19. Bölüm - Smeels Like Jealous

4.3K 118 12
                                    

Merhaba Colin Bearlar!

Çok geciktim yine değil mi? Özür dileriiiiiim. Zaman buldukça koymaya çalışıyorum ve bugün boştum hemen düzenledim koyayım dedim :D

Bölüm şarkısı Story Of My Life. Bölümle alakası yok gibi ama çok güzel gidiyor dinleyin derim.

Eee Gerçekten yorum sayısından mutsuzum hatta Büşra'da öyle. Bir el atıverin :D

Yorum yorum ve yoruuuum ♥

Derin bir iç çekip de, dolamış olduğum kollarımı Harold’dan ayırdığımda, yatağın ucuna kadar yuvarlanmıştım. Olası bir düşme tehlikesini atlattığımda, bacağımın tekini ve kollarımı sarkıttığım yatakta, Harold’ın da kıpırdanması, zaten kapalı olan gözlerimi daha da sıkı yummama neden olmuştu.

Elimi yavaşça hemen yanımda duran komodine uzattım ve oradaki telefonumu alarak, tek gözümü aralamış olduğum gerçeğiyle saatin kaç olduğuna baktım. Daha yediye geliyor olması, bana cesaret verirken, telefonumu tekrar olduğu yere bıraktım ve tekrar gözlerimi yumarak, kollarımı da bir kez daha yataktan aşağı sarkıttım.

Yataktan sarkıttığım kollarımı havaya kaldırdım ve bütün vücudumun rahatlayacağını umarak, uzunca gerindim. Ardından bir kez daha yatakta yuvarlanarak kollarımı Harold’a doladım ve derin bir nefes aldım. Hala gözlerimin kapalı oluşu, evrene gönderdiğim, ‘uyumak istiyorum piç. Uyuyacağım.’ mesajının altını çizerken, ben bir kez daha yuvarlandım ve bir kez daha yataktan aşağı sarktım.

Evet, uyumak istiyordum. Kalkmak istemiyordum. Bunun için direnebilirdim. Herkese. Ciddiyim. Neyse.

Büzülmüş dudaklarımla birlikte bir kez daha yuvarlandım ve kollarım altında kalan Harold’ın gülmesine neden oldum. Deli gibi yatakta dönüp durmak çok hoşuma gidiyormuş gibi davranıyordum fakat kalkmak zorunda olduğum gerçeğini de kabullenmek istemiyordum. Sarılmış olduğum Harold elini saçlarımda dolaştırdığında, uyanmış olduğu gerçeğiyle birlikte, kendimi bir kez daha yuvarlanmaya zorladım ve tekrar yatağın ucundaki yerimi aldım.

“Ne yapıyorsun?” diye sordu arkamdaki Harold gülerek. Derin bir iç geçirdim.

“Uyanmaya çalışıyorum.”

Yani en azından yapmam gereken şey buydu. Uğraştığım şey de buydu.

“Gerçekten mi?”

Beni küçümseyişi hoşuma gitmemişti fakat ona bir kez daha cevap verecek kadar gücüm yoktu. Benim yaptığımı yapıp da yatakta yuvarlandığında, kollarını bana doladı ve dudaklarını hafifçe omzuma bastırdı. Bunun yarattığı hisle suratımı buruşturdum ve kendimi geriye doğru iterek, aramızdaki boşluğun kapanmasını sağladım.

“Uyanmam gerek,” diye mırıldandım uykudan dolayı, çatallaşmış sesimle.

“İyi de bugün tatil.”

Beni avutması mükemmeldi. Tabii ya! Bugün tatildi. Helena beni aramayacaktı. İş yoktu. Bütün günü burada geçirebilirdim. Uyuyarak. Başka bir şey yapmak istemiyordum. Yani en azından şimdilik.

“Evet.”

Yumuşak dudaklarını omzumdan yanağıma kaydırıp da, oraya hafif bir öpücük bıraktığında, dudaklarımın yukarı doğru kıvrılmasına engel olamadım. Derin bir nefes aldığında, sırtıma baskı yapan göğsü, şu anda uyumamı engelleyen birçok faktörden biriydi. Verdiği nefesin sıyırdığı boynum ise, bunlardan ilkini falan oluşturuyor olsa gerekti.

Tişörtüm altına kaydırdığı koluna sıkıca sarıldığımda, kıvrılmış dudakları yüzünden katılaşmış yanaklarının elmacık kemiğime yaptığı baskı, kıkırdamama neden olmuştu. Dudaklarını bir kez daha kaydırıp da, boynuma götürdüğünde, orada bıraktığı yumuşak his o kadar harikaydı ki, boynuma dokunan şeylerin dudak olduğunu rahatlıkla söyleyemiyordum bile.

How Can I Fall In LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin