4. Bölüm PART/2

98 5 2
                                    

...

Göz kapaklarım artık 'bırak beni kapanayım, çok yoruldum' diyordu.. Bende salmaktan başka bir şey yapamadım.

"Jiyong!! İyi misin? Jiyong bana bak! Gözünü aç!! Hyung, hadi ama bunu bize yapamazsın.. Ah tanrım! Ne olmuş ona böyle?!" 

***

Lee Seung Hyun bakış açısı:

Güle eğlene Bayan Kwon'un hazırladığı mükemmel sofrayı hortumluyorduk ki Jiyong bayağı ciddi bir şekilde masadaki şık lila örtüyü sordu Bayan Kwon'a. Bayan Kwon karşılık verdiğinde Jiyong ağlamamak için kendini kasarak titreye titreye üst kata çıktı.

"Uhh, yanlış bir şey mi söyledim?" telaşlandı Bayan Kwon.

''ahh, hayır.. Ben nedenini biliyorum galiba. Onu bir süre yalnız bırakalım kafasını dinlesin.'' kafasını öne eğerek mırıldandı Youngbae..

Tabii ki de sessiz kalamazdım çünkü o örtü ile ilgili birkaç bir şey biliyordum Seung Hyun ve Youngbae'nin anlattıklarından. Hemen ellerimi yıkama bahanesi ile üst kattaki Gd'nin odasına yöneldim. İçeri girdiğimde gd düşünceli bir şekilde şirin pufun üzerinde oturuyordu. Tanrımm! Ne çekici gözüküyor!!

 Bir süre onu izledikten sonra geldiğimi fark etmesi için içeri girdim ve anahtar dikkatimi çekti. Kitaplıktan anahtarı alıp odanın kapısını kitledim. Onu üzgün görmek içimi parçalıyordu hemen karşısına oturdum. Öyle sevimli gözüküyordu ki! Kendimi daha fazla tutamazdım..

Başımı başına yasladım. Gözleri.. Ahh kilitlenip kalmamak elde değil.! Sessizlik beni biraz heyecanlandırdı.. Bunu bozmam gerektiğini hissettim ve sessizce mırıldandım.

"Hyung, sence de ikimiz tek bir kişi olsaydık, mükemmel birisi olmaz mıydı?"

Ahh, aptal aptal aptal! Kim bilir şimdi ne düşünüyor hakkımda. Uff umarım fesatlık yapıp sözlerimi yanlış anlamaz!! ...sanırım gitsem iyi olacak. Şüphelenecekler. Hem dedikleri gibi biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var. Hoşça kal h..h.yy..hyu..ng.

Başımı onunkinden ayırıp odadan ayrıldım.

Aşağıda çocuklarla birlikte Bayan Kwon'un sofrayı toplamasına yardım ettik.  İşimiz bitince hepimiz salonda sus pus oturuyorduk ki, 10 dakika kadar sonra üstünü giyinmiş bir şekilde Jiyong'u evden çıkarken gördük. Seung Hyun(T.O.P) tam ayaklanmıştı ki hemen "ben hallederim" diyerek ortaya atıldım ve evden çıktım. Fakat sorun şu ki Jiyong çok hızlı yürüdüğünden nereye gittiğini göremedim. 

Arabası da otoparkta duruyordu ki, zaten süremezdi çünkü son yarıma saate kadr şiddetli bir kar yağışı başlamış, tüm yollar ise tıkanmıştı.. Ve bu da benim işime geldi. Zaten kar daha yeni yeni tutmuştu ama şiddetli yağışıyla yarım cm'yi bulmuştu yani hiçbir ayak izi yoktu taa ki Jiyong Hyung evden çıkana kadar..

Ayak izledi gittikçe ana yola yaklaşıyor, ve kalabalıktan dolayı takip etmesi zor halini alıyordu.. Ama sanırım şimdiden nereye gittiğini çakmıştım izlerin peşinden gitmeme bile gerek yoktu ama yine de sağlama almaya karar verdim.

Evet tahmin ettiğim gibi ayak izleri eğer karıştırmadıysam beni o günkü parka getirmişti.. Keşke inat edip sağlama almasaydım.. 14 dakika geciktim Jiyong'dan.

Hemen parkın içerisinde koştura koştura Jiyong Hyungu aradım. Daha sonra az önce telaştan fark edemediğim kalabalık dikkatimi çekti. Parka girmeden önce girişte neredeyse parka anca sığabilecek kadar kalabalık vardı. Şimdi gözlemlediğime göre ise park bomboş.. Yoksa bir şey mi ol-.. "HYUNG!!" 😱

hemen etrafta deli gibi koşturmaya başladım.. Ahh bari en ufak bir eşyasına rastlasam.. Fakat yerleri battaniye gibi saran beyazlık bunu önlüyordu! Ne? Bir dakika!! O beyazlığın altında bir beden mi görüyorum??! "J..JI...YONG?!?!" karı(kar+ı olucak o fesatçıklarım) kazdım ve bedeni oradan çıkardım.. Fakat.. Bu GD değildi. Bir süre sonra da bembeyaz karı, kırmızı bir sıvı kaplamıştı.. 

"B..bayım i..i..iyi misiniz??"

"O..onu götürdü--ler.."

"Ha? Kim? Kimden bahsediyorsunuz? Uhh, ben bir arkadaşımı arıyorum.. Mavi saçları var 1.67 boylarında çok minik şirin mi şirin bir şey(❤)" 

Adam eliyle ileriyi işaret etti. Anlamalıydım...Kıpkırmızı bir nokta daha vardı. Bir an için oradaki ağır yaralı bedenin ona ait olmaması için dua ettim fakat maalesef orada yatan 'ÖLÜ GİBİ' beden o idi.. 

"Jiyong! İyi misin?! Jiyong bana bak! Gözünü aç! Hadi ama hyung! Bunu bize yapamazsın!! Ah tanrım! Ne olmuş ona böyle.. HYUNG! BENİ BIRAKMA!"

Karşımdaki cansız bedene kafamı gömerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bir müddet o şekilde kaldım daha sonra gücünü toplayan başka bir yaralı yanımıza yaklaşıp bana 'aptal mısın?' bakışı attı.

"Gerçekten ciddi misin? Daha nabzını bile kontrol etmedin.. Ve ayrıca ölecek kadar bir şey olmadı sadece ağır yaralı ama hemen bir hastaneye götürmezsen ya da onun ile ilgilenebilecek tıptan anlayan birini bulmazsan ölecek zavallı genç.."

Hemen başımla onaylayıp Jiyong Hyungu kucağıma aldım. Zaten minicik bir şey çok hafif. Hem ben de kaslıyım zaten(.s.s) 

Onu yine evime, aynı odaya getirdim.. Yine aynı şekilde TOP ve Taeyang'a haber verdim. Ama ailesine durumunun kötü olduğunu söylemedim bu sefer.. "Morali bozuktu bir bankta iç çekiyordu ben de onu evime getirdim kafa dinleyip rahatlasın diye" bahanem buydu..

Ahh.. Ona bakarken içim gidiyordu.. Dudağı patlamıştı.. Ve yüzü dahil; boynu,sırtı ve kolları kan içerisindeydi..(bkz:MEDYA) Hemen ecza dolabından gerekli şeyleri alarak pansuman yaptım. İyi ki hala baygındı çünkü ben bunu yaparken acıdan fena şekilde şikayet ederdi ve kıvranışı içimi acıtırdı.. 

Ahh.. Uyurken aynı bir melek gibi gözüküyorsun..

"Bir sır vereyim mi Hyung? Saranghae~.."

"NE?!"

"ne..."

*BÖLÜM SONU*

Kkkkk pislik yapıp bölümü burada bitireyim dedim. İyi yaptım ama değil mii~? ❤

Hem bunun bu kadar uzun olması bonus gibi bir şey çünkü biliyorsunuz bu part2 yani tamamen bir bölüm değil dana fazlası var [ yazar burada part1 ile part2 nin birleşiminin partsız bir bölümden fazla olduğunu söylemeye çalıştı..]

Neyse 843 kelime ile veda ediyorum sizlere canlarım ❤😘

Sağlıcakla kalın ;*

~ 5 Second  ~  _Nyongtory_ ~Donna Go~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin