3. Bölüm

21 3 0
                                    

Dudaklarını kan kırmızı renge boyadıktan sonra aynadaki aksine gülümsedi Hazal. Evet, gülümseyince kötü durmuyordu. Üzerinde sadece belli günlerde giymeyi sevdiği siyah mini elbisesi vardı. Altındaki siyah topuklu ayakkabılarla gayet güzel görünüyordu. Saçlarını da salık bırakmıştı. Alımlıydı.
Ellerini önündeki makyaj masasına yaslayarak derin bir nefes aldı. Gergindi. Buğra'nın evine gitmek istemiyordu. O şu anda halinden gayet memnundu. Neden yolunda giden hayatını birden raydan çıkarmak zorunda kalması gerekiyordu? Tibet. Tibet yüzündendi elbette. Bunu ona yaptırabilecek tek güç oğluydu.
Yüzündeki makyajın yeterli olduğunu düşünerek aynanın karşısından ayrıldı. Artık çıkabilirdi. Çantasını alırken ellerinin titrediğini fark edince sertçe dudağını ısırdı. Bu işi başarabilirdi. En azından oğlu için.
(...)
Karşısındaki gözünü korkutacak derecede büyük eve bakarken yutkundu. Korkuyordu. Hemde deli gibi. Evin kapısına ilerleyen ayakları geri geri gidiyordu. Dışardaki zile basmayı es geçerek içeri girdi ve iç kapıya ilerlemeye devam etti.
İçeriden gelen sesleri duyduğunda içi burkuldu. Gülüşmeler ve neşeli sesler hasret kaldığı bir şeydi. Kendi ailesi onu oğlunu doğurduğu için reddetmişti. Gözlerini kapattı. Bunları düşünmemeliydi.
Sonunda tüm cesaretini toplayarak zile bastı. Beklerken içinden bildigi tüm duaları okuyordu. Kısa süren bir bekleyişin ardından kapı açılınca ayaklarına diktiği gözlerini kaldırıp karşısına baktı. Küçük bir kız çocuğu kendisine bakıyordu.
" Sen kimsin? " diye soran küçük çocuğa hafifçe gülümsedi. Kızın boyuyla aynı hizaya gelebilmek için eğildi.
" Buğra bey bu evde yaşıyor değil mi? "
Küçük kız başını onaylarcasına sallarken gamzelerinde takılı kalan gözleri hayranlıkla açılmıştı. Minik ellerinden birini uzatarak gamzelerinden birine dokundu.
" Bende bundan istiyorum! "
Söylediği şey Hazal'ın küçük bir kahkaha atmasına sebep olmuştu.
" Kimmiş güzelim? "
Küçük kız tek kelime etmeden Hazal'ı içeri çekti. Yemek odasına girdiklerinde ikisine dönen gözler gergince dudaklarını dişlemesine sebep olmuştu. Minik kızın elinin içinde olan eli titriyordu.
Buğra'nın annesi olduğunu öğrendiği kadının sorgulayan bakışlarını görünce cesaret almak istercesine Buğraya baktı. Sanki şok olmuş gibi bakıyordu kendisine.
Masada annesi ve Buğra haricinde iki kadın ve iki adam vardı. Kadınlardan birinin kapıya gelen ufaklığın annesi olduğunu tahmin ediyordu ama diğer kadın kimdi?
" Sende kimsin? " diye soran Buğranın annesine bakarken gözünün önüne oğlunu getirdi. Başka türlü cesaret edemezdi buna, biliyordu.
" Ben torununuzun annesiyim. "
O sırada içeceğini yudumlamakta olan ve Buğranın babası olduğunu tahmin ettiği adam içtiği içeceği yutamadığından öksürük krizine girdi ve içeceğinin bir kısmını karşısındaki esmer güzelinin üzerine püskürttü. Kadın şok içinde ayağa kalkarken masadaki tabağına çarparak onunda üzerine dökülmesini sağladı. Buğra hemen ayağa kalkarak kendisini korumaya aldı. Sanki gülmemek için kendisini zorlar gibi görünüyordu.
Nihayet herkes kendisini toparladığında konuşmaya cesaret edebilen Buğranın annesi oldu.
" Sen bizimle dalga mı geçiyorsun? "
Önüne düşen saçlarını geriye atarken gözlerine de sinsi bir ifade yerleştirdi. Burada masummuş gibi gözükmemesi gerekiyordu. Buğra'yı tuzağa düşürmüş gibi davranmalıydı. Midesi bulanmaya başladığında konuşmaya çalıştı.
" Hayır. Gerçekleri size aktarıyorum. İsterseniz bunu oğlunuza da sorabilirsiniz. "
Annesinin bakışları Buğra'ya dönerken topu Buğraya atmasından kaynakli olarak rahatladı. Bir oh çekmemek için kendini zor tutuyordu.
" Evet bir şeyler yaşamıştık ama ben korunduğumuzu sanıyordum. "
Bunu bu kadar rahat söylemesi yanaklarına kanın hücum etmesine sebep olmuştu. Nasıl bu kadar rahat olabilirdi?
Herkesin bakışları Hazal'a döndüğünde yerinde sinmemek için kendisini zorladı. Bir manken olarak böyle işlere kalkışması kariyeri için tehlikeliydi. Ama oğlu için değerdi. Zaten her şeyi onun için yapmamış mıydı?
" Yıllar önce yaptığım bir şey için özür dilemeyeceğim. Hele de bundan dünyalar güzeli bir çocuğum olduktan sonra. "
Kadın kaşlarını çatarak Hazal'a bakarken o titrememek için kendini zor tutuyordu.
" Demek sen torunumun annesisin?"
Hazal şaşırsa da başıyla onayladı. Kadının ses tonu oldukça garipti. Sanki bunun sonrasında bir şeyler geleceğini biliyor gibiydi.
" Peki, torunum nerede? "
Torunum kelimesine yaptığı baskıdan dolayı hemen gardını aldı Hazal. Tiksinir gibi söylemişti o cümleyi. Sanki karşılaştıkları anda oğluna bir şey yapacakmış gibi hissetmek tüylerini ürpertmişti.
" Onu böyle bir ortama sokmak istemedim. Önce kendim gelip ön hazırlık yapmak istedim. "
" Ön hazırlık? "
Başıyla onayladı Hazal. Her saniye daha çok pişman oluyordu. Ya çocuğunu bu eve getirdiğinde çocuğu daha kötü etkilenirse ne olacaktı? Bu ihtimal bir adım geriye gitmesine sebep olmuştu.
" Çocuğunu oğluma yamamaya çalışman oğlumun zengin olmasından kaynaklı sanırım? "
" Hayır, " dediğinde kadını inandıramayacağından emin olmuştu Hazal. Yutkundu.
" Bu şekilde evime girme hakkına bile sahip değilsin sen! Evimden derhal defol ve piçinin yanına dön! "
Çocuğunun babasını bilmemesinden kaynaklı olarak sarsıldı. Ama o tecavüze uğramıştı. Bebeğinin babasını bilmemesi normal değil miydi?
Gözlerinin dolduğunu hissedince bakışlarını ayaklarına indirdi. Daha fazla aşağılamaya katlanmak istemiyordu. Arkasını dönerek gideceği sırada Buğra'nın sesini duysada duraksamadı. Tam kapıya ulaştığı sırada bileğini yakalayan elle durdu.
" Nereye gidiyorsun? " diye soran Buğra'ya ateş saçan gözlerle baktı genç kadın.
" Evime döneceğim. Oğlumun yanına. Sende ailenin yanına dön bence. "
" Yaptığımız anlaşmayı unutuyorsun herhalde? " derken sesini alçaltmıştı adam. Aynı zamanda duyulma ihtimallerini azaltmak için Hazal'ın kulağına doğru eğilmişti.
" Böyle olacağını tahmin etmemiştim. "
Dolan gözlerini adama doğru kaldırdı. Aklına başına gelenler gelince ağlama isteğiyle dolmuştu genç kadın.
" Tamam, kabul ediyorum biraz ağır oldu ama iyi gidiyordun. Biraz daha bekleseydin yardım edecektim. "
" Dayanamadım, " dedi kadın. O anda adamın ona acıyan bakışlarını fark etti. Hayatta en nefret ettiği şeydi insanların ona acıması. Hayatın ona kazığı olarakta daima acınacak duruma düşüyordu. Kaderin bir oyunuydu bu.
" Ben yardımcı olacağım. Annem adına ben özür dilerim. Bu şekilde hakaret edeceğini tahmin edemedim. "
Gözlerini kaçırdı Hazal. İçeri girmek istemiyordu şu anda. Oğlu için bile.
" Girmek istemiyorum, " dediğinde adam kaşlarını çatacak gibi olmustu. Elini uzatarak genç kadının elini uzatmasını bekledi.
Genç kadın ise kendisine uzatılan ele bakakalmıştı. Hem elini tutmak istiyordu, hemde içeri gitmek istemiyordu. Ama elini uzatırsa girmek zorunda kalacaktı.
" Oğlun için benimle içeri gelir misin? Yarında ben size gelirim. Oğluna babası olarak beni gösterirsin. "
Oğlu için her şeyi yapardı. Hem bu sayede oğlunun bitmek bilmeyen baba özleminden de kurtulmuş olurdu. Bu düşüncelerle elini adamın eline kaydırdı. Artık yüzleşmeye hazırdı.

MASKENİN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin