınla gözlerini açtı. Serra'yı ve babası Karatay'ı yıllardır tanırdı. Demir'in babası ve Demir Karatay'ın kirli işlerini yapıyordu, artıklarını temizliyordu. Ancak bu kirli işleri elbette Mesude bilmiyordu. Zaten bu işleri Serra bile detaylıca bilmezdi. Kirli para kazanmanın kalitesi, gizlilikle belli olur ne olsa.

- Gerçekten mi? Peki bunu senden başka kimse biliyor mu?

- Sadece ben ve Falcı kadın!

Mesude birden ağzından kaçırmıştı.

- Ayy Demir! Falcı olayını sana anlatmayacaktım aslında hayatım. Ama kendimi tutamadım vallahi. Aslında çok önemli bir şey değil. Sadece bir durumdan emin olmak istedi Serra.

- Hangi durumdan?

- Biliyorsun, Serra o adamla yeni evlendi. Babasının zoruyla. Ancak Hakan'dan da yeni ayrıldı. Yani, anlayacağın... Durumlar biraz karışık.

Demir duydukları karşısında şok oldu. O an kafasından düşünceler ışık hızında geçmeye başladı. Yoksa çocuk... Hakan'dan mıydı? Bu çok önemli bir bilgiydi. Bu, Mesude'nin ona olan güveninden bile önemli bir bilgiydi hatta. Bunu daha fazla kişi öğrenmeden Serra'nın babasına, Karatay'a, haber vermeliydi. Eğer çocuk Hakan'ın çocuğuysa bunu öğrenen herkes ölü sayılırdı. "Karatay, itibarını böyle basit bir şeyle lekeleyemez." diye düşündü Demir. Üstelik bu haberi Karatay'a uçurursa, Karatay'ın Demir'e olan güveni de artardı.

Demir kısa bir sessizliğin ardından umursamazca bir tavır takınarak söze girdi:

- Merak etme hayatım, Serra bir yolunu bulup olayları düzeltir. Sen de kimseye anlatma ama. Birileri duyarsa kız utanç duruma düşebilir. Ee bu falcı nereden çıktı? O niye biliyor?

Mesude umursamaz bir tavırla cevap verdi:

- Şu Yeşilyol'un üstündeki külüstür evde yaşıyormuş. "Rüya Falcısı" diye isim takmış kendine. 6. hissi kuvvetli falanmış. Hani şu bizim fakültedeki Esra'ya benzeyen bir tip sanırım. Telepatik bir şey.

Demir gereken bütün bilgileri aldığına emin olduktan sonra geceyi erken bitirdi. Yalandan bir telefon görüşmesi yaparak eve gitmesi gerektiğini söyledi. Mesude'yi oturduğu villaya bıraktıktan sonra direksiyonu anayola döndürdü. Falcıyı halletmeden önce Karatay'a öğrendiği her şeyi anlatmalıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 16, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Rüya FalcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin