"Kar eriyince beyaz kalır mı gece?"
Yıldızlar yol gösterircesine parlarken ışık hüzmeleri, ormanın derinliklerine davetsizce giriş yapıyordu.Yıldız mecburdu bu davetsizliğe,mecburdu. aşıktı papatyalara.Her gece olabildiğince parlar,onu yakıp kül edebilecek enerjiyi,fedakarca kullanırdı.Papatya aşıktı yıldıza,en olmazına. Haykırdı papatya "Ey yıldız,bizimki imkansız olandır,senin aşkın,bize yetmez,birleşemeyiz." Yıldız gülümser "Uzaktan sevmenin ne demek olduğunu bilir misin papatyam? Binlerce kilometre öteden duyarım kokunu senin." Papatya,umutsuzluk içinde yoğrulmuş aşkına kaptırır kendini,solacağı güne kadar onun olmaya razıdır.
Derin havaya çöken hafif çiselemeler,ruhumun kanatlanması için büyük bir iş birliğine girmiş gibiydi.Şaha kalkan hayaller,derinlerde intihar uğruna köşelerine çekilirken içimden bir kez daha uğurladım onu.Titreyen ellerimi cebime soktum.Yağan yağmur,batacak olan güneş adeta fısıldıyordu.Okyanusun derinliklerinde sıkışmış çığlık çığlığa bağıran ruhum,beceriksizdi,ölümü bilen bu kelebek henüz bunu hissedememişti.İçimde sıkışan meltemler,fırtına oldu,dert oldu da hala yakamadı kibritleri.
Hissizleşmeye yüz tutmuş yüzümü elimle ovalayıp,boş arazide gözüme kestirdiğim boş toprağa çömeldim.Ellerim yavaşça saçlarıma gitti.Dokundurmaya kıyamadığım saçlarımı çektim,gözlerimi sıkıca yumdum.Olmuyordu.Titrek bir nefes aldım.Düşünmeye zorladım kendimi.
BU SABAH SEVDİĞİN ADAM ÖLDÜ.
Zihnimde ışıklı tabela gibi yanıp sönen bu cümle,henüz varlığının acısını ruhuma nakşetmemişti. En büyük üzüntüm,duyamadığım acımdı.İnsanlar acıdan kıvranıp durur,bilmezler ki hissizlik intihara okunan bir meydandır elindeki satırla.Konuşmalıydım,ağlamalı,her yeri yerle bir etmeliydim,belki de acıdan kendimi öldürmeye kalkmalıydım.Canım yanmalıydı.Fakat ne tuhaftır ki
,hayatının aşkını kaybetmiş bir kadına nazaran,oldukça normaldim.Hissetmem gerektğinin bilincinde olmama rağmen,şu an kitap okumak,dans etmek istiyordum,hayır şokta değildim,fazla normaldim.Oturduğum toprak,çiseleyen yağmurun artışıyla çamur haline gelince biraz elime aldığım nemli toprağa bakıp gülümsedim,dudaklarıma peydah olan bu gülümseme,en az acı barındırmadığı kadar duygusuzdu.
"Şimdi bunun içindesin,bu toprağa karışacaksın,değil mi?" Toprağı sıktım,yağmurun saçlarıma değiş hızı gittikçe artıyordu.Eteğimden çıplak kalan bacaklarım toprak ve suyun etkisiyle çamurlanmıştı. "bu gece yatağında olmayacaksın öyle mi?" sinirle inledim. "Lanet olsun!" elimdeki toprağı uzağa fırlattım.Elimde kalan kire bakarak güldüm. "Çok acizim değil mi?" havaya karışan sözcükler,ruhumda yukarı çıkmakta olan ölü papatyalar gibiydi."yanlış anlama,ben seni gerçekten sevdim." derin bir nefes aldım,suçluluk duyuyordum. "Ama,üzülemiyorum." Derince aldığım nefesi havaya soldum "özür dilerim."
Hissiz olduğum için kimse beni suçlayamazdı,o gitmişti,yapacak bir şey yoktu.Kararan havaya karışan toprak kokusunu içime çekip ellerim yardımıyla ayağa kalktım,üşümüştüm."Sen koktun şimdi de."İlerleyemeye devam ettim.
Yan tarafı uçurum olan boş bir arazideydim, bu karanlıkta ne yapacağıma dair bilinmeyen sorularım,sağ tarafımda,biraz ileride gördüğüm bir karartıyla iyice allak bullak olmuştu.Sinyal aradığım telefonumu yavaşça çantama koyup o yöne ilerlemeye başladım,Allah bilir şu an ne yaptığımı ben de bilmiyordum.
Uzaktan görünen silulet yakşaltıkça bedenimden daha iri bir bedene dönüşüyordu,her adımımda daha netleşen bedenin yüzü ilerideki uçuruma dönüktü.Gittikçe yaklaştım.Ben yaklaştım,yağmur durdu.Sonunda tam arkasına geçtim.Beni farketmemişti. Yere bağdaş kurup ona doğru baktım. "Ne o, intihar mı ediyorsun?" Beden dönmedi bana.Elindeki sigarayı cebindeki çakmakla yaktı.Güldüm "Ölmeden önce son kez sigara mı içeyim dedin?" kafamı salladım. "Tebrik ederim" Bana dönmedi "Rahat bırakacak mısın?" tekrar güldüm "Demek konuşabiliyorsun,söylesene sevgilin mi aldattı? yoksa iflas mı ettin? biri mi öldü de bu film klasiklerini uygulamaya karar verdin?" Ellerini cebine soktu. "Ölmeye çalışmıyorum.Bunun için fazlası ile ölüyüm zaten." eteğimi düzelttim. "Demek depresyonda bir ergeniz, ha?" Sonunda döndü,hızlı adımları ile kolumu hızla tutup ayağa kalkmamı sağladı "Beni tanıyamadan yargılayamazsın,şimdi defol git" sessiz sesine karışan soğukluk ürkütmedi, açıkçası güldürdü,bugün pek çok kez gülmüştüm. "Tamam hadi çok korktum sayalımda mutlu ol.Sadece çevremde korkaklar görmekten çok sıkıldım." Dikkatini çekmiş gibiydi,kaşları kalktı. "Korkak?"
"Yada cesaretsiz? her neyse,Eninde sonunda öleceksin zaten bu kadar erkenci olma,En azından mücadele etmiş olurdun.Herkes pazara gider gibi intihar etmek istiyor, bazı şeyler bu kadar kolay olmamalı." Elindeki sigarayı kapıp uçuruma fırlattım.Gözden kayboluşunu izledikten sonra bir adım yaklaştım.Canımı yakmaya başlayan topuklu ayakkabılarımı fırlatıp uçuruma doğru bacaklarımı sarkıttım.Onu çok şaşırtmış olmalıydım. "Deli misin sen?" Elimle yanımdaki boş kalan alana hafifçe vurdum."Genelde.Gelsene sonra edersin intiharını,eminim Azrail biraz daha bekleyebilir." Güldü,yanıma geçti.Bir süre etrafa bakmaktan başka bir şey yapmadık.Uçsuz bucaksız bir denize bakmaktan başka ne yapılabilirdi zaten?
Üçüncü sigarayı bitirdiğinde tekrar konuştu," Peki, ölmeden önce tanıştığım son kişi olarak,ayıp olmasın diye biraz sohbet etmeliyim sanırım." güldüm. "Sanırım.Ne bilmek istersin?"
"Burada ne işin var?" ayaklarımı sallandırdım "Bu sabah sevgilimi toprağa verdim." şaşırdığına eminim. "Senin yas tutman gerekmez miydi? en azından burda benimle sohbet etmek yerine?" Aynı fikirdeydim. "Bende artık kimse ölmesin etkinliği başlattım gibi bir şey.Ama ilk denememde başarısız oluyorum sanırım, ha?Peki sen söyle umutsuz genç, neyden kaçıyorsun?" başını hafif sağa yatırdı. "Kaçtığımı kim söyledi, belki kavuşuyorumdur." Hızla başımı salladım. "Görüyorum ki acelen yok, kavuşmak istemek ; özlemdendir. Özlem yakıp kül eder.Burada oturup deli bir kızla sohbet etmene izin vermez." Hafifçe güldü, "Sanırım burada sözünü kesmeliyim.Haklısın,kaçıyorum.Ama benim kaçışım binevi kavuşmak." gözlerimi kıstım "gizemli olmak moda oldu sanırım?" Arsızca güldü. "Birazdan ölecek birine göre çok fazla gülüyorsun."
"Sende ölmesi gereken birine göre fazla gülüyorsun?Dediklerine bakılırsa sen onu özlemedin." Konuşmama izin vermeden devam etti."Bazen aradıklarımız,kalbimizin en derininde saklanıp kalmış küçük bir kutu içinden çıkar meraklı,Önemli olan bu derin kuyuların ansızın beliren çığlıklarına kulak asıp,izin vermek.Ne kadar derinse yaraların, o kadar kanat içini, o kadar susturma kendini, çığlık at, daha da derinlere in,ağla, deli gibi ağla,ardından deli gibi kahkaha at,umursama.Sana bir sır vereyim mi? İnsanları umursama,Kendi deriniliğini,kuyunu bulduğun an,kendini kurtarabilirsin.Sende kurtar kendini.Ben kendi uçurumumu,derinimi buldum.Sıra sende Rüya.O yolu bul.
Anlamamıştım.Sormaya fırsat kalmadan ayağa kalktı,sigarasını fırlattı. "Düşündüm de, sanırım bugün ölmeyeceğim." Hızla ayağa fırladım,anlamıyordum. "Bekle,ne demek istedin?" Hızla yürüdükten sonra çoktan toz bulutuna karışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOBAN YILDIZI
Novela JuvenilRuhu ürkek,derinden geçen okyanuslarla dosttu genç adamın.Yorgun değil,ruhsuz olmak gibi görevlere bulamıştı kalbini.Bu kalbin ona vereceği nimetlerden habersiz ilerledi yolunda,şaha kalkan çığlıkları ilk kez susturmadı.Yol boyunca yürüdü,derin uçur...