Yağmur iyice bastırmıştı ve ben hala okulun kütüphanesindeydim.Yarınki tarih sınavı için notlar alıyordum.Sınıfta herkesin tarih dersi iyi olduğu için benim dışımda kimsenin çalışmasına gerek yoktu.Derin bir iç çektikten sonra tarih kitaplarının sayfalarını karıştırırken bu kitaba ait olmayan bir kağıda rastladım.Siyah el yazısıyla yazılmış olan bu kağıt eskiden kalma gibi görünüyordu.Çok iyi olmasa da bildiğim Eski Rusça diliyle yazılmıştı.Kağıdı yavaşça elime alarak büyük bir sessizlikle okumaya başladım:
Güneş batarken bütün sırlar ortaya çıkıyordu.Sadece benim değil, onunda.İkimizde bir günah keçisi gibi affedilmeyi beklesek de bu hiç bir zaman olmayacaktı.Bizim kim veya ne olduğumuz belli değil miydi? İnsanlar geçekten çok şanslı.Peki ya diğerleri...Gölgelerin ardına saklanmış olanlar...işte onlardan tek bir izin bile bulunmadığını sandığımız dünyada aslında onların gölgelerinin aydınlıklarında yaşıyoruz.Elbet bir gün bu bitecek ve sonra...bom.Gerçekler sandığımızdan daha da canımızı yakacak!
Büyük bir kısmı boş olan kağıdın ortasına yazılmış olan bu yazı tüylerimi ürpertti.Derin bir nefes aldım ve tarih kitabını çantama koyup kütüphaneden çıktım.Bu yağmurda yürümek delilikti.Ama bu saatte taksi buralardan geçmeyeceği için tek çarem buydu.Ana yola çıkmadan dar bir sokağa girdim ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.Gecenin bu saatinde sokakta kimse olmayacağı için rahattım.Yada değildim...Birden arkamdan ayak seslerinin geldiğini duydum ve arkamı döndüğümde kimseyi göremedim.Tekrar önüme dönüp bu sefer adımlarımı biraz daha hızlandırarak yürümeye devam ettim. Bu sefer ise arkamdan bir kaç kızın acı dolu çığlığını duyduktan sonra daha önce duyduğum o ayak seslerini tekrar duydum ve bu sefer sokağın çıkışına doğru koşabildiğim kadar hızlı koşmaya başladım.En sonunda fark etmeden birisine çarptım ve tam kalkıp özür dileyecekken bunun bizim okuldaki üst sınıftan olan Popüler çocuk Justin olduğunu gördüm.Nefes nefese kaldığımdan konuşmamayı tercih ettim.Genelde o bizim gibi kızlarla muhattap olmazdı.Onun konuştuğu kızlar amigo grubundan olan güzel kızlardı.Özür dilemek için konuştuğumda halime bakarak gülmeye başladı.
" Ş-şey ben özür dilerim.Hey...neden gülüyorsun? Komik mi? "
" Hım...bir düşüneyim...sanırım, evet "
dedi ve bu kez daha çok gülmeye başladı.Sinirlenmiştim.Ortalıkta gülünecek hiç bir şey yokken gülmek onun işiydi.Dedim ya o bizim gibi kızlarla muhattap olmazdı.Sadece gülüp dalga geçerdi.Sinirli bakışlarımı fark ettikten sonra gülmesine son verip konuşmasına devam etti :
" Bu saatte burada olmana şaşırdım.Genelde bu saatte burada kimse olmaz. "
" Biliyorum.Peki sen niye buradasın? "
" Kafa dinlemek için ideal bir yer. "
" Kafa dinlemek için onca yer varken burayı seçmiş olman gerçekten çok garip. "
" Bu seçim işi güzelim. "
Nedensizce gülümsedim ve yanından öylece geçip gidecekken kolumdan tuttu ve gözlerime bakarak samimi bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
" Seni evine bırakmamı ister misin? Daha fazla ıslanmanı istemem. "
" Gerek yok...ben giderim.Hem birazdan taksi gelir ve giderim. "
" Bu saatte ve bu yağmurda.Hadi ama az ileride arabam var.İzin ver de seni evine bırakayım. "
" Pekala. "
dedim ve kararsızca gülümseyerek beraber arabasının olduğu yere doğru yürüdük.Arabasına binerken okuldaki o ukala çocuktan eser bile olmadığını anladım.Belki de her şey ön yargı işidir.Arabaya bindikten sonra ikimizi de büyük bir sessizlik kapladı ve bu sessizlik eve gelene kadar da devam etti.Tam arabadan inecekken oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı ve bana dönerek gözlerime bakmaya başladı.O an o kadar yakın olmasak bile gözlerini çok rahat görebiliyordum.Bir süre sonra her kızın olmasa bile benim etkilenebileceğim bir ses tonuyla konuştu.
" Çok güzelsin, Alexa. "
Yavaşça dudaklarıma yaklaştı ve gözümün önüne gelen saçımın bir kısmını kulağımın arkasına koyarak beni öpmeye başladı.O an o kadar büyülüydü ki ben bile ne yaptığımı bile bilemiyordum.Tanımadığım, yabancı birisi ile bunu yapmak garipti.Gerçekten...sonradan pişman olur muyum? Bilmiyorum ama belki de bazen sadece anı yaşamak gerekiyordur,diye düşünürken yavaşça dudaklarını dudaklarımdan ayırıp gülümsedi ve baş parmağını dudaklarımda gezdirip tekrar öpmeye başladı.
Bazen gerçek aşkı bulduğunuzu zannedip kandırılırsınız.
Sabah, uyandığımda derin bir nefes aldım ve yatağımdan hızlıca kalkıp duşa girdim.Bazen her şeyden bunaldığınızda ılık bir duş iyi gelebilir.Duştan çıktığımda saçımı kuruttuktan sonra gar dolabımdan dar paça kot pantolonumu ve beyaz salaş tişörtümü üzerime geçirip merdivenlerden aşağıya indim.Anlaşılan evde kimse yoktu.TV yi açıp müzik kanallarını karıştırmaya başladım.Ardından ise kapı çaldı.Kapıyı açtığımda karşımda onu gördüm.Justin i. Yüzümde şaşkınlıkla karışık kocaman bir gülümseme oluştu.Elindeki çiçekleri bana uzatırken beni belimden kavradı ve kendine doğru çekti.
" Seni özledim, meleğim. "
dedi ve ardından beni içerideki duvara dayayıp öpmeye başladı.Bir kaç dakika sonra onu yavaşça ittim ve çiçekleri de alıp koltuğa geçtim.Justin gerçekten bir kızın kalbini nasıl kazanacağını biliyordu.Yanıma oturdu ve yavaş yavaş bana doğru sokularak beni boynumdan öpmeye başladı.Hiç rahat durmuyordu.Onu ittirdim ve çiçekleri vazoya koymak için mutfağa gittim.Çiçekleri mutfaktaki masanın üzerine koyduktan sonra Justin arkamdan sessizce yaklaşarak kollarını belime doladı ve yan sağ tarafımdaki saçlarımı geriye atıp konuşmaya başladı.
" Seni Seviyorum, Alexa. "
dedi ve boynumdan öpmeye başladı.
Bir süre sonra o samimi, etkileyici ses tonu ürkütücü bir sese dönüştü.
" Alexa Down! Senin nasıl birisi olduğunu bilmiyorum ama merak etme yavaş yavaş birbirimizi tanıyacağız. Oyun oynamayı sever misin? Ben severim...ve şimdi ikimiz bir oyun oynayacağız. "
" J-Justin beni korkutuyorsun. "
" Korkmana gerek yok bebeğim, sadece beraber küçük bir yolculuğa çıkacağız.Sen ve Ben...korkma. "
-----------------------------------------------BÖLÜMSONU---------------------------------------------------------------