Babanın sinirleri iyice gerilmişti, kendini pencerenin önündeki sallanan sandalyesine bir hışımla atmıştı. Gözlerini boğaza bakan pencereden bir türlü ayıramıyordu biraz sakinleşmeye çalışsada sakinleşemiyordu. Saat çoktan gece yarısını geçmişti kendi içinde şuan ne kadar boğuluyorsa havada o kadar boğucu idi. Görüntüsü ile insana huzur veren boğaz bugün babanın sanki derdiyle dertleşiyormuş gibi o da boğucu bir hava içindeydi. Baba bu derin düşünceleri içinde zaman geçirirken birden aklına iki cihan güneşi peygamber efendimiz(sav) bir hadisi şerifi geldi "Hiç bir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz."
Turgut Bey ne kadar İslam çerçevesi içinde yetişti ise de, babasından aldığı İslam terbiyesini evladına aşılayamamıştı. Zengin ve şatafatlı hayatları buna izin vermiyordu. Turgut Bey'in şu son zamanlarda kızı İlkay'ın başına buyruk davranışları fazlaca artmıştı. Zenginliğin verdiği özgür yaşamla önceden bazenleri gittiği eğlence mekanlarına artık her gece gider olmuştu. Turgut Bey bu karmakarışık düşünceler içinde boğulurken oğlu Selim babasının çoktan yanına gelmişti ama Turgut Bey'in sıkıntılı ve dertli hali Selim'i fark etmesine izin vermemişti. Selim babasının yanına yavaşça yaklaşıp
"Uyumadın mı daha baba?" diye sordu. Turgut Bey Selim'in sorusuyla hafif irkildikten sonra kendi iç aleminden çıkarak Selim'in sorusuna yanıt verdi.
"Biraz canım sıkkın oğlum o yüzden uyuyamadım. Galiba seni de uyku tutmamış."
"Anlaşılan baba ikimizinde canının sıkkın olması İlkay'ın başına buyruk hareketler etmesi. Ah baba! İzin vermedin ki onun terbiyesini ben verseydim. Ama sen bırak İlkay'ı dövmeyi ona sesini dahi yükseltmedin, sen yapmıyorsun bari bana izin verseydin de ben biraz uyarsaydım. Şimdi ikimiz de şu sıkıntılı halimiz de olmazdık."
Selim'in bu sözleri üzerine Turgut Bey biraz hiddetlenerek;
"Selim sus! Şuan senin yakınmalarını dinleyecek değilim. Görmüyor musun canım çok sıkkın sende üzerime daha fazla geliyorsun. Selim oğlum bak sen benden kardeşini dövmemi istiyorsun halbuki dayakla zorbalıkla bu işler olacak değil. İnan dayak atarak kardeşine eğitim vermiş olsaydım bırak İslam' a yaklaşmayı Müslümanlıktan nefret edecekti Allah korusun dinimizden de uzaklaşabilirdi.
" Baba şuan ki hali çok mu iyi, geceleri eve sarhoş gelmeler, başına buyruk hareket etmeler dinimizin istediği çerçevenin tam dışında İlkay'a yani dayak atsanda aynısı atmasan da aynısı belki dayak korkusu ile kendine çeki düzen verirdi."
"Selim oğlum sen beni anlamıyorsun her ne kadar şuan ki hareketi dinden uzak olduğunu gösterse de yine de kalbinde zerre kadar da olsa Allah sevgisi de kalmayacaktı bu yüzden bir türlü doğru yolu bulamayıp Allah korusun dinsiz bile olabilirdi. En azından şimdi birazda olsa umut var. Benim akıllı ve terbiyeli oğlum şuan elimizden gelen tek birşey var o da dua etmek. Allah'tan isteğim kalbindeki zerre kadar olan Allah sevgisi de yok olmasın."
Selim umutsuz bir tavırla sesini yumuşatarak;
"Babacığım benim nedense artık hiç umudum kalmadı. İlkay'ın halini görmüyor musun eğlence mekanlarından çıkmaz oldu. Lise biteli bir ay oldu hangi üniversiteye gideceğini bile düşünmüyor galiba baba sana güveniyor nasıl olsa babam parayı verir özel bir üniversiteye giderim buda olmazsa yurtdışına giderim aman baba birde İlkay'ı okuması için yurtdışına gönderirsek artık İlkay diye ne senin kızın kalır nede benim kardeşim."
"Oğlum niye ben sana dua edelim diyorum herşeyi ol dedirtip olduran Allah bakarsın kız kardeşin de tam bir İslam hanımefendisi olur."
Selim hafif bir tebessümle;
"Off baba! Güldürme beni biz bunu rüyamızda bile göremeyiz."
Selim ve Turgut Bey'in bu hararetli konuşması üzerine Türkan hanım da geldi.
"Meraktan uyuyamadım daha İlkay gelmedi mi?."
Bu sorunun cevabını Turgut Bey cevaplandırırken;
"Hayır hanım daha gelmedi."
Selim ise dışarı bakarken İlkay' ın geldiğini gördü.
"Geldi hoppa kızınız artık sabredecek gücüm kalmadı. Şu kapıdan içeri girsin ben ona yapacaklarımı biliyorum."
O anda bütün gözler Selim'in baktığı noktaya odaklandı. Dışarıdaki son olaylarla sinirler bir kat daha arttı. İlkay yavaş yavaş kapıya yaklaşırken evdekiler hala şoku atlatamamışlardı.
Selim olduğu yerde bir o tarafa bir bu tarafa gidiyor sakinleşmek için çabalıyor ama olmuyordu. Sonunda zil çaldı Selim tam açmak için kapıya doğru ilerlerken Turgut Bey Selim'i tutarak geriye itti ve kendisi kapıyı açtı.
İlkay sarhoş bir halde içeri girdi. Yüzündeki o şımarık gülümsemesini ailesine fırlatarak;
"Oo konsey toplanmış hayırdır."
Selim'in sinirleri fazlaca doruğa çıkmış halde;
"Ohh evin yolunu en sonunda bulabildin. Nerelerdeydiniz?"
İlkay sarhoşluğun verdiği şımarıklıkla;
"Sanane bee sana hesap mı vereceğim."
"Sana bir soru sordum demi adamakıllı cevap ver. Peki yanındaki züppe de kimdi o hareketleriniz neydi öyle, sen adamı katil mi edeceksin."
"Ne yapabilirsin ki çekil yolumdan bu arada senin o züppe dediğin benim erkek arkadaşım Berk."
"Sen kafayı mı yedin erkek arkadaş da ne? İnsan şu hayatta ne için yaşar söyle bana ama sen ne bileceksin söyleyeyim mi sana dedikten sonra sesini daha fazla yükselterek "namuss" diyerek bağırdı. Sonra tam elini kaldırdığında farketmediği bir güç elini kavradı. O hiddetle başını çevirdiğinde babasını gördü. Turgut Bey;
" Selim sen yukarı çık karışma bu işe."
Selim itiraz edercesine;
"Ama baba sen karışmaz ben karışmazsam kim karışacak bana söyler misin?"
Turgut Bey sesini daha da yükselterek;
"Selim sana yukarı çık dedim sende mi babanın sözlerine itiraz ediyorsun."
Selim biraz mahcup bir tavırla;
"Hayır baba sana hiç bir zaman karşı gelmem.''
" O zaman oğlum sana yukarı çık dedim."
Selim babasına olan saygısından istemeyerek de olsa yukarı çıktı.
İlkay insanı gıcık eden alaylı gülüşünü takınarak.
" Vayy baba oğul ilişkisine bak. Beyefendi oğlun sözünden de çıkmazmış. Turgut Bey senin oğlun sana karşı saygılı filan değil resmen senin oğlun pısırık artık kime çektiyse."
Turgut Bey sakin görünmeye çalışsa da sinirli olduğu o kadar belliydi ki yüz hatlarından bunu fark eden Türkan Hanım kızının yanına giderek hafif uyarı tonları çalan sesiyle
"Kızım ağzından çıkanı kulağın duymuyor galiba senin karşında baban var. Babanı üzdüğünün farkında değil misin?"
"Farkındayım anne, artık bıktım sizin bu sıkıcı hayatınızdan, babamın pısırık olmasından, senin bu kapalı halinden,abimin saçma saygılı hallerinden ben artık özgür yaşam istiyorum bu yüzden Berk'le ayrı eve çıkacağız."
Türkan Hanım İlkay'ın ağzından çıkan kelimelerle şoka girmiş, Turgut Bey ise artık sinirli haliyle sesini yükselterek;
"İlkay artık haddini aşıyorsun başka bir erkekle ayrı eve çıkmakta ne, sen nasıl bu hale geldin."
Çünkü bunun sebebi sizsiniz. Herkesin ailesi gayet serbest istedikleri yere istedikleri şekilde istedikleri kişi ile gidiyor. Siz ise aman yapma kızım, aman gitme kızım, günah biz Müslümanız. Müslümanlığın gerekçesine göre yaşamalıyız. Sizde Ece'nin ailesi gibi olsanız ne var, kız 18'ine girdi kendine göre bir evi ve yaşantısı var. Bir ay sonra bende 18'ime gireceğim ve sizden de sizin bu saçma yaşantınızdan da kurtulacağım. Siz bu eğlenceli dünyayı sıkıcı hale getiren bânaz insanlarsınız.
Turgut Bey artık öfkesine hakim olamıyor ve sesinin katını yükseltiyordu.
"İlkay artık seni tanıyamıyorum sen bizi aileni nasıl istemezsin, dininden nasıl nefret edersin."
İlkay artık ne dediğini bilmez hale gelmişti. Babasına tahammülü kalmamıştı. İlkay ilk eline geçen komidinin üzerindeki vazoyu duvara fırlatarak;
"Hepinizden nefret ediyorum ve tiksiniyorum. Dininizden de nefret ediyorum. Sizin kızınız olacağıma Hristiyan birinin çocuğu olsaydım."
Bu son sözler üzerine Turgut Bey sinirini frenleyemerek hayatında hiç yapmadığı ve görmediği tokatı İlkay'ın suratına indirmişti. İlkay tokatın etkisiyle kendini yerde buldu. Yanağı kıpkırmızı olmuştu ve dudağı kanıyordu. İlkay kalbinin ve yanağının ağrısıyla hızla koşarak odasına gitti.
Turgut Bey eline baktı ve sonra hanımına dönerek, Türkan Hanım ise olayın şokunu hala atlatamamış bir şekilde annelik duygusuyla ağlamaya başlamıştı.
"Hanım şimdi ne yapacağız.."Arkadaşlar beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLE GİDEN YOL
Spiritualİlkay liseyi yeni bitirmiş. Ailesi zengin ve dindardır. İlkay ise arkadaş çevresinden etkilenerek Müslümanlığın dışında olan hareketler yapmaya başlamıştır, bu davranışları ailesini ve bilhassa babası Turgut Bey'i üzmektedir. Turgut Bey yumuşak bir...