"İşte o soruya güzel bir cevabım var."
diye bir ses geldi ön taraftan. Bütün kafalar oraya döndü. Konuşan Sıyırık Kenny idi. Bak bu lakap yakıştı ona.
"Şimdi anlatacaklarım sizi biraz şoke edebilir, uyarmadı demeyin."
Sonra derin bir nefes aldı ve olanları sebebiyle açıklamaya koyuldu.
"Öncelikle sarışın haklı. Bu askerler farklıydı. Bu askerler sizi ve ailenizi tutuklamaya gelmişlerdi. Nedeni ise sizin yasadışı olmanız. Hani ailenizin size söylediği şey vardıya-"
Elizabeth nerdeyse fısıltıyı andıran bir sesle
"'Hepimizin doğuştan hasta olduğu için kontröle gittiğimiz ve tedavi araştırmaları için burada toplanmış olmamız mı?"
dedi. Kenny devam etti
"Evet. O bir yalandı. Aslında siz- AMAAAN!!!!"
Birkaç askeri araç bize yetişmişti. İki tanesi bizi aralarına alacak şekilde yanlarımıza geçti. Sol tarafdaki araçta bulunan bir askerin susturucu takılmış bir tabancayı bizim otobüse doğrulttuğunu gördüm. Ve tetiği çektiği anda Kenny kanlar içinde yere düştü. Resmen beyni etrafa saçılmıştı. Otobüs kontrölden çıkarak sağa sola yalpalamaya başladı. Şoktan hemen sıyrılan Jennifer
"Araba kullanacak biri var mı?"
diye bağırdı. Tabiki kimse bilmiyordu. Elly bile bununla ilgili bir şey okumamıştı. (Annemlerin bu konuda sebepsiz bir hassasiyeti vardı.) Rose bir anda
"Kenny hala burda. O anlatırsa yapabilirim. "
dedi. Rose ölülerle konuşabilir. Bu özelliği hep bir nebze ürkünç olmuştur ama bu sefer işe yaradı. Rose şöför koltuğuna geçi ve kendi kendine (Büyük ihtimalle Kenny'le) konuşarak otobüsü kullanmaya başladı. Sonra boşluğa bakarak
"Nereye?"
Dedi. Sonra yine boşluğa doğru
"Tamam ama yolu tarif etmen lazım."
Dedi ve sonrasında boşluğa bağırdı.
"Ne demek o kadar kalamam! Zaten navigasyonu da kullanmayı bilmiyordun! Salak herif."
Dedi. Bende one doğru -yine- güç bela gelerek
"Sen bana tam adresi söyle, ben hallederim"
dedim. Rose boşluğa adresi sordu ve
"Sığınak desen yeterliymiş çünkü adres kayıtlıymış."
dedi. Tamam anlamında başımı sallayıp elimi şu radyonun falan açıldığı ekrana uzattım ve parmaklarımla ekranı bağlayan kıvılcımlar ortaya çıktı. Walter bir keresinde bana elektronik aletlerle -şimdiki gibi- bağlantı kurunca gözlerimden o matrix filmlerdeki gibi rakamlar falan geçtiğini söylemişti. Kesin sallıyordur. Gerçi bilemem çünkü bu şekilde bağlantı kurunca zihnim bedenimden ayrılır ve sistemin içinde gezerim. S bölümüne gidene kadar fark ettim ki, bir sürü adress vardı! Büyük ihtimalle ailelerimiz her durumu düşünerek bunları kaydetmişti. Navigasyonu ayarlayınca bedenime dönmeden önce müziklere baktım. Tahmin ettiğim gibi orası da dopdoluydu. Aklımdaki şarkıyı ayarlayıp öyle bedenime geri döndüm. Gözlerimi açınca durumumuza mükemmel bir şekilde uyan şarkıyı duydum.
🎶I'm 'm waking up to ash and dust
I wipe my brow and I sweat my rust
I'm breathing in the chemicals🎶Evet, bildiniz; Radioactive'i açtım. Şarkının dışarıdan duyulmayacağını biliyordum çünkü daha önce ses uzmanımız Ashley bu otobüsün ses geçirmez olduğunu söylemişti. Arkaya geçerken Nolan'ın Lola'nın saksı bitkisi Helen'in camdan dışarı uçarken açtığı deliği buzla doldurarak tamir ettiğini gördüm. Yerime sessiz sedasız geçtim. Ben yerime geçince Cat
" İyi seçim. Nereye gidiyoruz?"
"Sığınak diye kayıtlı bir yere."
"Sığınak diyince insanın aklına o filmlerdeki gibi eski uyduruk içinde fareler gezen ve konserve yemek dolu metal rafları olan bir yer geliyor."
"Iyyykk! Midem bulandı."
"Haha! Farelerden korkuyorsun değil mi?"
Gözlerimi devirdim.
" Korku değil tiksinme! Farelerden feci tiksiniyorum. Hepsi vebalıdır onların."
"Tamam, şimdi benim de midem bulandı."
🎶Radioactive, radioactive🎶
Şarkının son sözleriyle otobüs durdu ve Rose arkaya bağırarak
"Bir sorun var!!"
Diye bağırdı. Jenny yine liderliği ele alarak
" Sorun ne?"
Diye sordu. Rose
" Bir araçla ancak buraya kadar gelebiliriz, Sığınak aşağıda."
diyince. Camdan dışarı baktım. Bir uçurum kenarındaydık. Jenny ve Rose'un ardından dışarı çıktım. Aşağısı dalgalı bir denizdi. Hani kitaplarda falan geçer ya 'dalgalar kıyıyı dövüyor' diye, bu tanım hafif kalır. Buradaki dalgalar bildiğin kıyının ağzını burnunu kırıyor aq.
" Hadi o zaman herkes aşağı."
Walter'a tepkim gecikmedi.
" Sıç! Senin için söylemesi kolay tabii!"
Aradan Elly Cat'e
" Catreen dinle bakalım gelen herhangi bir şey var mı?"
Cat gözlerini kapatıp odaklandı ve dinledi. 1-2 dk sonra gözlerini açmadan
" Araç sesleri. Yaklaşıyor. En fazla 3-4 dk sonra bize ulaşırlar."
dedi ve gözlerini açarak soru sorarcasına Elizabeth'e baktı. Elizabeth ise herkese hitap ederek
" Bu durumda kesinleşti, atlıyoruz çünkü gelenlerin niyetinin bizim için hiç de iyi olmadığını biliyoruz."
dedi. Haklı olmasından nefret ediyorum. Bir daha aşağı baktım. Hem oldukça yüksekti hem de su öyyle fena dalgalıydı kiii büyük ihtimalle atlasam canlı canlı derimi yüzer o deniz. Ben yerimde apışıp kalmışken yanımdan biri koşarak geçti ve atladı. Tabiki bu kişi Walter'dı. Arkasından atlamasını en az beklediğim insanlardan biri olan Fred atladı. Fred (mantıklı olarak) sudan korkar. Arkasından Sally, Clara(bence o atlamasa da olurdu ne de olsa kanatları var.), Ruth ... derken Cat de atlayıverdi. Kankamı yalnız bırakır mıyım hiç? Kendime ve Cat'e ( özellikle Cat'e) için için küfrederek o cani dalgaların içine atladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deney Ürünleri
General FictionGerçekler ortaya çıkana dek kendimizi normal sanıyorduk. Herkesin bizim gibi özelliklere sahip olduğunu. Ama dış dünya çok farklı. Hiç kimsenin bir özelliği yok ve bu normal sayılıyor. Ve bu dünya farklılıklara acımasız davranıyor. Saklanmak zorunda...