bed

13 4 0
                                    

Medusa.

Gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar. Ya da iblis. Tehlikeli olan her şeyin genel anlamı.

Peki gerçekten Medusa kötü bir kadın mıydı? Bir iblis miydi?

Geniş, siyah ve karamsar renkli çarşaflara sahip yatakta uzanıyordum. Gecenin karanlığı içeriyi satenden siyah bir çarşaf gibi örtmüştü. Yaklaşık bir saattir uzandığım yerde dönüp duruyordum. Gram uykum yoktu ve korku yerini endişe duygusuna bırakmıştı. Hala tam olarak nerede olduğumu bilmiyordum.

Yattığım yerden yavaşça kalkarak salona doğru yürüdüm. Acıkmıştım. Salon kapısını açıp içeriye girdiğimde Louis'yi ilk gün ki gibi sigara içerken bulmak pek şaşırtmamıştı.

Onu izlediğimi fark ettiğinde duraksadı ve mekanik bir hareketle gözleri beni buldu. Duyuları fazla gelişmişti, kesinlikle.

''Yiyecek gibi bakma,'' dediğinde gözlerim çıplak ve dövmeli ama kaslı olmayan göğsünden ayrılarak yüzüne çıktı. ''Hiç mi erkek görmedin?''

Böylesini görmedim.

Cevap vermek yerine ona düz düz baktım. ''Odadan niye çıktın?'' diye sordu.

''Karnım aç,'' dedim ona bakarak. Boynunda asılı duran mavi tişörtü çekti ve kucağına düzelterek koydu. Dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Keskin gözleri hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemiyor gibiydi.

''Açlıktan geberme ihtimalin yüzde kaç?'' diye sordu ifadesiz bir sesle. Gözleri hala yüzümdeydi.

Onu henüz iki gündür tanıyor olmama rağmen notunu vermiştim. O kesinlikle bir kaya kadar sert, bir ısırgan otu kadar can yakıcıydı. Fakat ısırgan otlarının acısı kısa bir süre etkilidir.

''Eğer bir şeyler yemezsem salonuna kusacağım,'' dedim düz bir sesle ve gözlerimi uçurum mavisi gözlerine dikerek ona düz düz baktım. Kaşları havalandı ve kucağındaki tişörtü tek hamlede giyip parmaklarını birbirine geçirerek çıtlattı.

''Salonuma kusacaksın, öyle mi?'' Her ne kadar korksamda korkudan daha önemli şeyler olduğunun bilincine vardım.

''Evet, tam olarak öyle yapacağım.''

Bir süre, belki uzun bir süre yüzümü en ince ayrıntısına kadar inceledi. Ardından bana doğru adımlamaya başladığında, karnıma yumruk yemiş gibi hissettim. Bu manyakla evde baş başaydık ve boynumu kırmaya çok meraklıydı. Aramızda iki adımlık mesafe bıraktıktan sonra gözlerimin içine daha dikkatli bakmaya başladı. Ondan biraz uzun olduğum için kafamı eğerek bakmıştım ve bu gerçekten komik bir durumdu.

''Durma,'' dedi. ''Kus. Seni öldürmem için bir sebep yaratmış olursun.''

''Beni öldürmek için bir sebep arıyorsun,öyle mi?'' diye sordum gözlerimi kapatarak. ''Nesin sen, bir cani mi?''

Ilık nefesini yüzümde hissettiğimde parmak uçlarımın buzdan iğnelerle delindiğini hissettim. Gözlerimi açtığımda ifadesiz gözlerle bana baktığını gördüm. Ah, bu adam kesinlikle gördüğüm en ifadesiz insandı. Ne düşündüğünü anlamak çok zordu, henüz iki gün olmasına rağmen bunu hissedebiliyordum. O kapalı bir kutuydu. Tehlikeli bir kutu.

Acaba annemler yokluğumu fark ettiklerinde ne yapmışlardı? İfadesiz yüzüne bakarken düşündüğüm tek şey buydu.

''Aslında cani değilim,'' dedi kuru bir sesle. ''Sadece sana gıcık oldum.''

''Karnım aç,'' diye tekrarladım onun bana gıcık olduğu gerçeğini yok sayarak. ''Ve mideme doğru dürüst bir şeyler sokmazsan salonuna kusacağım. Çok ciddiyim Bay ifadesiz surat.''

nobody is in the right place | larry fanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin