Gözlerimi zorla da olsa o mavilikten çekip sıkılmış, bunalmış sınıfa ve ardından öğretmene çevirdim. Hocanın gösterdiği boş yere baktım. Baktığım an ise yüzümde koca bir tebessüm oluştu. Gösterdiği yer onun yan sırasıydı. İlerleyerek esmer kızın yanına oturdum . 1 dakika bile dersi dinlemeyip o çocuğa baktığım 40 dk sonunda zil çaldı. Zil çaldığı an sıradan kalkıp yanıma geldi. Bir an kalbim çıkacak gibi hissettim. Aslında öyleydi ama tabi ki o konuşana kadar.
- Manzara çok mu güzeldi ?
- pardon?
- diyorum ki hani ders boyunca dersi dinlemeyip bana baktın ya.
- ee
-ee mi? Rahatsız oluyorum bir daha tekrarlanmasın.
-bakmadım.
- birde yalan mı söylüyorsun ?
-baktığıma dair kanıtın var mı ? Dedim belki birazcık sesimi yükselterek.
- şimdilik yok dedi ve ardından devam etti, bastırarak ; ŞİMDİLİK dedi ve ilerlemeye başladı. Ha ? Yok mu ? Şimdilik mi ? Şimdilik mi yok ? Ha ? Pardon? 1 dakika ne yani o aylardır aradığım çocuk bu olamaz değil mi ? Etrafıma baktığımda bir kaç kızın ölümcül bakışını yakaladım. Kendime lanet ettim 3 ay boyunca bir öküz aramışım halbuki bizim köydeki Halime teyzenin bahçesinde vardı. Değer miydi bu kadar aramaya ? Bir daha gidersem o öküzü öpeceğim söz valla . Ben böyle düşünürken sıradan kalkmış çöpün oraya gitmiş kapıda ki çocuğa mal mısın sen ? Yada bi dk malim ben daha uygun olur evet evet çocuğa ben malım diyordum adeta. Yerime geçmek için hareket edince bana seslendi.- tamam anladık kızım malsın fakat bu kadar belli etmene gerek yok diyip göz kırptı. Normalde sessiz kalacaktım fakat arkadaşlarının kahkahasını duyunca yanına gittim ve kulağına eğildim.
- dersteyken arka sıradaki kıza öpücük attığını , göz kırptığını , elini tuttuğunu görmedim mi sanıyorsun? Hemde tam karşında ki çocuğun sevgilisinin elini. Şimdi bunu sesli söylememi ister misin ?
Dediklerimden sonra kızarmış ve kulağıma eğilerek özür dilemişti. Bende sırama geçtim napiyim başka. Kulaklıklarımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım. Hocanın girmesi ile kulaklığı sıranın altına koydum. Ders edebiyatmış. Hocaya bakmak isterken meteor yağmuruna tutuldum sandım. Bismillah allahım bu adam öğretmen mi ? Tabi kızların sesleri ile tek böyle düşünenin ben olmadığımı anladım.
- oha sınıfa meteor düştü.
Arkada ki salak kızın ağzından çıkan kelimeler ile sınıf yerle bir.... komik değil bence 😒. O an Kumsal'ı özlediğimi fark ettim. Kumsal benim çocukluk arkadaşım. Hoca çoktan derse başlamıştı. Nasıl oldu bilmem ama bir anda hatalardan konu açıldı. Hocanın sözü ile düşüncelerim kesildi.
- b sırası 3.sirada ki bayan hadi bize güzel bir söz söyle.
- ha ? Evet o anlık ha demiştim. Ben mi ?
-evet. Küçük bir düşünceden sonra sözü bulmuştum evet onunla ilgili bir sözdü.
- Bazen şöyle düşünüyorum aslında 3 ay içinde hayatım çok değişti. Fakat şuan anladım ki hayatta ki en büyük hata bazı insanlara hakettiğinden fazla değer vermektir belki ?
-hocam ben katılmıyorum dedi mavi gözler.
-devam et...
- O zaman ayarlamalısın ne kadar vereceğini. Veya öyle bir şey yap ki o hatayı bi daha asla yapma ne dersin ? Aa tabi bunun için beyin de gerekli diyip göz kırptı. Bir süre diyecek söz bulamadım fakat sonra tabi ki buldum. Yanlız o bir süre yaklaşık 10 sn.
- tabi haklısın bazı insanların hatası da o beyinin neye yaradığını bilememek.
-senin yaptığın gibi mi ?
-hayır senin yaptığın gibi. Sınıfta ki kıkırtılar sonunda en arkada uyuyan çocuk ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.
- Hocam herkes niye hatayı kendinde arıyor ki ?
- kimde arayalım o zaman ?
-Akdeniz bölgesinde arayın hocam çünkü Hatay Akdeniz bölgesinde bir ilimiz. Önce tüm sınıf mal mal bakıp daha sonra göz devirerek önüne döndü. Bende yerime oturdum. Son söz benden gelsin o zaman diyerek bir söz patlatmıştı öğretmenimiz.
- aslında çoğumuzun en büyük hatası bir zamanlar nefret ettiklerimize zamanla aşık olmasıdır ne dersiniz ?
Bunu kimseye bakarak söylememişti. Üstüme alınmadım ve dinlemeye devam ettim. Yaklaşık 10 dk sonra bir çocuk sınıfa girdi ve hafif yüksek sesle konuşmaya başladı.
- Masal, Masal Gürsoy' u acil müdür çağırıyor....
---
- Söyleyeceğiniz şey bu muydu yani ?
- Evet,buydu. Soracağın bir şey yoksa çıkabilirsin.
- Yok !
Atardı bir ergen gibi kapıyı çarpıp çıktım. Acil dediği şeye bak ya ! Neymiş efendim, bir tane boş oda varmış. Bir de koşarak geldim buraya. Bundan sonra ki derslere girmemeye karar verip sinıfa çantamı almaya gittim. Tam çıkacaktım ki omzumda bir el hissettim.
- Ne var ya ! Ne ne ?
- Sakin prenses, nereye böyle ?
Bu o salak espriyi yapan çocuk değil miydi ? Yakından bakınca daha da yakışıklı görünüyormuş.
- Şey... ben...
- Söyle hadi benden sır çıkmaz.
- Bugün derslere girmeyeceğim.
- Oo ! Tam benim kafadansın. Bekle beni çantamı alıp geliyorum.
Ardından beraber yurt bölümüne geçtik. Ara koridorlarda ayrılmak zorunda kaldık. Çünkü kızlar üst katta erkekler bu katta kalıyordu. Daha fazla beklemeden odama geçtim. Odada iki yatak, iki dolap, tv vs ve birde banyo vardı. Fakat baya lüks gözüküyordu. Hızlıca boş olan dolaba kıyafetlerimi yerleştirdim ve pijamalarımı giydim. Ardından ise daha hiç düzeni bozulmamış olan yatağa geçip uyumaya çalıştım. Uyandığımda saat 04.00 a geliyordu. İlk önce televizyon izlemekte karar kıldım. Oda arkadaşım ben uyurken gelmişti gözümü açıp ona bakıp geri uyumuştum fakat şuan top patlatsan uyanmam havasındaydı.O nedenle tv izlemekte kesn karar kıldım. Yaklaşık bir saat sonra televizyon izlemekten sıkılınca üzerime hırkamı alıp yurdu gezmeye başladım. Kizlar ara koridorunda 2 tane tuvalet vardı. Erkeklerin bölümüne bakamadım tabi. 2. Katta kütüphane vardı. Giriş katta ise kafeterya , yemekhane vs şeyler vardı. Tabi benim en çok ilgilendiğim kısım yemekhane oldu. Yurdu gezmeyi bırakıp bizim kata çıktım. Fakat odamızdan bağırış sesleri geliyordu. İçeri girdim ve gülsem mi üzülsem mi bilemediğim bir manzara ile karşılaştım. Oda arkadaşım içerde bir çocuğun üzerine çıkmış onu pataklıyordu. Koşar adım ile yanlarına gittim ve onları ayırmaya çalıştım.
- Dur Ne yapıyorsun ya ? öldüreceksin çocuğu !!
- Bırak ya ! Sapık bi sapık. Gizlice odaya girmiş beni gözetliyordu.
- Ne !!?? Vur vur daha çok vur . Dur hatta bende geleyim.
Ardından bende vurmaya başladım. Dışardan seslerimizi duyanlar bizi ayırmaya geldiler. Gelenlerden biri ise belime sarılıp beni geri çekti.
- Aaa!! İmdat beni kaçırıyorlar!!
- Ne bağırıyorsun ya sussana Masal ! diyerek ağzımı kapattı arkamdaki şahıs. Birde ismimi biliyor demek. Gerçi sesi hiçte yabancı gelmedi de neyse. Fakat hala tanıdık olduğunu kendime inandıramadım ve arkamı dönüp çocuğa sert bir tokat yapıştırdım. Çocuk "Ahh" diye bir ses çıkardı. Yanliz haketti ama. Daha sonra ise yüzüne dikkatlice baktım ve kim olduğunu anladım.
- Ateş !
- Elinde bayağı sertmiş.
- Ben.. Ben çok özür dilerim.. Ama sende sussana diyeceğine benim deseydin ya.
- Tabi yani suç benim neyse sorun değil de... Ne bu karmaşa ? Yurdu inlettiniz resmen.
- Bu hadsiz pis sapık bizim odaya girip bu kızı gözetlemiş.
- Kim Bertan mı ? O asla öyle bir şey yapmaz.
- Ne yani yalan mı söylüyoruz biz ?
- Yalan söylüyorsunuz demedim zaten ayrıca çocuğa sordunuz mu ?
Nedense hiç aklıma gelmedi. Çocuğa yaklaşarak neden geldiğini sordum. O da o kadar darbeden sorna zar zor açıklamaya başladı.
- Bizim katta ki tuvalet doluydu. Bende mecburen bu kata geldim. Burası da dolu olunca sizin odanızın kapısının açık olduğunu gördüm. Sessizce tuvaletinizi kullanıp çıkacaktım olay bu !!
Çocuğun dediklerini duyunca kafamı kıza çevirdim. Kafasını yere eğerek Bertan denilen çocuğun yanına geldi ve konuşmaya başladı.
- Ama yani ne yapayım ya banyo da olsaydık her neyse yine de özür dilerim.
- Önemli değil zaten sen vurunca canım acımadı da şu kızın eli baya ağırmış.
Şu kız diye benden bahsediyordu.
- Yani şimdi oda arkadaşım doğru söylüyor ya banyoda olsaydık her neyse yine de bende özür dilerim. Çocuk önce bize "hem suçlu hem güçlü " bakışları attı ardından da "önemli değil" diyip gitti. Olayda burada kapandı.
- İstersen kahve içmeye gidelim.
- Yok Ateş. Hiç havamda değilim.
- İstersen demiştim ama vazgeçtim. Ben istiyorum gideceğiz.
Ardından da cevap vermeme izin vermeden kolumdan tutarak beni dışarı çıkardı.
- Dur bir dakika !
- Ne var ?
- Pijamalarım üstümde farkında mısın?
- Ne yani bu mu ? Benimde bak. Boşver yürü hadi.
Tekrar kolumdan tutup kafeterya ya doğru yürümeye devam ettik . Gitmez olaydık ama keşke. Girer girmez bir çift mavi gözlerle buluştu gözlerim... İlk başta bana baktı ardından da Ateş'in beni tutan ellerine ...
Gözlerimi ondan kaçırarak Ateş'in beni sürüklediği yere doğru ilerledim.
- Ee prenses ne içersin?
- Kahve içmek için gelmedik mi buraya ?
- Nezaketten yaptik bu kadar 'odun' olma.
- Tamam tamam şaka yaptim zaten. Kendine yaptığın kahveden bana da yap ana 2 tane şeker at.
- Tamam sen burada bekle geliyorum ben.
Ardından ise kahveleri almak için sıraya girdi. Pijamalı olduğumdan mıdır nedir herkes bana bakıyordu. Ama benim için önemli olan o mavi gözlerin bana bakması.
Ben bunları düşünürken Ateş elinde 2 kahve ile geldi.
-Aslında ben sade içersin diye düşünmüştüm.
- Nedenmiş o ?
- Bu kadar şeker bir kıza, şekerli kahve fazla kaçar.
Cevap vermeden kahkahalar ile güldüm. Benim bu kadar Çok güldüğümü görünce oda gülmeye başladı. Artık ne kadar güldüysek arkamızdan bir kız bize laf attı.
-Biraz uzakta anırır mısınız?
- Sanane !
- Rahatsız oluyorum.
- Sen doğuştan rahatsızsın kızım.
Kız bana cevap vermeyerek ( güya bana laf atacak ) yanındaki şahısa benim hakkımda birşeyler söyledi.
- Kanka okula vahşi hayvan soktuklarını bilmiyordum.
- 1.si o zaman sen neden burdasın ve 2.side Benim hakkımda düzgün konuş!
İlk dediğimi duymamış gibi yaparak konuşmaya başladı.
- Niye üzerine alınıyorsun canım, hayvan mısın sen ?
- Yoo insanım ama az önce de dediğim gibi karşımda bir hayvanla konuşmaya çalışıyorum. Malum dilinizi bilmiyorum.
- Ne diyorsun sen be !!
Hemen ardından ise kız üzerime atladı ve saçımı çekmeye başladı. Tabi benim de elim armut toplamıyor durur muyum hiç? Bende onun saçlarını yolmaya başladım. Araya hemen Ateş ve onun arkadaşı girdi. Daha sonra ise diğerleri geldi. Sonunda ayrıldığımızda yan masada proje yapan çocukların markasını alıp saçını kestim. Oh mis !! Canıma değsin sen kimsin be ! Benim saçıma dokunuyor birde.
- Prenses ne yaptın ?
- Banane Ateş oda bana saldırmasaydı.
Ateş öle konuşmayı kesip kıza döndüm. Yazık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu 😈. Tam yanına gidip birşey söyleyecektim ki o mavi gözleri karşımda gördüm.
- Masal ....
- Ne var ?!
- Bir kere de terslenmeden dinle.
Harbiden ya. Ben niye bu çocuğu her seferinde tersliyorum ? Hayır yani soğuyacak benden.
- Uzatmada söyle. ( tersleme dedik iyi ki tersle desek tokat falab atacaktın heralde )
- Müdür seni çağırıyor.
Desene şimdi bittim terlik geliyor...-Tamam geliyorum üstümü değiştirmem lazım.
- Şimdi dedi Masal.
- of ,of !
Pijamalı halimle karşı binaya geçerek müdürün odasına gittim. Kapıyı tıklayıp içeri girdim. Tam söze başlayacaktım ki müdürün bana bağırması ile sözümü yuttum.-Daha 3. Günden neler yapıyorsun sen ya ?! Zaten seni bu okuldan atmak 2 dakikamı bile almaz. Ona göre ayağını denk al !
- birincisi bana bağırmayın ! İkincisi sırf bursluyum diye beni aşagılayamazsınız. Aslında bende sizin okulunuzda olmaya çok meraklı değilim. Hiç durmayın, hadi atın beni!!
- Seni aşağıladığım falan yok. Sadece durumun ciddiyetini anlamanı istiyorum. Bir daha böyle birşey istemiyorum. Anlaşıldı mı?
- Haketti ama ...
- Anlaşıldı mı?
- Anlaşıldı.
Kapıyı sertçe kapatıp odadan çıktım. Hızla karşı binaya geçip odama çıktım. Artık bu kadar şeye dayanamayacağım. Ama müdür haklı daha 3. Günden kaç olay yaşadım. Sahi kaç? Çok mu az mı? Çok gibi sanki. Daha sonra ise yanaklarımdan birer birer yavaşça süzülen gözyaşları hissettim. Fazla mı duygusallığa bağladım ki ? Bu sırada banyodan oda arkadaşım çıktı.
- Sana bir şey diyeceğim ilk olarak beni iyi dinle bu yüzden ! Bundan sonra kafeterya da kavga ettiğin kıza bulaşmayacaksın.
- Alla alla ! İşe bak ya bulaşırsam ne olur ?
- O zaman görürsün.
Bir gerizekalı ile uğraşacak halim olmadığından bahçeye indim. Oturacak bir bank aradım ama yoktu. Ve sanki benim şanssız olmam için herkesin yani doluydu. Tek kişi hariç adını hala öğrenemediğim mavi gözler... Mecburen demek isterim ama yalan söyleyemem aslında 3 ay boyunca bu hayali kurdum bir daha yan yana oturabilmek... Yanına oturmaya gittim. Ve sağ tarafına oturdum fakat hala ağlıyordum. Sessizlikten rahatsız olunca konuşmaya başladım.
- Şey... bir şey soracağım....
Cevap vermedi öküz!
- Adın ne?
- Ağlarken bile beni mi düşünüyorsun?
- Merak ettim hep karşıma çıkıyorsun. Mavi gözlü çocuk mi diyeyim ?
- Toprak.
- Efendim ?
- İsmim Toprak. Oldu mu?
- Oldu Toprak tanıştığımıza memnun oldum. Masal bende.
Elimi uzattım fakat elimi sıkmadı.
- İnsan nezaketten de olsa elini uzatırdı.
- Zorunda değilim ?
- Evet, değilsin.
Yüzümü asıp daha fazla konuşmadım. Zaten o da konuşmadı. Bu sırada telefonu çaldı. Bende konuşmasına kulak misafiri oldum.
- Efendim?
Evet geliyorum bu akşam.
Saat kaçta?
Merak etme tam vaktinde oradayım.
Tamam hadi saol.
Eyvallah!
Telefonda kiminle konuştuğunu ve telefondaki kişinin neler dediğini bilmiyorum. Fakat bildiğim tek birşey var. Bu akşam Toprak nereye ben oraya !!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak'la Yeşeren Masal #Wattys2017
Novela Juvenil"Yıllar önce ablamı kaybettim ben. Ona gözlerimin önünde işkence çektirdiler. Daha sonra ise tek bir yaşam seçmesini istediler. O ise kendini seçti o ölmek için kendini seçti. Kaybettiğim güveni Pelin de aradım fakat o onu geri getirmedi son kala...