2. Bölüm: "Vazgeçtim."

24 6 0
                                    

Sınıfa hızlıca girip sırama oturdum.
Dün Çağrı gittikten sonra biraz düşünüp uyumuştum. Seçebileceğim kişiyi bulmuştum. Benden bir yaş falan büyük ama olsun, sonuçta buldum.

Annemin bilmemneyinin bilmemneyi olan çocuğu bir iş yemeğinde görmüştüm ve amacı hayat felsefesi falan olan birine benzemiyordu. İşte, bu yüzden bu çocuğu seçtim.
Sanırım bu çocuk bilmemne kolejinde, yani benim eski okulumda, son sınıf öğrencisi. Ama hani şu çok-zenginim-çalışmama-gerek-yok tiplemelerinden olduğu için üniversite sınavı derdi falan yok. İşte aradığım gibi biri. Adamın sülalesi rahat arkadaş.

Bugün öğlen yemeğinde bu sülalesi rahat arkadaşın yanına gidip ona teklifte bulunacağım. Umarım iyi anlaşırız ve sonuç ilk denemedeki gibi hüsran olmaz. Ve çocuğun adını öğrenmem de iyi olurdu ancak süper balık hafızam ihtiyacım olmayan her şeyi anında zihnimden sildiğinden dolayı iş yemeğindeki tanışma faslında söylemiş olduğu adını unutmuştum.
Biri karşıma çıkıp bana ölmeden önce yapmak istediğim şeyleri seninle yapmak istiyorum dese ama adımı bilmediğini söylese çok kırılırdım ama maalesef, olmuşla ölmüşe çare yok.
Zilin çalmasıyla dersin kimya olduğunu hatırladım ve hocanın gelmemesi için dua etmeye başladım.

"Allah'ım inşallah hoca ölmüştür!"
Sınıfta yükselen sesle sırıtıp sırada arkama yaslandım.

Sınıfımı seviyorum.

××××

Maalesef hoca gelmişti ve lanet olası iki ders boyunca kimya işlemiştik. Neyseki şimdi ki iki ders boş. Bu boş derslerde Bilmemne Kolejine gidebilirim.
(Evet, eski okulumun adını bilmiyorum. Saçma sapan bir şeydi. Karamuratgiller mi ne?)

Okula geri gelmeyi düşünmediğimden çantamı -içindeki kitapların yarısını okulda bıraktım- sırtıma aldım ve okuldan kaçma işlemlerini başlattım.
Bizim müdür yardımcılarımız maalesef ki kimseye izin kağıdı vermediğinden okuldan kaçmak zorundayım. Müdürümüz okulda ne işe yarıyor çözebilmiş değilim bu yüzden onu katmıyorum. (Arada bir uzun ve sıkıcı ve hiçbir şey anlamadığım konuşmalar yapıyor sadece.)

Okulun bahçesine inip etrafa gizli bir ajan edasıyla göz gezdirdim. Bir kaç dokuzuncu sınıf voleybol oynuyordu, basketbol sahasında futbol oynayanların beni görmesi pek mümkün değildi. Çünkü saha bahçenin en ucundaydı.
Etrafı gözlerimle tararken voleybol oynayan çocukların topunun dışarı kaçtığına şahit olmamla şeytanca sırıttım. Elime büyük bir fırsat geçmişti.

Hızlıca koşmaya başladım ve topu almaya giden çocuğu durdurdum.
"Topunuzu ben alırım, bekleyin siz."

Evet, istediğim zaman bir melekten farksız olabiliyorum.

Hızlıca bahçe kapısına yöneldim ve bütün gücümle koşmaya başladım, arkamdan bağıran bekçiyi görmezden gelerek. Gözüme yolun ortasındaki top takıldığında elime aldım ve hızlıca bahçenin içine atıp koşmaya devam ettim.
Evet, ben bir meleğim.

××××

Nefes nefese kalana kadar koşmuş ve işlek bir caddeye çıktığımda bir taksiye binmiştim. Taksici bana nefes nefese olduğumdan tuhaf tuhaf bakmıştı. Bu bakışı şey gibiydi, şey işte. Sanki polisten falan kaçıyormuşum gibi. Evet, ben taksiye bindikten sonra hareket etmek için bir iki-üç dakika beklemesi de bu yüzdendi bence. Polislerin gelip gelmeyeceğini merak etmişti.
Her zaman ki gibi sıkıntıdan saçmalarken taksicinin sorusu üzerine kendime geldim.

"Nereye gidiyoruz bacım?"
Okulun adını bilmiyordum fakat eski evimin nerede olduğunu bildiğimden dolayı aynı semtte olan okulun yerini de biliyor sayılırdım. Gideceğim semti söyleyip arka koltuğun camından dışarıyı seyretmeye başladım.

Ölmeden ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin