Bölüm 3C

324 25 6
                                    

Bu gün üzerinde olanlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu gün üzerinde olanlar

Q) Dün ki olayın bedelini ödet.  * (bir yıldız)

Dün bana yaptıkları yanına bırakacak değilim. Beni aşağıladı resmen. Tabiki de bana yaptıklarının bedelini ödeteceğim. Karşımdan geliyordu. Tam geçecekken önünde durdum;

-"Yha sen kendini ne sanıyorsun da üzerime kahve döktükten sonra tek kelime etmeden gidebiliyorsun" dedim. Şu an gerçekten çok sinirliydim ve kelimelerimden de bu sinir net bir şekilde anlaşılıyordu. Jungkook yaklaşık iki- üç saniye gözlerime baktıktan sonra alaycı bir şekilde gülümsedi. Kafasını iki yana salladı ve hızlı bir şekilde sağa kaydı. 

-"Yazık" diye mırıldandıktan sonra yürümeye başladı. Ben orada mal gibi kaldım. Yani apıştım kaldım. Ne deyim sümsük gibi yapıştım. Kelimem bitti ama ben orada nasıl kaldığımı size hala anlatamadım.

W) Umursama. Kendini beğenmişin biri sonuçta. ** (iki yıldız)

Tam karşımdan geliyordu. Şu an durdurup "Nopton lon son" desem de bir şey ifade etmeyecekti. Kendini beğenmişin biriydi sonuçta. Geçip gitsin ve mümkünse bundan sonra karşıma falan çıkmasın.

Yine de içimi rahat ettirmem gerek. Bu yüzden tam yanımdan geçerken;

-"Ahh kendini beğenmiş pislik" dedim. Hışımla bana döndü ama tek kelime edemedi. Arkamdan hala bana baktığına emindim ve yüz ifadesini görmek için arkamı döndüm. Tam olarak kırmızı olmuştu. Patlamaya hazır bomba gibiydi. İçimden random atmak geldi ama ben;

-"Birisi ilk defa mı sana senden bahis ediyor?" dedim ahh biliyorum çok coolum. Ve önüme dönerek havalı bir şekilde yürümeye çalıştım. Ama havalı yürüyeyim derken -gümbürt-

Umurumda bile değil düşmem. Çünkü arkamdan hala mal gibi bakıyordu. Bu mutluluk bana kırk yıl yeter.

*** (ortak bölüm)
E

ve gider gitmez uyudum. Yarın iş günüm sonuçta...

Ten'e girdim. Kartımı okuttum. Ve arkamdaki Patron Kim Jung He'yi görünce selam verdim. Adam bana;

-"Benden geç gelirsen seni kovarım." dedi ve koşmaya başladı. Hönk.  Türkçe bir şekilde

-"Ney? Oha lan adam koşuyo. Hem de baya koşuyo." dedikten sonra ben de koşmaya başladım. Çita hızında koştuktan sonra "Özür dilerim" diye yanından geçerek patrondan önce ofise daldım. 

-"Ben kazandım!" diye bağırıp ellerimi dizlerine dayadım ve nefes almaya çalıştım. Kafamı kaldırdığımda tüm ofis bana bakıyordu. Hepsi çok ciddiydi. İki kişi dışında. Iseul ve Beom kahkaha atıyordu. Patron ise ofise gayet havalı bir şekilde yürüyerek girdi. Tabi ne sanıyorum ki? Adam ofise koşarak mı girecekti? 

-"Sen odama gel" dedi çok ciddi bir şekilde. Şu an o surat ifadesi değişmiş bir şekilde koşan adamla karşımdaki adam arasındaki fark gözümün önüne geldi ve gülmemek için nefesimi tuttum. Gülmemeyi fazla abartmış olacağım ki kulaklarımdan hava kaçırdım sanırım. 

Odaya girdim. O ciddi adam bir anda yok oldu ve kahkaha atmaya başladı. 

-"Gülmemek için kırmızı renge döndün resmen" diyerek anırıyordu. İyiki ofis ses geçirmez. Bundan daha öncesi adam çift kişilikli mi acaba? Valla bilemiyorum. Bi ciddi bi gülüyo.

-"Uzun zamandır böyle gülmemiştim" dedi ve bana gülerek baktı. Bu adamın bu kadar sempatik olduğunu bilmiyordum. Ben de gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdim. 

-"Neden bilmiyorum ama bu dünyada ciddi olmazsan insanlar seni sömürebileceklerini sanıyorlar. Net söylüyorum geldiği ilk günden bu kadar çalışan tek sen varsın. Ve bu bende bir güven hissi uyandırdı. Seni arkadaşım olarak görüyorum" dedi. Gözlerinden ne demek istediğini anlayabiliyordum galiba. Düşünemiyorum annem babam zengin olduğu için herkes benimle sadece bir çıkar ilişkisi kursaydı çok canım yanardı herhalde. 

Ve bu adam da yüzüne bir maske geçirmişti. Daha fazla kırılmamak için. Ve nedensizce bu maskeyi benim yanımda kaldırmıştı. İlk görüşte birine güvenmek bu olsa gerek. Biraz sessizlikten sonra

-"Anlıyorum efendim" dedim.

-"Efendim mi? Sana bir sır vereyim mi?" dedi.

-"Tabi" dedim.

-"Ben 20 yaşımdayım." dedi. Yani belli oluyordu ama çok şaşırdım. "Ama yaşımı kimseye söylemiyorum. Düşünsene 36 yaşındaki Hwa buna çok bozulurdu. Genç gösteriyoru oynamak zor iş Sen-ya" dedi. Yalnız bu adam çok sempatik. Benden söylemesi. Zengin de. Evi de var. Arabası da var. Tip desen zaten Allahuekber dağlarında. Bence bu adam benim aracımın mazotuna yeter. (bilmeyenler bakınız medya...) ^^

-"Sırrınız benimle güvende" dedikten sonra elimle azıma fermuar çektim ve gülümsedim.

Odadaki sessiz olan sessizliği (y/n: o nasıl söz lan) Patron Kim Jung He'nin telefonu bozdu. Telefonda ciddi bir seyler konuştu ve bana döndü.

-"Sen. Önemli bir şirkete makyöz lazım. Sen yapabilir misin?" Dedi.

Q) Ah evet tabikide yaparım. Sonuçta resim yapmak gibi bir şey. Değil mi?

W) Yapmayı gerçekten çok isterim ama makyaj konusunda gerçekyen iyi değilim. Sevmiyorum. Ama stil konusunda kendime güveniyorum.
 
Sevgili okurcuklarım.
İlk önce kısa bölümden dolayı özür diliyorum. Ama kendimi affettireceğimi garanti veriyorum. Umarım kitabıma destek olursunuz ve en azından votelersiniz yorum bırakırsınız. Okuyucu sayım sürekli düşüyor ve benim moralim de bölümlere yansıyor. Beni destekleyen ve Benim Seçimim! i okuyan herkese çoook teşekkür ediyorum ve jongkookun egosu, suganın swagliği, jiminin şirinliği kadar sevgi gönderiyorum...

Benim Seçimim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin