20 Ocak
Evet, bugün karne günüydü. Nedense o günlerde heyecandan karnım ağrıyor. Siyah elbisemi giyip, saçımı da fönlediğim zaman hazırdım.
Sabah saçımı fönlemiştim ki ayna da kendime bakarken annem:
"Al bakalım şunu."
"Bu ne anne?"
"Aç bakalım görürsün." Dedi.
Bir heyecanla paketi yırtarak hediyeye ulaşmıştım. Çok sevinmiştim çünkü istediğim tür çantalardandı. İki gözlüydü ama baya geniş olmasına rağmen orta boy bir çantaydı. Hemde deriydi, simsiyahtı. Kalemliğimde takılı olan emojili anahtarlığımı çantama taktım ve tabii ki anneme teşekkür etmeyi de unutmadım. Hemen içine eşyalarımı koyarak çantayı üzerimde denedim. Annem:
" Yakıştı yakıştı, fıstık gibi oldun dedi."
" Evet, bende çok beğendim anneciğim." Dedim.
" Aa saatin geliyor. Haydi hemen sofraya!" Dedi.
Hemen kahvaltımı yapıp okula giderken, bir araba yanıma doğru yanaştı. Korkmuştum çünkü camlar siyah olduğundan dolayı içerdekileri görmüyordum. Yavaşça arka cam açıldı ve
Mihrace bana gülümseyerek:
" Haydi gelsene!" Dedi
Şaşırmıştım çünkü bir arabalarının olduğunu bilmiyordum. Neyse bindim ve okula vardık. Karne dağıtılırken kalbim küt küt atıyordu. Ve evet taktir ve iftahar belgesi almıştım. Çalışmalarımın sonucunda bunu hak etmiştim. Teneffüste Mihrace'yi gördüm ve yanına koşarak ne aldığını sordum.
"Taktir ve İftahar belgesi." Dedi.
Çok sevinmiştim. Bir anda boynuna atladım ve eve de beraber gittik.
Evde kimse yoktu. Cuma günü olduğundan dolayı annemde çalışıyor olmalıydı. Bende Cansu'yu aramaya karar verdim.
"Alo Cansu!"
" Alo Serra!"
" Nasılsın, karnen nasıl?"
"Taktir belgesi aldım. Ama ne yazik ki İftahar belgesi vermediler Serra. " dedi buruk bir sesle.
" Olsun Cansu. Onu bir kaç puanla kaçırıp üzülenler var." Dedim. Ve Cansu'da bana hak vererek:
"Evet,sanırım" dedi.
" A, Cansu kapı çaldı. Sanırım annem iş yerinden erken çıktı. Seni tekrar ararım. Görüşmek üzere, hoşçakal!" Dedim.
" Tamam Serra, hoşçakal! Ankara'ya bekleniyorsun." Dedi.
"Tabii ki geleceğim." Dedim. Ve telefonu kapatarak kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda annem elinde bir hediye paketiyle duruyordu.
"Bu ne?" Dedim.
"Açmayı düşünmüyor musun?" Dedi paketi bana uzatarak.
İnanamamıştım. Annem en çok istediğim kitap serisini almıştı. "Bİr Genç Kızın Gizli Defteri (İpek Ongun)"
Annemin boynuna atlayarak:
"Çok teşekkür ederim anneciğim." Dedim.
"Hak ettin bir tanem." Diyerek göz kırptı. Hemen okumam gerekiyordu ama şuan da "Nutuk" adlı kitabı okuyordum. Neyse sonra annemle güzel bir ziyafet çektik. Ve salonda dizimizi izlemeye koyulduk. 15 Tatildeydik. Hala inanamıyordum. Bir an önce Ankara'ya, İzmir'e gitsem diye dert yanıyordum içimden. Hem Sırma'yı da özledim. Bir güzel yanardık. Kim bilir nerelere götürürdü beni. Hele Cansu o da beni eski yaptığımız gibi yaşatırdı. Her şeyi anlık anlık. Başa sarmış gibi. Ben bunları hayal ederken annem;
"Serra, ben yatıyorum. Hem dizi de bitti. İstersen sen de yat artık. Hem saat 12'ye geliyor. Baya da geç olmuş." Dedi.
"Tabii anne. Ben de yatacağım zaten. Bugünün yorgunluğunu hala atamadım üzerimden" dedim. Annemle beraber yukarı kata doğru çıkmaya başladık. Ve ikimiz de aynı anda odamızın kapılarını örttük. Gerçi aklım hala hem 15 Tatil hem de annemin aldığı yeni kitaplardaydı. Ama önce "Nutuk!" Neyse iyi geceler! Bugünlük bu kadar.
29 Ocak
Evet, yazmayalı baya olmuş sevgili günlük!
Şuanda Sırmalardayım. Karne gününden bir gün sonra yani pazar günü İzmir'e geldik. Çok eğlenceli burada olmak. Tabii sabahları hariç. Ankara'da herkes vaktinde kalkar temizliğine başlar. Burada mübarek 11'e kadar yatıyorlar. Neyse ki burada bana ait bir odam var. Orada sana yazılarımı yazıyorum. Derslerimi vs tekrar ediyorum. Burada oturmak mümkün olmadığı için Sırma sağolsun iyi bir şey.
Tam üzerimi değiştirecektim ki kapıyı birisi tıklattı.
"Serra! Müsait misin?" Bunu söyleyen Sırmaydı ve çok kısık bir sesle konuşuyordu.
"Evet, gel" dedim. O sırada çıkarttığım kıyafetleri dolaba geri koydum.
"Otursana." Dedi.
"Hayırdır, pek mutlusun?"
Dedim. Hemen yatağa gömülüp bana bakmaya başladı. Gözlerinin parıltısından mutlu olduğu belli oluyordu.
"Haydi söylesene Sırma! Çatlatma insanı." Dedim.
" Tamam tamam söylüyorum ama lafımı kesme."
"Tamam söz."
" Biliyorsun ki burada yani benim arkadaşlarımın çoğunun telefonu var. Ve benim de olmasını istiyordum. Ve onları gördükçe içim gidiyor resmen. Tabii ki bunu belli etmiyorum ama. İşte neyse dün annemler beni salona çağırdılar. Ben de gittim. "Sana bir telefon almamızı isteseydin ne olurdu?" dediler. Ben de "Tabii ki iphone istediğimi bilmiyor musunuz?" Dedim. Onlarda tamam dediler ve konuyu kaynattılar. Aslında bu konu beni şüphelendirmişti yani alıcaklar mı konusu ama yarına nasıl alsınlar bana çaktırmadan diye düşündüm. Ve sabah kalktığımda masamda bak ne duruyordu?"
Bir koşu odasına gitti. Ve elinde bir kutuyla döndü.
"İphone 5!" Dedi heyecanla.
"Sırma bu mükemmel bir şey! Ay inanamıyorum. Bir de almışlar. Sonra birden yüzüm soldu. Bizimkiler hala üniversite diyorlar."
"Alırlar be Serra! Üzülme."
" Neyse onu bunu geçte hala açmamışsın açsana" dedim.
Jeletinini bir güzel açtı ve kutuyu özenle açtıktan sonra karşımızda İphone duruyordu! Telefonu oradan almak için bulunan aparattan yardım alarak telefonu eline aldı. Çok güzel ve pırıl pırıldı. Benim de tutmam için elime verdi. Düşüreceğim diye çok korkuyordum. O sırada Sırma kulaklığını vs bakıyordu. Benim de öğrenebilmem için bana nasıl açmam gerektiği hakkında yapacaklarımı söylüyordu. Ben de dediklerini yapıyordu. Sonunda telefonu açmayı başarmıştık. O kadar güzeldi ki gözüm kaldı diyebilirim.
Serra ile beraber bahçeye çıktık. Sırma'nın arkadaşları da dışarıdaydı.
"Kızlar bakın " diyerek telefonunu havaya kaldırdı.
Herkesin elinde telefonu vardı. Ben hariç...
Herkes telefonuyla ilgilenmeye başladı. Sırma'nın telefonuna vs bakıyorlardı.
"Ee bu ne böyle! İki dakika da telefon hastası oldunuz. Ben eve gidiyorum." deyip, duvarın üstünden atladım. Herkes de "Tamam" dedi. Şaşırmıştım açıkçası ama yine de belli etmeyerek eve gittim. Teyzemlerin evinde bana ait bir oda var. Bu yüzden oturabilecek bir yerim var. Tam masamda bir şeyler yapmaya koyuluyordum ki teyzem kapıyı tıklatarak odaya girdi.
"Serra, annen arıyor." Dedi.
Hemen alarak
"Teşekkür ederim teyze." Dedim.
" Ee nasıl gidiyor bakalım?"
"İdare eder."
" Ne oldu yine?"
" Sırma'ya karne hediyesi olarak telefon almışlar"
"E ne var bunda? Üzüldüğün şey bunun için mi yoksa."
"Hayır, tam telefonu vs açtıktan sonra bahçeye indik. Sırma telefonunu arkadaşlarına falan gösterdi. Ve telefona daldılar. Bende telefona mı daldınız ben eve gidiyorum dedim ama beni hiç takmayarak tamam dediler. Oysa ki ben nereye gidiyorsun derler diye beklemiştim."
"Telefon demek ki insanı değiştiriyor"
"Evet, ama keşke benim de olsa diyorum tabii ki."
"Her şeyin bir zamanı var Serra."
" Anne benim işlerim var. Yazılarıma falan devam ediyorum. Daha sonra ben seni arasam olur mu?"
"Bozuldun mu?"
" Hayır anne tabii ki de bozulmadım. Senin de bir maaşın vs var. Zaten her şeyin bir zamanı var demenin sebebi de bu. O yüzden bozulmadım."
"İşte benim kızım. He unutmadan söylim bu hafta sonu ordayım."
"Yaşasıın! "
"Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz anneciğim."
İşte konuşmamız bu kadardı. Annem olumlu bir şeyler söylememesine karşın nedense onunla konuşmak içimi ferahlatmıştı. Telefonu teyzeme götürdüm.
"Ee sen neden aşağıda değilsin Serra."
"Onlar telefonlarıyla oynuyorlar. Benimde canım sıkıldı. Eve geldim. Sessizliği seviyorum."
"Peki canım benim. Tatlı almıştım ister misin? Ders falan çalışırsan ağzın tatlanır."
"Aslında iyi olur."dedim. Ve tatlı tabağımı alıp odama gittim. Annemin aldığı kitapları okumaya başladım. Hikayede ki kızın ismi de Serra ve o da benim gibi yazılar yazıyor. Ve çok akıcı bir kitap. Onu okumaya başlamıştım ki kapı sesiyle hayata döndüm. Gelen Sırma'ydı.
Kitabı okumaya devam etmeyi bırakarak doğruldum.
" Ne yapıyorsun Serra?"
"Kitap okuyorum."
"Sen bize darıldın mı?"
" Biraz." Dedim o sırada o da yatağa oturdu.
"Onlar da senden özür diliyorlar ve bende."
"Aslında size darılmamın sebebi telefonla oynamanız değildi. "
"Neydi peki?"
"Ben gidiyorum dediğimde beni takmayarak hala telefonla oynama devam ederek tamam demenizdi. Ben de arkamdan gelip beni durdurmanızı bekliyordum. O tür bir davranış sergileyince şok oldum."
Ve tabiiki de derin bir sessizlik.
"Tekrar özür dileriz Serra. Gerçekten o sırada nasıl o tür bir davranış sergilediğimizi bile anlamadık."
"Önemli değil. Yeni bir hediye sonucunda sevinmeniz ve ona bağlanmanız beni üzmez. Hem böylesi benim içinde iyi oldu. Kitap falan okudum hem biliyorsun ben sessizliği seviyorum."
"Barıştık değil mi?"
"Küsmedik ki Sırma." Diyerek gülüştük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ DEFTER
Teen Fiction"Bir Genç Kızın Gizli Defteri" hikayesinde yaşananlar biraz olumsuz başlasa da her şey sonradan düzeliyor. Evet, biraz okul yoruyor Serra'mızı ama o da geleceği için çabalamakta olduğunu unutmuyor. Her şeye rağmen hayata gülümsüyor ve asla pes etmiy...