-2-

42 4 0
                                    

Annem beni doğururken ölmüştü. Hergün kendimi sucluyordum. Dogum gunumle annemin ölüm günü ayni oldugu icin o günlerde ilaclarla uyamaya calisiyordum. Babam... Babam ise beni hic yalniz birakmamisti. Ben annemin ölüm sebebi olmama ragmen , kendimi her Allahin gunu suclarken babam beni hic suclu görmemisti. Bana olan sevgisini hiç eksik etmemisti.Ona karsi minnettardim. O benim icin herseyden kıymetliydi. Onuda 1 yıl , cok degil bir yıl önce kaybetmistim. O gidince kendimi büyük bir boslukta hissettim. Ama birazda olsun o boşluğu dolduran bebeklik arkadasim, kardesim Eylül vardi. Oda beni hic yalniz birakmamisti ama babamin ölümü benim icin cok sarsıntılı gecmisti, geciyordu. Uyku haplari, kabuslar ve halisinasyonlar. Babami görüyordum sürekli. Tabi ben bunu bi hayal olarak nitelendirmiyor , gercek oldugunu Eylül'e anlatmaya calisiyordum. Bu sekilde 2 ay gecti. Sonunda Eylül bu halime dayanamayip beni doktora götürdügünde sizofrenlik belirtilerinin basladigini ögrendik. Ne yani babamin gelip beni öpmesi, sarilması, hatta kokusu bile beynimin oyunu muydu?Hayir istemiyordum. Hepsinin birer oyun olmasını istemiyordum. Olamazdi. Ben babamın o güven verici kokusunu alıyordum. Bi insan halisinasyon görüyorsa nasıl koku alsın?Sahte olamazdi. Babam benim saclarimi oksamaya geliyordu hergün. Ama bir kelime bile etmiyordu. Sonra ise o lanet doktorun verdigi ilaclar sayesinde babam artik neredeyse yanima hic ugramaz olmustu. Deli oldugumu düşünüyordu herhalde? Kizi ilaçlar kullaniyordu sonuçta . Babam beni ne kosulda olursa olsun yalniz birakmazdi. O yüzden bu düsüncelerim birer sacmaliktan ibaretti. Yinede arada geliyordu. Kizini ihmal etsede unutmuyordu. Buna da sükür. Ya hic gelmeseydi? Ya tamamen unutsaydi? O yüzden her zaman oldugu gibi elimdekine sükretmekle yetiniyordum. Babam saygin bir is adamiydi. Ondan bana cok sey kalmisti maddi anlamda. Manevi anlamda ise benim icin özel olarak yaptırdığı beyaz altin,göz şeklinde bir kolye vardi. Her zaman beni izlediğini göstermek istiyordu. Bana bu kolyeyi verirken söyle bi aciklama yapti ."Prensesim , her zaman yanında olamam. Ama unutma , benim gözüm her zaman senin üzerinde. Her zaman yaninda oldugumu hisset. Yaptigin yanlislarda, benim seni izledigimi ve üzüldügümü unutma.Düşünerek yasa hayatini. Seni pisman edecek hatalar yapip, sonradan vicdan azabi cekme. Gerektiginde lafini esirgeme. Ama insanlari kiracak bir sekilde degil. Gerektiginde ise özür dilemeyi bil. Unutma bebegim özür dilemek bir düsüklük degil erdemdir. Ve her zaman sev. Sevmekten korkma insanları. Onlarında seni sevmesine izin ver. Hayata her zaman bağlı kal. Hiçbir sebepten ötürü hayatı kendine zehir etme. Çünkü bu hayat senin o güzel gülüşünle güzel."Bu kolyeyi o günden beri hic cikarmadim. Bu gercekten babamin gözüydü. Onunkisiyle birebir ayni. Kolyenin göz rengi maviydi. Okyanus mavisi. Hergün bakıp gözlerinde kaybolduğum babamın gözlerine tam olarak benzemesede, o güzel gözlerindeki anlamı birebir yansıtamasada andırıyordu.Özel yapim oldugu icin gerçektende babamın gözündeki anlamı taşımasada bir hayli benziyordu.O yüzden bu kolye benim icin cok kiymetli. Daha sonra ise Eylül'ün kuzeni Enesle tanismistik. Cok yakisikliydi. Vede ilgiliydi. Yasadiklarimi oda biliyordu. Ona karsi hisler beslemeye basladigimi farkettim. Bunun yanlis oldugunu cok iyi biliyordum.Sonucta o bana sadece bu zor günlerimde destek olmak icin ilgi gösteriyordu. Onun samimiyetini, ilgisini yanlis yorumlamak dogru olmazdi. Hemde en iyi arkadasimin kuzeniyken...

Ama hislerime engel olamiyordum. Sürekli rüyalarima giriyordu. Aldigim haplar sayesinde cok sık halisinasyon görmedigim icin rahattim. Bide Enes' in hayeliyle kafami bozamazdim. Daha sonra ise ilgisinin sadece yasadigim durumlardan ötürü degil, aslinda onunda bana karsi bos olmadigini ögrendim. 6 aydir beraberdik.Onu kaybetmekten cok korktugum icin artik paranoyak manyagin teki olup cikmistim. Sürekli sanki ona yetemeyecekmis gibi hissediyordum kendimi. Ya beni terkederse, ya suan baska bi kizla birlikteyse, ya bana ilgisi azaldiysa gibi sorular beynimi mesgul ediyordu. Sonucta artik bana sahipti. Onundum. Eskiden oldugu gibi olmasini bekleyemezdim belkide. Artik bana olan ilgisinin karsilik buldugunu biliyordu ve belkide hevesi gecmisti. Boyle cok insan taniyordum. Birseyi elde edene kadar çabalar ve elde ettikten sonra bir köseye firlatirlardi. Belkide yasadiklarimdan ötürü firlatma isini sonraya ertelemesi ihtimaller arasindaydi. Ben ise bu düsünceler icinde boguluyordum. O yüzden babami görmeme ihtiyacim vardi.Su siralar hic ugramiyordu. Onsuz olmak cok kötü bir histi.Her ne kadar Enes'leyken bunlari pek aklima getirmesemde bu olaylari yasamistim.Ve tamamen unutmam, hele sadece bir yıl olmusken unutmam imkansizdi.Aslinda unutmaktanda korkuyordum.Babami unuttugum düsüncesi beni dehsete düsürmeye yetiyordu. O yüzden ilaclarimi kullanmayi biraktim. Ilaclarimi kullanmaya basladigim andan itibaren Eylül'e zorluk çıkartmadigim icin sadece sormakla yetiniyordu.Öteki türlü o ilaclari zorla olsa dahi bana icirirdi.Hatta yapacagi iskenceleri düsünüp kendimi daha cok dehsete düsürmek istemedigim icin bunu düsünmemeye calisiyordum.Büyük ihtimalle benim ilaclarimi hergün ictigimi görmek ister ve kanima karistigina emin olana kadar yanimdan ayrilmazdi.Cok inatciydi.O yuzden bu duruma dikkat etmeye çalısıyordum.Ilaclarimi bıraktığım icin halisinasyonlarim artmaya baslamisti. Enesi surekli bi kizla görüyordum ama yanimda Eylül'ün oldugu zamanlarda gördüklerimin dogru olup olmadigini ona soruyordum.Ve tek aldigim cevap ise "Sen ilaclarini kullaniyor musun? Yine halisinasyonlar görmeye basladin." oluyordu.Bu yüzden artik ilaclarimi kullanmadigim icin insanlari yapmadigi seylerle suclayamazdim. Dikkatli olmaliydim.Bu benim secimimdi ve sikayet etmeye hicbir sekilde hakkim yoktu. Ama bu sefer ki sanki cok gercekciydi.Biraz biraz alismistim gördügüm halisinasyonlara ama bu sefer ki... Bilmiyorum.Düsüncelere daldigim sirada bir sise viski bitirmistim. Basim catliyordu. Daha fazla bu puslu havaya dayanamayıp insanlara çarpa çarpa dışarı çıktım. Ve hiç birisinden de özür dilemedim. Arabamı getirmiştim fakat bu halde kullanmam doğru olmazdı. Bende Enes'i aradım. Üçüncü çalışta açmıştı .

"Hayatım?"

"Enes beni almaya gelebilir misin ?"

Telefonu mu düşürmemek adına elimde sıktım. Çünkü başım ciddi derecede dönüyordu.

"Sen ... Sarhoş musun ?" dedi Enes endişeli bir dille.

Dudağımı ısırıp cevap verdim.

"Evet. Biraz içtim. Beni almaya gelir misin ?" Sorumu yinelediğimde bu sefer işleme geçtiğini belirten tıkırtılar duydum.

"Tamam Duru nerede olduğunu söyle bana."

Ona nerede olduğumu tarif ettikten sonra telefonu kapattım ve kaldırıma oturup beklemeye başladım. Yaklaşık 15 dakika sonra önümde Enes'in arabası durduğunda kalkmaya mecalim dahi yoktu . Enes arabadan inip yanıma geldi.

"Ahh! Şu haline bir bak Duru. Ne olduda bu kadar içtin merak ediyorum?"

Sarhoşluğun verdiği cesaretle konuşmaya, daha fazla içimde tutmamaya karar verdim.

"Seni , birlikte sarılarak yattığımız yatağımızda , bir kızla gördüm Enes. Gördüklerim hayal mi yoksa gerçek mi onu bile bilmiyorum . Ama bu bana öyle kötü hissettiriyor ki. İnan düşüncesi bile beni boğmaya yetiyor. Sanki boynumda iki tane el boğazımı sıkıyor. Bir türlü sıkmaktan vazgeçmiyor ."

Gözlerim dolmuştu . Sesim titrek çıkıyordu. Yinede konuşmama devam ettim.

"Ne kadar aciz bir insanım hadi söylesene!Daha fazla içinde tutma söyle!" diyerek bağırdım. Aynı zamanda ayağada kalkmıştım. Enes bana sarılmak için bir hamle yaptığında geri çekildim.

"Yeter! Bana acımayı bırak "boğazım yırtılacak kadar bağırmıştm. Öyle ki boğazımda hissettiğim ağrıda bunun göstergesiydi. Ben bile kendimin ne kadar aciz bir insan olduğunu düşünürken çevremdekilerin düşünmemesi saçmalığın daniskası olurdu.

"Evet yeter Duru yeter! Kimse sana acımıyor senden başka. Kafanda neler kuruyorsun, nelere inanıyorsun sen böyle. Hasta olman, bu yaşadıkların senin suçun değil anladın mı ? Bu kadar acıyı yaşaman, anne ve babanı kaybetmen senin suçun değil. Bu saçma düşüncelerini kafandan at artık. Çevrende ki kimse sana acıyan gözlerle bakmıyor. Eğer öyle hissediyorsan kim olduğunu söyle onun gözlerini oyayım. Ama yeter artık. Kendini kahredip durma. Hergün erimene, ellerimden kayıp gitmene izin veremem. Buna dayanamam. Sende bana bu acıyı yaşatma...Seni bu kadar çok severken, sana bu kadar çok aşıkken, kendini benden uzaklaştırma. Beni seninle cezalandırma . Herşeye dayanacak gücüm var ama buna dayanamam."Bağırarak başladığı konuşmasını ağlayarak bitirmişti. Güzel yürekli sevgilim benim. Ne kadarda derinden etkilemişti beni. Ne kadar da çok sevildiğimi hissettirmişti . Hastalığımın aramızda bir engel olmadığını birkez daha kanıtlamıştı bana. Bende göz yaşlarımı serbest bıraktığımda kollarımı boynuna dolayıp sımsıkı sarıldım. Oda hemen karşılık verdi. O huzur veren kokusunu buram buram içime çektim. Tüm yaşadıklarıma rağmen o bana dünyada verilen bir ödüldü. Sanki bu kadar acı yeter, artık mutlu olmalısın der gibi hayat, onu karşıma çıkartmıştı. O benim en büyük şansımdı. Hayatımın dönüm noktası oydu...

Beynimin OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin