4. Bölüm

19 0 0
                                    

Buğra yanında Hazal ile içeri girdiğinde annesi fazlasıyla sinir olan bakışlarını ona çevirdi. Masada onunla evlenmesi için getirdiği kızlardan biri varken bunu onaylamadığının farkındaydı ama umrunda değildi. Evlenmeyecekti. Birine bağlı olma düşüncesi korkunçtu. Boğazına bir tasma geçirilmiş gibi hissediyordu. Evlilikte böyle değil miydi? Boğaza geçirilecek tasmanın yerine parmağa takılan bir tasma. Onun için bir şey ifade etmiyordu.
" Onu göndermek için gittiğini düşünmüştüm, " diyen annesine en sert bakışlarından birini attı. Normalde asla annesine davranmayacağı şekilde davrandığı için suçlu hissetse de bunu annesi istemişti. Kendi kararlarını kendisi verebilecek yaştaydı. Buna kimse karışamazdı, annesi dahil.
" Yanlış düşünmüşsün. "
Annesinin daha da sinirlendiğini belli eden şekilde nefesini dışarı vermesi yanındaki bedenin kaskatı kesilmesine neden oldu. Hazal kendisini bir savaşa hazırlıyor gibi gözüküyordu.
" Anne, onun gerçekten torunun olduğunu düşün. Torununu cidden bu şekilde kapıdan çevirmek seni hiç üzmez miydi? "
Annesinin bakışlarının tereddüte bulandığını gördü. En hassas noktasından vurmuştu, biliyordu. Pişmanda değildi.
" Ama bundan emin olamayız. "
Birkaç adımda annesinin yanına ulaştı. Hazal'ı yalnız bırakmıştı. Ama şu an için gerekliydi.
" Bende sana onu diyorum anne! Emin değiliz. Ama bu ihtimalin gerçek olma olasılığı var. Bu riski göze alamam. "
Gözlerini annesinin gözünden ayırmıyordu. Eğer gözlerini kaçırırsa annesi yalan söylediğini anlardı ve planı suya düşerdi. Bekar kalmaya devam etmek istiyorsa, inandırıcı olmak zorundaydı.
" O zaman bir dna testi yaptıralım. Ona göre nasıl davranacağımıza karar veririz. "
Rahatlama ifadesini saklamak için arkasını dönerek Hazal'a baktı. Bıraktığı yerde bekleyen ve ona bakan kadını görünce gülümsedi. Çocuğu için her şeyi yapabilecek bir kadına benziyordu. Tıpkı annesi gibi.
" Tamam, bu makul görünüyor. "
Babasının bu süre boyunca sessiz kalması dikkatinden kaçmamıştı. Bu da onun bir şeylerden şüphelendiğini ama sesini çıkarmadığını gösterirdi. Tekrar Hazal'ın yanına gitmek için hareket edecekken annesinin " Masaya otur ve yemeğini ye. Misafirimize yeterince saygısızlık ettin, " diyen sesini duydu. Bakışları otomatik olarak masada hala sessizce oturan ve onlara bakan esmer kadına döndü. Neden hala burada duruyordu? Bu muhabbeti duyduktan sonra gitmesi gerekmez miydi?
" Ben tokum. Şu an emin olmasakta, potansiyel olarak çocuğumun annesi sayılan kadını eve bırakmak istiyorum. Size afiyet olsun! "
"O da bizimle yemek yesin. Masada bir kişilik daha yerimiz var. "
Bu sefer babası tarafından durdurulduğunda sabır dilenen bakışları Hazal'a döndü. Buradan çıkmak istiyorsa onunda yardım etmesi gerekiyordu. Sonunda bakışlarını anladığında ohlamamak için kendini zor tutmuştu.
" Ah, kalmak isterdim. Ama oğlum evde beni bekliyor ve saatte geç oldu. Zaten buraya yemek yemeye değil, oğlumdan bahsetmeye gelmiştim. "
Kimsenin bir şey demesine fırsat bırakmadan arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Arkasından ilerlerken annesinin " Saygısız bu kız, " dediğini duysa da umursamadan ilerlemeye devam etti. Kızın kapıdan çıktığını gördüğü anda hızlandı. Yanına yetiştiğinde Hazal dönüp birkaç saniye ona baktıktan sonra tekrar önüne döndü.
" Seni ben bırakırım. "
Kadın alaycı bakışlarını ona çevirdiğinde kaşlarını çattı. Ona alay edebileceği hiçbir şey söylememişti!
" İçerde böyle davranman mantıklıydı, kabul ediyorum. Ama şu anda bizi gören kimse yok. Beni bırakmana gerek yok. Ben kendim giderim. "
Adam ister istemez sinirlendiğini hissetti. Neden kadının bu şekilde davrandığına anlam veremiyordu. Ama zorlamayacaktı. Eğer kendisi gitmek istiyorsa gidebilirdi.
" Sen bilirsin, " dedikten sonra arkasını dönüp kendi arabasına ilerlemeye başladı. Kimse onu zorlayamayacağı gibi o da kimseyi zorlamayacaktı.
(...)
Çalan telefonu susmak bilmiyordu. Buğra gözlerini açıp elini yastığının altındaki telefonuna attı. Babasının aradığını görünce sırt üstü dönüp telefonunu açtı. Babasının ne hakkında konuşacağını biliyordu.
" Neredesin sen? "
Hiç selamsız sabahsız doğrudan bir giriş yapmıştı babası. Beklediği gibi. Önceki gün ucuz kurtulmuş olmasından böyle bir şey bekliyordu.
" Kendi evimdeyim baba. "
" Tamam, 5 dakika içinde oradayım. "
Telefonu kapadıktan sonra yastığa daha çok gömüldü. Evlenmek istemediği için çocuğu varmış gibi davrandığına inanamıyordu. Hiçbir zaman sınırını bilen bir insan olmamıştı. Bu bilinen bir şeydi. Ama bu sefer o bile sınırını fazlasıyla aştığını biliyordu.
Kapı çaldığında kafasını yastıktan kaldırdı. Hızlı davranmazsa babası her zamanki gibi sinirlenecekti. Çıplak ayaklarıyla kapıyı açmak için ilerlerken babasına söyleyeceklerini kafasında toparlıyordu. Kapıyı açtığı anda içeri giren babasını görünce gözlerini devirdi.
" Bir açıklama bekliyorum. "
" Sana da merhaba baba. "
Babası elini görünmez bir sineği kovuyormuş gibi hareket ettirdi. Hareketleriyle kısa kes diyordu.
" Zaman kazanmaya çalıştığının farkındayım. Bu saçmalıkta neyin nesi? Cidden benim buna inanacağımı düşündün mü? "
Omuzlarını silkti. Babasını inandırmak annesini inandırmaktan daha zor olacaktı.
" İnanıp inanmamak sana kalmış baba. Ama ben doğruyu söylüyorum. "
Ellerini pantalonunun cebinden çıkaran babası bir yandan parmağını çıplak göğsüne bastırıp bir yandan konuşmaya başladı.
" Eğer karşımdaki başkası olsa bu yalana inanabilirdim. Veyahut başka bir durum olsa sana da inanabilirdim. Ama sen hayatımda tanıdığım en dikkatli insanlardan birisin ve korunmayı unutacaksın öyle mi? İmkansız. "
Babasının göğsünü delmesinden bir adım geriye giderek kurtuldu. Korunmayı unuttuğu tek bir sefer vardı. Pek unutmuş sayılmazdı aslında. Kendinde olmadığı için ne yaptığını tam olarak hatırlamıyordu. Ama babası bunu bilmiyordu. Bilmesini de istemiyordu.
" Olan oldu baba. Yapılacak bir şey yok. "
" Yaptığın şeyin farkında değilsin değil mi? Bir hata yaptın. Sen böyle bir şeyi birdeb kabul edecek biri misin? Annenden çok senin sorgulaman gerekirdi. Çünkü senin yapın bu. Annenin baskısından kurtulmak için böyle bir şey yapmanıda anlıyorum. Evlenmek istemiyorsun. Ama annene çocuğum var dedin. Bu her şeyi daha da hızlandırır. "
Bunların hepsini düşünmüştü. Hepsine bir çözümü vardı. Dereyi görmeden paçaları sıvamak hiç ona göre değildi.
" Annen yarın için randevu aldı. Dna testi için. Doktor onun arkadaşı. Buna bir çözüm bulabilecek misin? Sen onu düşün. "
Kahretsin! İşte bu büyük bir sorundu. Annesinin doktor arkadaşı olduğundan bile haberi yoktu. Duygularını kendinden emin bir gülümsemenin ardına gizledi ve gözlerini babasının gözlerine dikti.
" Sorun değil. Olayların nasıl gelişeceğini daha çabuk öğrenmiş oluruz. "
Babası inanmadığını belli eder şekilde baksa da bir şey söylemedi. Bu iyiydi. Daha fazla tartışmak istemiyordu.
Babası mutfağa gittiğinde o da kendi odasına gitti. Telefonuna gelen mesaj sesini duyduğunda dolabından bir tişört alıp yatağa ilerledi. Yatağa oturduktan sonra telefonunu eline aldı. Mesajın Hazaldan geldiğini gördüğü zaman kaşlarını çattı. Onun kolay kolay mesaj atmayacağını biliyordu. Mesajı açtığında gözlerini devirdi.
" Bugün oğlumla tanışacaksın. Geliyorsun, değil mi? "
Daima sözlerini tutan bir insan olmasıyla tanınıyordu. Dünde ona geleceğini söylemişti. Elbette gidecekti. Tabi önce hazırlanması gerekiyordu.

MASKENİN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin