Kurtuluş

4.2K 109 31
                                    

Hilal ağır korkak adımlarla çıktı sandalyenin üzerine. İpi eliyle kavrayıp boğazından geçirdi. Şimdi ölümle arasında yalnızca bir adım kalmıştı. O adımı attığında Vasili’nin de dediği gibi altından yer çekilecek ve sonsuz bir sessizlik başlayacaktı. Fakat kararlıydı. Yunanlılara bir Türk'ü daha öldürme zevkini yaşatmayacak, bu işi kendisi halledecekti. Annesi, kardeşleri, ninesi ip boynunda can çekişirken görmeyecekti Hilali.Yalnızca bir kapı tıkırtısıyla gelen 2 asker haber verecekti ölüm haberini annesine. Ama kimsenin feryadını duymayacaktı Hilal. Vatanı için bu köhne yerde hayatına bir son verecekti.
Kafasında binbir türlü düşünceyle kelimeyi şehadet getirmeye başladı. Altındaki sandalyeyi iterken zindanın parmaklıklarının bir adım gerisinde kendisine dehşetle bakan bir çift göz gördü. Bu kişi Leon dan başkası değildi. Leon telaşla kapıyı açtırıp koşarcasına içeri girdi. Hilalin ipte kıvranan bedenini kavrayıp ipi çıkarttı boynundan. Hilal Leon un kolları arasında bitkinlikle yere yığıldı. Leon un elleri Hilalin belini sararken Hilal de başını Leon’un göğsüne yaslamış hızla nefes alıp veriyordu. Hilal hıçkırıklarla ağlarken ikisi de bir süre o anın şokuyla hiç bir şey konuşmadılar. Leon göğsündeki bu baskının yalnızca bir kafanın ağırlığı olmadığını iyi biliyordu. Göğsüne baskı yapan asıl şey, geç kalmış olsa Hilale ne olacağıydı. Niçin bu kadar endişelendiğine kendisi de anlam veremiyordu.Hilalin kokusunu içine çekerken elleri istemsiz bir şekilde Hilalin saçlarında dolaşmaya başladı.  Korku dolu bir sesle konuşmaya başladı Leon;

-Ne yaptın sen Hilal?

- Sizin bana yapmaya çalıştığınız şeyi Teğmen.

Hilal başını kaldırıp Leon’a baktı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bakışlarında biraz önce canını kurtaran bu adama olan en ufak bir minnet yoktu.

Hilal kafasını Leon un göğsünden çektiğinde Leon bir boşluğa düşmüş gibi oldu. En son ne zaman bu kadar huzurlu hissetmişti bilmiyordu. Sanki göğsünde koca bir delik vardı ve Hilal orayı doldurmuştu. Şimdi başını oradan çektiğinde delik ve hissettiği boşluk daha da büyümüştü.

-Kalbin çok hızlı çarpıyor Teğmen. Korktun değil mi ?

Leon doğrular gibi kafasını salladı yine her zamanki kaçamak bakışlarla Hilale bakarken. Utanmış hissediyordu. Demek kalbinin çarpıntısını o da hissetmişti.

-Korktun elbet. Bana bir şey olsa ne yapardın? Beni o meydanda sallanırken görmek isteyen babana nasıl hesap verirdin?

Leon hayretle açtı gözlerini. Hilalin kendisini böylesi berbat biri olarak görmesi canını acıtmıştı.

-Teğmen Leon senin gözünde bu kadar kötü biri mi gerçekten?

- Bu kadar değil bundan daha fazlası.

-Hilal! Ben seni o ipten çekip aldım. Simdi nasil olurda seni o ipte görmek istediğimi söylersin bana...

-Çekip aldınız Teğmen doğru.Siz istediğiniz zaman canımı alasınız diye. Çünkü esirlerin ölmeye bile hakkı yoktur değil mi Teğmen?

-Da Vinci derki; insan bir seye ancak anladıktan sonra nefret ya da sevgi duyabilir. Sen beni hiç anlamadın Hilal. Bu kadar nefret neden? Niçin bir kez olsun benim de bir kalbimin mevcut olduğunu düsünmüyorsun?

-Bir kalbin var öyle değil mi? Belki benim görmediğim başka bir yüzün?

Leon bu sözler üzerine biraz olsun Hilalin yumuşadığını düşündü. Kalbinde küçük bir kuş kanat çırpmaya başlamıştı sanki. Hilalin gözlerine bakarak tebessümle "Evet Hilal" dedi. Ancak Hilal Leon un sandığı kadar kolay yumusamayacakti.

Vatanım SensinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin