Ilk defa istanbula veda etmistim, anneme, okula, hayallerime.. belkide aşık olacaktım.. acıda olsa hayaller sabah olmasını istemedigim her gecede.. evet şimdi farklı düşünce kacış vardı icimden herşeyden herkezden? Suriyeye varmadan, mardin de bir evde kaldım bir gun kaldım ama yavaş yavaş zorlukları hissetmeye başlamıştım; evde ilk dikkatimi ceken catısıydı tahta üzerinde naylonumsu.. tv yok. Mutfak bile gormedim derme catma bir yer elde supurge.. kürt olsamda, hic kurtce bilmiyordum. En iyi ders'im türkce olan ben.. kötü yanı ise hicbirinin dilini anlamıyordum. Mavigözlü ufak bir kız cocugu konustuklarımı ceviriyor, hayranlıkla uzun siyah saclarıma bakıp cok güzeller' güzelsin.. ilk defa ailemden uzak tek başıma orda kaldım sabah 5 gibi mardin suriye sınırını gecmek icin arabaya bindik. Sınıra geldigimizde koşmaya başladık..daha sınırı bile gecemeden ayagım takıldı üstüm camur icinde.. koş koş asker geliyor! Sınırı gectigimizde ypg liler vardi. Ilk defa elinde silah olanlari görüyordum jip e bindigimizde yine herkezde silahlar.. bir eve biraktilar. 2 kadin vardi. cok soguktu üzerimi degiştim. Hicbir şey düşünmüyordum.. kısa bir süre sonra ablam geldi! Heyecanla sarıldık.. başkalarıda gelmişti odadakiler ablanlar isid e yakalanmisti iyi gidip aldık :) kurtuldular falan diye sohbet etti dolabta dahi silah vardı.. ablam üzerinde telefon varmi neler var dedi? Paralara kadar cıkardım ne varsa verdim..bana bunlar pek işine yaramıycak artık dediğini hatırlıyorum.. annemler orda oldugum süre icerisinde ablamı aradı, haberim yok falan dedi.. ama ailemin caresiz sesini duymak cok etkilemişti.. beraber uzun zamandar sonra ilk defa uyuyacaktık.. o gün sıcrayarak uyandım. Ablam da uyanıktı.. ne oldu? Birsey yok erkek var sandım abla.. biz burayı koruyoruz merak etme kimse giremez.. tekrar uyudum. beni tembihlemişti.. suriyede sakın türkçe konuşma diye oranın halki arapca kürtce konuşur.. ve türkleri sevmez. bizim bölgemiz dışında sıkıntı.. ablamda uzun namlu silah yoktu.. polis gibi normal silah vardı hatta bir defa bende dursun biraz dedim taşıdım.. kendimi olamadığım polis mesleğini hayal ederek yaşıyordum sanki.. tabi rahatsız edince cıkardım. Eve döndük cok eskilerden biri varmış katılımını eskiden olan yaşadıklarını anlatmaya başladı. Bir bakkalda saklanmış iki gün varilin icinde. Dağa atlarla çıkalım demisler o dönem araba bulunmuyormuş, arkalarına baktıklarında atlar kayıyormuş karda aşagıya dogru :)) bir seferinde yere mevzi aldıgında kendisine dogru karıncalar tırmanıyormuş bana ilk sabotaj demisti anlatırken. O evde sonradan ablam esyaların makyajim düzleştiricimi falan aldı cöpe atın lazım olmaz dedi. Ben ise hayır düzleştirici kalsn dedim senden alırım falan dedim. Tamam dedi. Sonralarında carşiyi dolaştık sana saat bakalım dedi, ilkden beyaz taşlı bir saat gördüm olmaz yola cıkıyorsun tehlikeli dedi. Sade bir saat aldık çıktık. Sonra iki tane spor ayakkabi ve canta aldık bir kac yeri dolaşıp canta aldık. Ic camasırı falan bakarken dükkan önünde kürtce bu nekadar dedi? Adam arabca dedi. Cevap vermedi. Ablam tekrar kürtce olarak bunu bana sen kurtce soylemezsen bunu almam dedi. Adam cevap vermeyince başkası yardımcı olmak istedi ama kürtce söylemedigi icin oradan almadı. Bir kaç yerden alışveriş yapıldı. Ben tam olarak ne icin ne oldugu hakkında fikrim olmadığı icin sessiz ve fikirsiz kaldım.
Sonralarında eve döndük, bir kaç secenek sundu. Suriyede kalmak istemedim. Yanındada kalma imkanım yoktu. İrak a geç genclikte kal orda calışmalardan türkiye ye gecebilirsin. Babamıda görürsün demişti.. tamam demekten başka şansım yoktu. Peki dedim.. suriyenin berbat sokaklarında yürürken, hepsi birbirine benziyor? nasıl tanıyorsun dedim, ilk başlarda bende tanımıyordum. yanımda hep hamza yada özgür, harun falan eşlik ediyordu.. mesela karşida bir ev var bir kızla annesi var çok fakir ama cok cömert ekmek soğanı olsun gelir seninle paylaşır.. sonra bir eve gittik anne baba 2tanede kız kardeş vardı. Kızlardan biri benimle yaşıt, biri üniversite öğrencisiydi. Ablam üniversite öğrencisi olanı ikna etmeye calışıyordu katılması icin.. kararsızdı. Zayıf beyaz tenli bir kızdı. Ufak kız eglenceliydi ama pek sohbet edemiyordum büyük olanı ingilizce konusmayi tercih ediyordu benimle. Bir sekilde az cok bilmesemde anlıyordum. Iyi bir aileydi. Sonradan duyduguma göre baba gidip başkasıyla evlenip kaçmış. Iki kız kardeş dağa gitmiş annede yalnız türkiyeye dönmüş.. tabi bunları cok cok sonradan duymuştum ablamdan... o evde 2 gün falan kaldık. Sürekli farklı evleri gezdik ablam o süreç icerisinde dağ yaşamını övüyordu. İşin ilginç yanı düne kadar polis olmak icin can atan pkkya küfür eden onlardan korkan ben içlerinde tam ortalarındaydım.. hevidar diye biri vardı istanbuldayken bir kaç kez görüşmüştüm, hadi hevidar ı ziyaret edelim, aileside onun icin suriyeye taşınmış.. beraber oraya gittiğimizde tek katlı bir ev vardı, lahmacun yapmışlardı. Oraya gittiğimde suriye yemeklerini yiyemediğim için iki tane lahmucu miğdeye indirdim. Hevidar ın küçük yeğeni vardı ondan almıştı ood ismini birde benim yaşlarımda erkek cocugu vardı utangaç bize gideceğimiz yere kadar eşlik etti. akşam hamzaların annesinin evine gittik anne, baba bir erkek ve bir kız kardeşide vardi diğer kız kardeşi evli farklı yerde oturuyor. Bana yaklaşımları iyiydi. Sonradan diğer ablasına geçtik, geldiğimizde yatakları kurdu. Hamzada geldi biraz sohbet ettik sonra gitti. Ablamla odada uzanıyordu. Günlüğü vardı bir iki sayfasını yırttı, onları okumak istedim izin vermedi. Küstüm digerlerini okuyabilirsin dedi. Umursamadım uyudum. Sabah ojelerimin yıprandığını gördüm aseton al da sileyim dedim. Sildikten sonra ablası mont satıyormuş bir iki tane denedim. Bir tanesini bana aldı. Hevidar ın baktığı bir yer var seninle konuştugum sırada burayı boyuyorduk dedi. Tek katlı sade bir binaydı iceride ofis tarzı masa apdullah öcalan ın resmi vardı. Elinde para vardı sayıyordu. Ne kadar cok gözüküyor değil mi? Git bununla sakız al gel dedi. (Ufak bir gülümseme..) sonra oranın önünde turlarken abim aradı hevidar'ı abimin sesi konuşurken titriyordu. Hevidar ben ara sıra konuşuyordum. Öyle okuldaki haylazlıklarından falan bahsediyordu ama benim ondan haberim yok evliyim ben ıraktayım. Beklerim sizide dedi. Abim geliriz dedi..(sinirle) sonra kapattılar telefonu ablamda hevidarda hatlarını degiştirdiler deşifre oldu diye.. ordan yürüyerek eve geçerken yıkık evi göstererek inşa etme fikrini söyledim. Burda savaş var tamir ve yeniden inşaat yasak.. sokaktan gecerken heryer bildigin cöp yığını.. 2yıldır toplanmayan cöpler, cevrede dolaşan çöpler olası hastalıklar ve koku.. Suriyeyi pek begenmedim farklıydı.. pek yesil yoktu yaşancak yer gibi degildi istanbul aşığı biri icin.. Akşam o üniversiteki iki tane kızın olduğu ailenin evine gittik yine, elektrikler yine yoktu. Hep beraber mum ışığında oturduk. Konuşulanları türkçeye ablam bana ceviriyordu. Ufak olan kız birşeyler anlattı herkez güldü. ablama sorduğum da cevirmekten bıktığı için cevirmedi. Yaşadığı hikayeyi anlattı dedi. ben ve ablam konuşurken babası biraz yavaş konuşunda ne konuştuğunuzu bizde anlayalım dedi gülümsedi :). Sonra ben ablam ve iki kız kardeş uyumaya geçtik odaya, ufak kız bana kürtçe küfür öğretirken şakasına ablam öğretme bilmiyor başkalarına söyler diye uyardı. Kızda söylemedi sonra. Uyuduk. sonrasında neresi oldugunu bilmiyorum ama ufak karargah gibi bir yerdi gencler onun emrindeymis kurtce birseyler soyledi tamam dedi yanima geldi.bu senin ilk serhildanın olacak dedi. Bir ölen baska birisinin hikayesinide anlatmisti bugunki cenaze icin rüstem cudi.. onun ki daha kalabalık her yerden gelen vardı.. diye anlatmıştı ölümünü (çatışmada ölmemiş; biriyle tartışmıştı önderlik evi denilen yer icin.. karsıdakide kalkip vurmus.) Buyuk bir araba icinde hoporlor bayagı düzenek vardı..muzik marş gibi çalınırken bayagı kalabalık vardı o üniversiteli kızda ordaydı ablam beni bir ara ona emanet etmişti. Oda benimle konuşurken ingilizce konuşuyordu. bu şekilde anlaşıyorduk. Ablam geldi. Hep beraber cenazeyle yürüyüş olacak dedi. Bir ara gelin ve damat bile gördüm başka yere giden. (Icimden bir taraf dügün bir taraf cenaze ironi geçti.) Suriye gibi savaş ortamında nasıl bu araplar hala zevki düşünür anlam veremiyorum.. herkez gidilcek yere arabalara bindi. Üniversiteli kız bizimle aynı arabadaydı, kardeşi ypg kıyafetleri elinde silah o grupla beraber farklı arabanin arka kısmındaydılar. sehit namirin.. esad askerleri sessiz(!) zafer isaretlerine bile.. alana gidene kadar en az 700kisi şaşırası bir kalabalık.. her gören gelmisti..cenaze normal cenazelerden farklıydı tabi cevresinde ypgliler falan.. herşey farklıydı. Herkes coşkuyla cenazeyi uğurlarken başka birşey dikkatimi çekti cenaze den sonra mezarda tek başına evladına ağlayan "ANNE" kalmıştı yine aklımda..
'icimden aşk acısıda neymiş?? Ölen evladına ağlayan annenin yanında diye iç gecirirdim.
Ne demişti zafiroğlu ' Az az ölüyoruz her gün. Yağmurdan havadan söz eder gibi... 'insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı cünkü ölen insan hiçbir insan yeniden varolmuyo.. düşünsenize baba diyeceğiniz günlerin bittiğini kardeşim kelimesinin anlamını yitirdigini canından parça oğlunu birdaha göremeyişini sevdiğin insanın sesine kokusuna hasret kalacağın günlerin oluşunu en kötüsüde ölenle bir ömür birlikte seninde yarım kalacağını..
Bunları düşünürken bile tüylerim diken diken olmuş gözlerim dolmuştu. Ağlayan anneyi izlerken ablama baktım onunda gözleri dolmuştu.. oda anlamış olacakki hemen toparlandı biliyormusun böyle kazıyorlar ya mezar birgün ben icine girdim arkadaşlara resmimi çekin bakayım nasıl duruyorum yakışıyormuyum dedim.. onlarda kızarak beni çıkardılar demişti.
Beraber araca bindik.. tekrar dönüyorduk. Bu sefer farklı bir eve bu gün burası biraz daha kalabalıktı. Buna pek alışkın değildim. ama orda olmak zorundaydım artık. buraya geldiğimden beri bir çok insan bir çok yer gördüm. Qamişlo, Amude, Dirbesi, Kobani, Afrin, Haseki.. Ve Sayamadığım bir çok yer. Aslında Türkiyeye baktığımda pek sevemedim. belkide savaşa hazır bir ortam olduğu icin. tek bir ağaç yoktu. ve akmosferide pek solunacak gibi değildi. daralıyordu insan..Bir çok yerde kaldım. bir çok kişiyle tanıştım. Mesela bir bilmece var ömrüm boyunca unutamıycağım bilmece;
Bir şey var hiç Yeşermeyen
Bir şey var hiç Doğurmayan
Bir şey var hiç Oynamayan
Bir şey var hiç Durmayan..
1 hafta düşündüğüm ve bulmakta pek de zorlandığım bir bilmeceydi.
Yeşermeyen şey TUZ. ve hiç doğurmayan KATIR. tuzu katıra yüklersin. köprünün tam ortasında durduğunda hiç oynamayan şey KÖPRÜ ve köprünün altından geçen su ise o anda akıp giden hiç durmayan SU..
tabi bu yönden hiç düşünemediğim için bulamadım. ilk katırı buldum. hatta lisede bir iki arkadaşıma bu soruyu sorduğumda KATIR,SATIR,PATIR,ŞATIR .. gibi komikçe fikir üretebilmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNSANLAR NEREDE?
فكاهةhayatı erken atılan birinin hikayesiydi aslında; tüm değerleri elinden alınmış, tüm gercekliğiyle ortada.. Aslında bir cogunun başına gelebilcek şeyler ama insan bir defa düştümü kimseyi bulamazmış ya.. hikayenin ana karakteride aslında icten ice ya...