Arabasına bindi, Hayal. Ve evinin yolunu tuttu. Şuan tek istediği şey uyumaktı. Yarım saatlik yolculuğun ardından evine varabilmişti. Aslında 15 dakikalık yoldu fakat İstanbul trafiği göze alındığında yarım saatte anca gelebilmişti genç kız evine.
"Ben geldim." diye bağırdı neşe dolu sesiyle Hayal, eve girdiği zaman. Salona doğru ilerledi annesini koltukta oturmuş atkı öderken buldu. Doğru ya annesi örgü örmeye bayılırdı. Abisi ve babasını etrafta göremeyince annesine sormaya karar verdi genç kız.
"Anne abim ve babam nerede?"
"Abin inşaata gitti kızım bir sorun varmış sanırım, baban da pazara gitti."
Abisi yetenekli bir inşaat mühendisiydi. Babası ise emekli öğretmendi Hayal'in. Annesi de öğretmendi aslında ama pek fazla çalışmamış, çocukları olunca onlara bakmak için işi bırakmıştı.
"Anne ben yarın cenazeye gidicem." Annesi birden ayağı kalktı, kızının yanına doğru ilerledi. Heyecan ve korku dolu bir ses tonuyla "Kızım kim vefat etmiş? Tanıdık biri mi yoksa?" Hayal annesinin gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı,
"Hayır anne tanıdık biri değil. Bugün hastahanede vefat eden bir kadın. Kadın hamile olduğu için ameliyatına ben de girdim. Ne yazık ki sadece bebeği kurtarabildik. Eşi ve annesi beni de cenaze de görmek istediklerini söyledi."
Annesi gene kızının gözünün içine baktı. Bir kez daha gurur duydu, genç kızıyla. Ne kadar iyi kalpli ve çalışkan bir kızı vardı onun. Kızının sözleriyle düşüncelerinden ayrıldı Banu Hanım. "Anne ben yemeğe kadar odamda dinlenmek istiyorum."
"Tamam kızım, git dinlen güzelce." Hayal annesinin sözlerini dinledikten sonra ona sıcak bir gülümseme yolladı ardından da odasına doğru ilerledi. Üstüne rahat bir şeyler giydikten sonra kendini sıcacık yatağına fırlattı. Güzel bir uykuya yumdu gözlerini...
İki saat sonra kalktı genç kız. Yatağından doğruldu ve bir süre öyle kaldı. Gene o adam geldi aklına, Burak. Genç kız bu adama üzülüyordu. Ama değişik bir duyguydu onun ki. "Burak" dedi sesi duyulmayacak şekilde. Ne kadar da güzeldi bu adamın ismi...
Burak evinin terasına çıkmış İstanbul'u izliyordu. Karısıyla ilk tanıştıkları yer geldi aklına, Taksim. Güzel karısı üzerine kahve dökmüştü, Taksimim gözde kafelerinden birinde. Orada başlamıştı aşkları. Seviyordu karısını, hemde çok. Bir daha kimseye ona baktığı gibi bakamazdı. Karısı hep onun yanında olmuştu, hatta şirketi batacakken gene karısı kurtarmıştı. Çok güzel anne olurdu ondan. Ne güzel bakardı o kızına. Sonra kızını düşündü genç adam. Annesiz nasıl büyüyecekti kızını. Annesiyle paylaşacak bir çok şeyi olacaktı onun, ama annesiyle paylaşamayacaktı. Çünkü yanında bir annesi olmayacaktı. Saçlarını her sabah şefkatle tarayn bir annesi olamayacaktı. Genç adamın gözlerinden yaşlar süzülürken, elini duvara geçirdi. Ellerinden kan akarken dizlerinin üstüne çömeldi. Bu sefer ağlaması daha da hızlandı. Genç adam ilk defa bu kadar çok ağlıyordu. Apar topar evden çıktı ve hastahanenin yolunu tuttu. Kızını görmeye ihtiyacı vardı.
Genç kız yataktan doğrulurken, arkadaşı Bensu geldi aklına. Ne zamandır aramıyordu arkadaşını. Telefonunu almak için çantasına yöneldi fakat çantasında telefonu yoktu. Evde de aramadığı yer kalmadı genç kızın ama bir türlü bulamıyordu telefonunu. En son hastahanededir düşüncesiyle, abisiyle yola koyuldular.
Sessiz bir yolculuğun ardından hastahaneye gelmişlerdi, abisiyle arabadan inip acil kapısına doğru yöneldiler.
"Abi sen bekle beni, ben odamdan telefonumu alıp geleyim."
"Tamam abim."
Genç kız hemen odasına doğru koştu. Abisinin gözleri ise yeşil gözlüsünü arıyordu. Liseden beri seviyordu abisi Bensu'yu. Kardeşiyle aynı sınıftaydı Bensu. O da doktor olmuştu. Rüzgar aşkını hep içine atmıştı, yanlış anlamasından korkuyordu çünkü yeşil gözlüsünün. Ona yanlış tepki göstermesinden korkuyordu, içinde belki olur umuduyla yaşıyordu genç adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimdeki Aşk
RomanceGenç kız 24 yaşında, güzel aynı zamanda yardım sever bir doktordu. Hayalleri için yapamayacağı şey yoktu. Bu yüzden de adı Hayal değil miydi? Genç oğlan ise 26 yaşında genç bir iş adamıydı. Eşini kaybetmenin burukluğu vardı içinde. Eşinden ona kala...