Başlarken

4 3 0
                                    

           

Melodi

Parmaklarım piyanomun aşınmış tuşlarında bildik melodileri ezbere çalıyordu. Soluduğum hava kadar gerekli ve güzel. Bastığım notaların havalandığını görüyorum, insan ruhları gibi renk renk odanın dört bir köşesinde. Gözlerimi kapattım, ruhumu tamamen müziğe bıraktım, gözlerimi açtığımda üzerimde bir çift yeşil göz vardı.

Bir anda notalar bütün anlamlarını kaybetti, ellerim tuşların üstünde kaldı ama hareket etmeyi bırakmışlardı. Sessizlikte yanıma yaklaştı, parmakları önce piyanomla sonra ellerimle buluştuğunda içim alev almıştı. Sert parmakları ellerimde gezerken başımı omuzuna yasladım. Kokusu çok tanıdık, neredeyse ev gibi. O da burnunu saçlarıma gömdü. Sessizlikte kalp atışlarım duyuluyordu sanki. Hiç sormadığım halde biliyordum, o da hissediyordu beni. Hafifçe sırtını dikleştirirken hareket etmemesi için yalvarabilirim, o anı yaşıyor, onun 'an'ı benim ve beni yaşıyor, tüketircesine hem de.

"Devam et." Dedi, dudaklarının hafifçe yukarı kalktığını biliyorum.

Parmağım birkaç tuşa bastı, ilk kez devamı gelmedi.

"Burada olmaman lazım." Uzun süredir konuşmadığımdan sesim fısıltı gibi çıkmıştı.

"Seni görmem lazımdı." Dedi. Gözlerine baktığımda bana gülümsedi, 10 yıl önceki halini gördüm bir an için. Saklambaç oynarken saklandığım yerde beni bulduğunda da aynı böyle gülüyordu. Hiç bir şey değişmemişti yüzünde, düzgün dişleri, biraz büyük burnu, kirpikleri. Ona baktığımda gördüğüm her şey bende 8 yaşımda hissettiğim çocukluk aşkımı yaşatmaya devam ediyordu.

"Annem yemekten dönmek üzeredir." Gitmesini istemiyordum ama anneme henüz aramızda olanları açıklayabilmiş değilim. Kendim bile inanmıyorum ki.

"Beni görünce şaşırır mı sence?" Eğlenir gibi bir hali vardı, oysa benim gözlerim endişeyle kapıya takıldı. Şaşırmayacağını bilsem bile tereddütte kalmıştım.

Eli bileğimde gelip gidiyordu.

"Niye bu akşam söylemiyoruz?" Erkeklerin nasıl bu kadar umursamaz olduklarını merak ediyorum, oysa onun için bu ne kadar basit bir olay. Bir erkeğin kız arkadaşını tanıtması çok doğal hatta gurur verici bir olayken bir kızın erkek arkadaşını tanıtması tam bir gerilim filmine dönüyor.

Babam gözümün önüne geldi, yemek masasının bir ucundan Alper'e bağırırken annem babamın bileğini tutuyordu. Ona anlayışlı olmasını, herkesin bunu yaşadığını söylerken İnci her şey normalmiş gibi tavuğunu kesiyor ve tabağına biraz daha salata alıyordu.

Film gibi gözlerimin önünde oynayan bu görüntüden kopup gerçek hayata döndüm. Kafamı kaldırdığımda Alper'in gözlerinde anlayamadığım bir ışık vardı. Heyecanını hissediyordum . Bu ona hala çocuksu bir hava katıyordu. İster istemez gülümsüyorum ama bunu yapma ihtimaline karşı içimde değişik bir bulantı uyanıyor.

Stüdyonun dışında belli belirsiz bir kıpırdama olduğunda gitme zamanının geldiğini biliyorum. Gitmesini istemiyordum. Eğer annem bilseydi daha mı kolay olurdu diye düşünüyorum. Bu sırada Alper ayağa kalkmış sırt çantasını karıştırmaya başlamıştı.

Annemin yaklaşan adımlarını beraber dinlerken çantasından bir defter çıkarttı. Bana uzatırken annem stüdyonun kapısı önünde belirdi.

"Bu benden istediğin kimya notları. Yazımı okuyabilirsen yarınki sınav için ihtiyacın olan her şey var... Ooo Elmas hanım gelmiş." Annemi benden önce karşılarken nasıl bu kadar kolay yalan söyleyebildiğini düşünüyorum. Elimdeki defterin kimya defteri olmadığını bilmeme rağmen yine de piyanonun ayağına yasladığım çantama eğilip defteri koydum. Kafamı kaldırırken fazla yapmacık bir gülüşle annemi selamladım ama annem Alper'le derin bir sohbete dalmış durumda olduğundan benimle pek ilgilenmedi.

Dağılmış HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin