arka bahçe

26 14 15
                                    

    Gözlerimi açtığımda güneş henüz doğmamıştı , sol kolumda küçük bir sızı vardı. Uyuşmuş gibi , fakat uyuşmamış. Anlam veremedim , elime yastığımın altına koyduğumu hatırladığım telefonu aldım." Ahh kahretsin , %11" telefonu yastığa bırakıp ayağa kalktım. hava daha aydınlanmadan kalktığım için pek bir şey görünmüyordu , perdeyi aralayıp yavaşça başımı dışarıya çevirdim , dışarıda soluk bir mavi ile bürünmüş ahenkli gökyüzü duruyordu. Ahh o büyüleyici gökyüzü , denizlerin , okyanusların derinliklerinden sonra en çok merak ettiğim yer orasıydı.

   Kapıya yönelip elimi kapı koluna attım ve kendime çekerek tuvalete doğru yol aldım. 15 dakikalık bir duşla kendime gelip hazırlanırdım. 

   Suyu açtıktan sonra bir kaç dakika ısınmasını bekledim , ve soyunmaya başladım. Sıra bacaklarıma geldiğinde pantolonumu indirirken gözüme takılan 5-6 morluk dikkatimi çekti. Bir yere vurduğumu hatırlamıyordum ,  dahası normal morluklarda değil gibiydi. Etrafı kırmızımsı renklerle donatılmış oval izlerdi. Parmaklarımla birkaç kez yokladıktan sonra duşa girdim. Ve yaklaşık onbeş yirmi dakika sonra çıktım. sol kolumdaki ağrı dahada artmıştı , havada aydınlanmaya başlamış gibi görünüyor. "Bu dünya çok güçlü."

  Kurulandıktan sonra üzerimi giyinip sakallarımı tıraş ettim. Odaya geçtiğimde telefonum kapanmıştı. Cidden bu aralar şarj dayanmıyor. 

  Saçlarımıda kuruttuktan sonra ne şarja ne de havaya aldırmadan anahtarımı alıp çıktım evden , telefonu ve anahtarı cebime attıktan sonra okula doğru ilerlemeye başladım. Saat muhtemelen sekize çeyrek vardı. Erken çıkmıştım , okul dokuzda başlıyordu ama boş boş oturmamak için yuttan gelen erkeklerle takılabilirdim. 

  Çok geçmeden okula vardım fakat pek umduğum gibi olmadı , okul daha açılmamıştı bile. Zaten bende salaklık ne diye sabahın köründe geliyorsam!

  Kapıyı birkaç kez tekmeledikten  sonra 'Kaan' hemşir 3. katın penceresinden başını uzattı , bu adam okuldamı yatıyor ?

 "Git buradan  , saat daha çok erken." Haha biz bilmiyorduk sanki. Yinede tepki göstermemeliydimki beni içeri alsın. Yoksa o güzel yüzüne meraklı değilim haberin ola.

  "Aç şu kapıyı erken geldim işte" Gerçekten çok kibarım değilmi ? 

  "Görüşürüz." diyerek pencereyi bir nevi yüzüme kapattı , öylece bakakaldım. Bu saatte eve dönemezdim zaten , geri dön ve bir daha geri dön yetişmezdi. Cebimden telefonumu alıp ekranını birkaç kez açılmaya zorladım , lakin açılmıyordu. Nerede şarja takabilirdimki bu saatte ?

   Yurttaki erkekler de okul kapalı olduğu için gelmemişti , belki beni gizlice yurda alabilirler... Bir ümit okulun etrafını dolaşıp , yurdun olduğu bahçeye girdim. Ön tarafta müdürün ve ya herhangi bir görevlinin beni görebileceğini bildiğim için yurdunda etrafını dolaşıp arka bahçesine ulaştım.

  Burası terk edilmiş bir çöplük gibiydi , müdüre dava açsam çevreyi kirletmekten onu hapse tıkabilirdim. Düşünmedim değil fakat uğraşamam , ve ya daha sonra.

  Hurdaların ve çöplerin arasında yavaşça yürüyorum , Ki pencerelerin önündeki kavağa ulaşabileyim. 

Küçükken burada bir yerde oturduğumuzu hatırlıyorum , bu kavağın altında misket , saklambaç gibi oyunlar oynardık. Taki buraya yurt yaptırılana kadar,

   Biraz daha yürümeye çalışırken , tekrar sol kolumun sancısıyla irkildim. Gittikçe büyüyordu bu sızı , üstelik genzimde bir yanma hissediyordum ki bu hiç hayra alamet değil. Bir kaç adım daha ilerledim ve kavağa ulaştığımda burnumdan süzülen kan ayakkabılarıma damladı.'Yinemi?' off şimdi birde bununla uğraşacağım. Kolumu burnuma götürüp bastırdım , üstümün batması umurumda değil pek fakat duracağını ümit ederek kafamı yukarı kaldırdım.

   Belki dinlensem durmasına sebep olabilirdim , kavağın altında zorlukla pek fazla temiz olmayan çimleri gördüğümde attım kendimi ve sırtımı ağaca yasladım. Hey gidi ulu kavak ne anılarımız var seninle.

    Aradan beş dakika geçmesine rağmen hala durmamıştı  , dahası başım dönüyordu. Burada bayılmak istemem , bayılsamda beni bulamazlardı ve burada ölürdüm muhtemelen. Yurttaki erkeklere sesimi duyurabilme ihtimalini göze alarak bağırdım;

 "Berk! Lan Barış ," Burnumdan süzülen kan mideme doğru inmeye başladığı için bağırırken ağzımdan adeta kan fışkırıyordu.Ne göğsüm ne pantolonum ne de başka bir yerim kalmıştı ıslanmadık , normal kanama değildi. 

  Kolum ve genzimdeki yanma hissi beni öldürecek. Gözlerim kararıyor , burada ölmek istemiyorum.

  Gözlerimden isteksizce gelen bir kaç damla yaşı sildikten sonra karnımda hissettiğim tekme atılmışçasına hisle iki büklüm olup uzanmıştım yerde. Artık o damlalar isteksizce değil ağrıdan ardı ardına iniyordu. 

  Göz yaşlarıma karışan kan ile beraber gözlerimi kapattım. Cidden çok canım acıyor , "Berk.."

  

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 26, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OPİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin