Geçtiğim ağacın yapraklarından birinin yere düşerken ki o tiz sesini dinledim... Adeta elveda diyordu. Yapraklar rüzgar ile birlikte dans ediyor, bulutların gözleri dolu dolu neredeyse ağlayacaklardı. Aslında içlerini boşaltsalar rahatlardılar. Okulun yolunu tuttuğum günlerden birindeydim. Yine... Sıkıcı okul günlerimde birini yaşayacaktım anlaşılan. Sıkı sıkı sarıldım kırmızı kabanıma... O da bana elveda demesin herkes gibi diye...
Okula vardığımda kimseyi göremedim. İnce parmaklı bir çift el gözlerimi kapatınca sanki ellerinden anlayacakmış gibi ellerimi onunkilerin üzerinde gezdirdim.
" Dilara?" Diye salladım kafamdan.
"Sen onu benden daha çok seviyorsun demek?" Diye güldü.
"Rana? Sen? Nasıl? Burada mı?"
"Eveeeet! Yeni okulum artık burası!" diye çığlık attı o cırtlak sesiyle. Sevindiğimi belli eden birkaç cırlamadan sonra okuldaki banklardan birine oturduk. Günlerin özlemini giderdik. Uzun zamandır görüşemiyorduk.
Lanet olası ders zili çalınca sınıfa girdik. Arda yerine yerleşmiş bana bakıp göz kırptı. Ben de aynı şekilde karşılık verdim. Hem canım sıkkındı hem de değildi.
Kapı sert bir şekilde açılınca istemsizce gözlerimi kapıya çevirdim. Tuğrahan! Saklanmalıydım. Beni böyle görmemeli. Bu şekilde görmemeli. Sınıfın genel durumuna baktım. Sanki bu gün "Liseler Arası Geleneksel Kırmızı Ruj Sürme Gunü" ydü. Baktığım her kız ya bordo ya da kırmızı ruj sürmüştü. Bendeyse sadece renksiz dudak koruyucusu vardı. Lanet olsun!!! Nasıl bu kadar abartabiliyorlardı.
Şapşalca sıranın altına girdim. O da arkalardan boş bir sıraya yerleşti. Kapı tekrar açıldığında hocanın geldiğini tahmin ederek ayağa kalktım ama kapıda süslü bir kızı görünce donakaldım. Herkesin ilgisini çekmiştim. Tuğrahan dahil! Süslü kız bana doğru yaklaşıp " Aferin! Benim gibi birini görünce saygından ayağa kalktın demek!" O an içinde olduğum durumdan o kadar utanıyordum ki yeraltindaki köstebekler bana el sallıyorlardı.
Sinirliydim! Fazlasıyla... kafamdan şöyle saçma bir cevap attım ortaya. " Hayır canım senin gibi biriyle aramdaki insanlık farkını diğerlerine göstermek için kalktım." Kız bunları duyunca ( eee tabii üzerine sınıftakilerin ooooo uuuuu gibi tepkileri de eklenince) mosmor olup bağırdı. Sonrada çekip gitti. En son Tuğrahan'ın sınıftan çıktığını fark ettim. Sonrasıyla da ilgilenmedim zaten...
***
Eve vardığımda annem yoktu. Babamda... Sesizce odama gittim. Üstümü değiştiriyorum ki pencereden bir ses geldi. Perdeyi aralayıp baktığımda Arda'nın geldiğini gördüm. Yüzü oldukça ciddiydi.
Hemen kapıyı açtım. "Arda? Ne işin..." cümlemi bitirmeme izin vermeden kollarını dolardı boynuma. Şaşkın şaşkın bende doladım. Bir süre bu şekilde durduktan sonra "Dışarda kaldın, geçsene?" Diye öneride bulundum. Önce içeriye bir göz attı. Sonra büyük adımlarla içeri girdi.
"Tuğrahan'ı unut!" Diye bağırdı birden. Anlamadım.
"Pardon? Sana noluyor?" Dedim dalga geçerek. An o çok ciddiydi. Bir o kadar da öfkeli. Arda normal zamanlarda fazlasıyla iyi bir çocuk ama sinirlenirse... Gözü hiçbir şeyi görmüyor.
" Kayla! Ben çok ciddiyim!" Adeta kükremişti!
" Tamam canım. Zaten biz... Sadece arkadaşız!" Konuştukça batıyordum!
"Hala arkadaşız diyor yaa! Kafayı yiyeceğim." Derken sinirli olduğu hem halinden belliydi.
"Tamam. Arkadaş filan da değiliz... De, niye böyle bir şey istedin ki benden?"
"Çünkü... Canım istiyor." Tamam. Buraya kadar. Bu gerçekten komikti! Kendimi daha fazla tutamadan tükürüklü bir kahkaha attım.
Arda şaşkın ve sinirli bakışlarıyla bana bakıyordu. Bense kendimi durduramiyordum. Kahkaha makinesiydim sanki! En sonunda durdum! Bravo!!!
"Ben bunda gülünecek birşey görmüyorum, Kayla! Gülünecek bir şey varsa söyle, bende güleyim!"
Birden yüzümdeki neşe kaybolmuştu. Yüzümü derince buruşturdum. "İleride öğretmen filan mı olmayı düşünüyorsun? Çünkü şimdiden lafların hazır gibi gözüküyor." Bir an düşündükten sonra "Herneyse." Deyip konuyu topararlamaya çalıştı.
"Bugün konuştuklarımızı sakın unutma! Aklından hiç çıkmasın!" Karşısında bebek yoktu! Tabiki de bir kulağımdan girip öbüründen çoktan çıkmıştı bile...
"Başüstüne!" Dedim asker selamı vererek.
Arda gittikten sonra biraz düşünmem için fırsatım olmuştu. Annem gelenekadar yani... Neden böyle bir uyarıda bulunmuştu ki? Oysaki Tuğrahan çok ponçik bir çocuktu. Herkesle iyi anlaşıldı. Hiç kötü çocuk tipi yoktu yani. Bilmiyorum. Belki de paranoyaklaşıyordu. Sonuçta en yakin arkadaşıyım. Belkide... KISKANDI!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Arkadaşız
Random!!!TANITIM!!! "Acı çekiyordum. O yapıyordu bunu bana. Canımı açılıyordu. Bilerek. İsteyerek. Kasten. İkisinden biri... Ama hangisi? Sevdiğim çocuk mu?... En yakın arkadaşım mı?... İkisi de hayallerimi süsleyen insanlardı. Üfleyecek hayalim yoktu ar...