Sinirlerim aşırı derece bozuldu mal wattpad 27 ve 28. Bölümleri göstermiyordu bende yeniden yüklüyorum. Birazdan da 28. yi yükliycem.
Cidden çok sinirlendim hangi şarkı olduğunu bile hatırlamıyorum.
Gerizekalı wattpad!
Of nasıl sinirlendim ya yorumlar falan da gitti!
"Git başımdan." diye sızlandım valizime katladığım bir tişörtümü daha düzgünce yerleştirirken.
"Neden beni sevdiğini kabul etmiyorsun?" Ukala sesine karşın gözlerimi devirdim.
"Basit," diye karşılık verdim onu umursamadan valizime bir kot pantalon yerleştirdiğim sırada, "Çünkü senden nefret ediyorum." Kendince ufak sayılabilecek bir kahkaha attı ve beni sinir etmeye, ukala sesiyle birlikte devam etti.
"Hadi ama Colin, gerçekten burada bile değilim. En azından kendine yalan söyleme." Alaycı sesine burun kıvırdığımda, güldüğünü duyabiliyordum.
"Bak," dedim ben de olmayan varlığına ısrarla açıklama yapmaya çalışırcasına, "Yalan söyleyen benim, yalan söylediğim insan da benim. Buna karışamazsın."
Yaklaşık yarım saattir odamın içinde etrafımda dolanan hayalet kendini huzurla yatağıma bıraktı ve kollarını başı altında birleştirdikten sonra sinir bozucu gamzesini ortaya sererek konuştu, "Yani yalan söylediğini kabul ediyorsun."
"Def ol!" diye bağırdım bir kez daha.
Odanın içinde -aslında beynim içinde- yankılanan kahkahası tüylerimin ürpermesine açık bir sebep olurken, gözlerimi yumdum ve ondan bir kez daha kurtulmaya çalışma işlemlerine giriştim. “O gerçek değil. O burada değil. Hepsi benim hasta beynimin aptal birer uydurması." Yavaşça gözlerimi araladığımda, yatakta olmasını beklediğim şey, boş ve dağınık çarşaflardı. Fakat gördüğüm şeyse bana el sallayan bir Harold'dı. Bir sırıtış halini almış suratına güzel bir yumruk çakma isteğimi sakince bastırdım. Bastırmak zorundaydım çünkü yumruk atamazdım. Burada olmayan birine yumruk atamazdım öyle kolay değildi.
"Neden beni yalnız bırakmıyorsun?" diye mırıldandım yatağıma arkamı dönüp de dolabıma doğru ilerlerken.
"Beni düşünen sensin unuttun mu?" Haklı olduğu gerçeğiyle birkaç saniyeliğine duraksadım ve derin bir iç geçirdikten sonra ukala sesini tekrar duydum. "Burada kalmamı isterken nasıl olur da seni bırakabilirim ki?"
Alay dolu sesine karşılık gözlerimi devirdim ve dolabımdan birkaç tişört daha alıp tekrar valizime doğru ilerledim.
“Güven bana, gidebilirsin. İzin veriyorum.” Yavaşça kıkırdadığında, beynimin gerçekten iyi bir hayal gücü yapısı olduğunu fark ettim.
"Ama gidersem yalnız kalırsın," Dudaklarını büzüp de söylediklerine yalnızca gülmekle yetindim. "Yalnız kalmanı istemem." diye de devam etti açıkça dalga geçtiğini ortaya serecek şekilde.
"Siktir git." Gözlerimi devirip söylediğim kelimelere güldüğünde derin bir nefes aldım.
"İyi de gidemem. Ciddiyim," diye ekledi sinirli bakışlarımı gözlerine yönelttiğimde. Ellerini teslim olurmuşçasına havaya kaldırması gülmeme neden oluyordu. "Beni düşünen sensin. Sen istemedikçe gidemem."
Bir kez daha sıkkınca gözlerimi devirdim ve valize birkaç pantolon atıp, sallanarak odadan çıktım. Arkamdan gelmesi sinirlerimi bozuyordu ve- evet, tamam! Delirdiğimi kabul ediyorum oldu mu? Üzerimdeki yoğun kahverengi deri ceketi sıkıntıyla çekiştirdim ve saldığım saçlarımı da yavaşça geriye attırdım. Derin bir nefesle birlikte, Harold'ı görmezden gelme işinde küçük bir başarı elde ettim. Hayır, yalan söyledim. Başarı falan yok millet, hala orada durmuş aptalca bana bakmakta. Kendimi yavaşça koltuğa bıraktım ve sessizlik içinde Gemma ile Allison'ın gelmelerini beklemeye koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
How Can I Fall In Love
Fanfiction“Birazcık üstelesem, benimle yatmak için bana yalvarırsın Colin.” Ben mi? Bir erkeğe mi? Yalvaracak mıyım? Hah! Dalga geçiyor olmalıydı. Kaşlarımı kaldırdım ve alaylı bir sesle konuştum, “Tanrım! Üzerimdeki tişörtü çıkarıp yanına gelsem üstüme çı...