-yaşam-

17 3 0
                                    

Herkesin güçsüz bir tarafı vardır. Kimsinin sevdiği, kimisinin ailesi, kimisinin de yalnızlığı. Yalnız olan insanlar dünyada küçük görülür. Oysa ki insanlar yalnızlığın kutsallığını bir bilseler... -İrem Keskin

Hayatım yalnızdı, bende o yalnızlığın içinde boğulan güçsüz kızdım. Merhaba acımasız hayat! Merhaba, bugün de diğer günlerde olduğu gibi ağzıma sıçtın! Sevdiğimi elimden aldığın yetmezmiş gibi gülümsememi de elimden aldın. Ne yapıcağım ben?

Her gece olduğu gibi bir uçuruma -apartmanın çatısı- gelmiştim yine, çünkü onu burada kaybetmiştim ve onun ruhunun hâla burada olduğuna inanıyordum. Belki saçma ama. Onu hissedersem mezar da değilde burada hissedeceğimi düşünüyordum.

Her gece olduğu gibi saat tam 00.00 da geldi yanıma. Oturdu sessizce. Tam iki ay beş gün olmuştu o öleli. Ben iki aydır buraya gelirdim geceleri, yanımda ki ise bir aydır, galiba o da burada birisinin canını verişine şahit olmuştu. O yüzden geliyordu.

Bir aydır tanışıyorduk ama ne o benim ismimi biliyordu ne de ben onun. Hiç konuşmamıştık. Bazen ben ağlardım o da mendilini uzatırdı. Bazense birbirimize sigara ikram ederdik. Ama onu kendime yakın hissediyordum. Çünkü bu uçurumda yaşadığımız olayların birbirine benzer olduğuna inanıyordum. Hayatım da zaten hiç kimse kalmamıştı ve ben tek onun yanında bu kadar rahattım.

Sesli ve hızlı bir şekilde nefes alırken ellerini dizlerine koyup başını avuçlarının içine aldı. Galiba koşmuştu. Başımı ona doğru çevirdim ve oda aynı anda bana baktı. Gözlerimiz kesişirken bal rengi olan gözlerine baktım uzun uzun. Gözleri şoktaymış gibi parlıyordu çünkü ilk defa böyle birbirimize bakıyorduk. Daha önce hiç onun yüzünü bu kadar net görmemiştim.

Dudakları morarmıştı sanki biraz. Çenesi kasıldı bir anda. Hemen gözlerine baktım ve hâla bana baktığını görünce gözlerimi kaçırdım. Yüzü o kadar güzeldi ki... Kirpikleri simsiyah ve uzundu, kaşları biçimliydi, dudakları dolgun, burnu ise fındık gibiydi. Ben ilk defa bu kadar güzel bi erkek görmüştüm.

Bende güzel sayılırdım işte. Gri kısa saçlarım vardı. Gözlerim lacivert ve mavinin arasında bir renkti. Dudaklarım pembemsi ve dolgundu. Kirpiklerim kısa, elmacık kemiklerim ise baya belirgindi. Ten rengim esmerdi ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Eskiden balık etli bir kızdım fakat bu iki ayda çok zayıflamıştım. Boyumda kısaydı tabiki! Güzelliğe önem veren bir kız değildim. Herşey güzellikle olmuyordu zaten.

Göz ucuyla ona baktım ve hâla bana baktığını gördüm. Neden bana bakıyordu ki? "İlk defa yüzünü gördüm galiba." dedi. Sesini nasıl anlatıyım ki.. Olan üstüydü bu çocuk. "Ha! Bu arada bu da ilk konuşmamız olacak." dedi. Ona döndüm ve boş boş suratına baktım. Konuşmayı severdim aslında ama artık eskide kalmıştı. Artık ne konuşmayı nede gülmeyi seviyordum. Dedim ya hayat çok acımasız.

Öylece bakarken kaşlarını çattı ve önüne döndü. Bende önüme döndüm ve her gece yaptığım gibi aklımdan çıkmayan bu lanet uçurumda yaşanan olayı bir kez daha canlandırdım gözümde, unutmayayım diye. O bu dünyada özgür değildi. Peki şimdi özgür müydü orada? Rahat mıydı? Beni özlüyor muydu? Çünkü ben burada sürünüyordum özlemden.

Onunla geçirdiğimiz anıların çoğu kötüydü, bana çok zarar vermişti ama onu unutucağım diye içim gidiyordu. Eskiden onu kaybetmekten korktuğum gibi şimdi de unutmaktan korkuyordum. Korktuğum şeyler gerçekleşiyordu ve bu beni çaresiz bırakıyordu. Nefesimi kesiyor ve bir türlü rahat bırakmıyordu.


Gözümden bir yaş akınca hemen sildim. Birisinin önünde ağlamaktan nefret ederdim. Cebimden sigaramı ve çakmağımı çıkardım. Yanımda oturan ve adını henüz bilmediğim çocuğu da uzattım. Önce elime sonrada bana bakıp bir sigara aldı kutudan. Bende bir tane alıp kutusunu cebime koydum. Çakmak ile yaktıktan sonra ona verdim.

Ben ona bakıyordum o ise uçurumu izliyordu sanırım oda yaşadığı anıları hatılıyordu. Arkama yaslanıp onu daha rahat bir şekilde izledim. Ciğerlerime zehirli dumanı hapsedip gökyüzüne doğru üfledim. Gözlerinden bir damla yaş akınca kalbimin durduğunu sandım. Bir aydır yanımdaydı ve hiç ağlamamıştı. İçi yanıyordu belli ki. Kalbi sızlıyordu. Aynı benim gibi. Biz mutsuz insanlardık. Bazılarımız yaşadığı şeyleri hak ederdi ama bazılarımız o kadar masumdu ki.. Benimde gözümden bir damla yaş akınca dayanamadım ve yanaklarını sildim elimle usul usul.

Bi an şaşırsada bana baktı ve ağzından bir hıçkırık kaçtı. İşte haykırıyordu yaşadıklarını anlatmaya çalışıyordu belki de bana.

Dayanamıyor muydu acaba artık benim gibi. Kalbim sıkıştı bir anda. Bir insan nasıl bu kadar güzel ağlayabilirdi ki.

Bende ağlamaya başlayınca sarıldım ona. Belki biraz olsun geçer diye, belki biraz olsun unutur diye, belki biraz olsun aklından çıkarır diye. Kollarımın arasındaki bedeni gerildi önce. Sonra da yavaş yavaş kollarını sardı bana. Kokusu... Onun insan olamayacağına kanaat getirdim o anda. Bir insan bu kadar kusursuz olamazdı, bu kadar güzel.

Uzay'ı hatırladım o anda onun eşsiz kokusu doldu burnuma. Sadece bana ait olduğunu sandığım eşsiz o koku. Aramızdaki bu bağı hiçbir güç bozamadı. Ölümün bile bozamayacağı gibi. Ancak o bozabilirdi ve ancak o birleştirebilirdi. Ve o gider ayak öyle bir bozmuştu ki. Oda olmadığı için toparlanamıyordum. Bitmişlik üstümdeydi hep bir şey olsunda, yapışıyım, bırakmıyım istiyor gibiydi.

Ağlamam şiddetlenirken bedenim sarsılıyordu. Sanki ben değil kalbim ağlıyordu, kalbimde ki sevgi git gide uzaklaşıyordu ve ben yok oluyordum. Sevgi varken vardım ben, sevgi yokken de işte böyle yalnızdım.

Kollarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdı. Şaşkınca bana bakıyordu. Ne yapacağını bilemiyor gibiydi.

Artık katlanamıyordum. Bütün belalar beni buluyor gibiydi. Sanki birisi bunları bana bilerek yapıyordu. Yanımda kimse yoktu. Öyle yalnızdım ki artık iliklerime kadar hissediyordum. Bütün sevdiklerimi uğurlamıştım gökyüzüne. Sanki omurgamdan siyah, kirli bir umut akıyordu içime ve ayakta kalmamı o sağlıyordu.

Başımı ellerinin arasına alırken yanaklarımı sildi yavaşca. "Hişşt, tamam sakin ol ben varım yanında." dedi sakin olduğu kadar da yumuşak sesiyle. Sanki düşüncelerimi okumuş gibiydi. İşte şimdi Uzay'ın giderken neden bana söz verdirtiğini anlamıştım.

'Karşına benden daha çok seveceğin birisi çıkıcak ve mutlu olacaksın. Biliyorum, daha önce hiç mutlu olmadın seni mutlu edemedim. Ama bu sefer olacaksın, söz. Bu yüzden bana, kendine asla zarar vermeyeceğine söz ver.' demişti.


Selam! Yeni bir hikâyede benden gelsin. İlk bölüm sizi sarmamış olabilir ama diğer bölümleri bekleyin. Eminim sizi içine çekecek güzel bir hikâye olacak. Tabiki sizlerin yardımıyla.

YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin