Dersi çok iyi dinledim. Kimseyle iletişim kurmadım. Eve gittim ve kendimi yatağa attım. Mutlu muydum?bilmiyorum.. Annemi özlüyorum. Vefat etmesinin üstünden 3 yıl geçmesine rağmen alışamadım yokluğuna..
Demek çok sevdiğin birini kaybetmek böyle bir şeymiş. Çok zor bir duygu. Yatağımın yanındaki komodinin üzerindeki saate baktım. 17:12..
Zaman çok hızlı geçiyor. Yatağımda oturup karşımda duran dolabın aynasında yansımamı gördüm. Uzun zamandır kendime bakmıyordum sanırım. Saçlarım yıpranmış,yüzümde yaralar çıkmıştı. Normalde belli olmayacak küçük sıyrıklar bile soluk,beyaz tenim yüzünden apaçık görünüyordu. Ama ben bu yara izlerini kapatmıyordum. İstemiyorum çünkü. Telefonumu cebimden çıkarıp bugünün tarihine baktım. 26.01.2017. Bunu gördüğüm gibi aklıma babamın hapisten çıkacağı tarihin yaklaştığını fark ettim. Sanırım 2 hafta vardı. Cezasının az sürmesinin sebebi mahkemenin af çıkarma kararıydı. Beni bulmasını istemiyorum. O pisliğin yüzünü görünce midem bulanıyor çünkü.
okulumdaki ilk haftam gayet normal geçti. Yanıma gelip tanışmak isteyenler oldu. Ama sanırım hepsine soğuk davrandım. Pişmanda değilim. Yine okula gitmek için kurduğum alarmın sesiyle uyandım. Klasik işlerimı halledip giyindim. Saçlarımı bağlamaya üşendiğim için açık bırakıp çantamı sırtıma geçirdim. Ayakkabılarımı giyip en kestirme yollardan okula gittim. Sınıfa girdim ama bir sessizlik vardı. Çünkü kimse yoktu. Sadece ben var- bir dakika sadece ben yokmuşum. Bir çocuk daha var. Arka sıralarda oturuyor. Adını biliyorum. Min Yoongi... Doğru söylemek gerekirse yakışıklı bir çocuk. Ama kimseyle konuşmuyor. Belki kimseyi sevmiyordur. Çocuğun saçları mavimsi bir yeşildi. Gözleri küçük,dudakları ince ve parlaktı. Teni ise çok soluk bir beyazdı. Birden kendime benzettim bu çocuğu. Benim gibi zayıf bir.vücuda sahipti. Sınıfa girdiğim için birden kafasını kaldırıp kapıya baktı. Kafamı ona çevirdiğim için kısa bir süreliğine gözlerimiz buluştu. Hemen kafamı öne çevirdim. Ama çocuktan farklı bir enerji aldığımı hissettim. Çantamı sırama koydum ve birilerinin gelmesini bekledim. Sanırım biraz erken geldim okula. Camdan dışarı bakarken yanıma o çocuk oturdu. Kafamı çevirip yüzüne baktım. Gülümsedi. İçimden "yaa çok tatlııı"dedim tabiki. Konuşmaya başladı .
Sg- Meraba. Nasılsın ?
Mj- iyiyim. Teşekkür ederim. Sen nasılsın ?
Sg- bilmem. İyiyim sanırım.
Mj- neden kimseyle konuşmuyorsun?
Sg- hepsi samimiyetsiz ve yalancı çünkü.
Mj- ama benimle konuşuyorsun.
Sg- sen farklısın çünkü. Seninle bu yüzden tanışmak istedim.
Mj- farklı mı ? Aslında herkes gibiyim.
Sg- sende kimseyle konuşmuyorsun. Neden ?
Mj- ben yeni insanlarla tanışmaktan çekiniyorum.
Sg- birşey söylemek istiyorum. Benimle arkadaş olur musun? Yani sadece konuşmak istiyorum birileriyle. Cidden kimsem yok.
İlk önce biraz tereddütte kaldım. Ama benimde konuşacak kimsem olmadığından kabul ettim.
Mj- Tamam. Zaten benimde kimsem yok.
Gülümsedim. O da buna.karşılık gülümsedi. Cidden tatlıydı. Yanına oturmamı teklif edince çantamı alıp yanına oturdum. Bugün hep beraber takıldık. Güvenmiştim bu çocuğa. Bana herkesten farklı yaklaştı. O bana herseyini anlattı. Hemen hemen benziyordu yaşamlarımız. Anlatırken gözleri doluyordu. Bende anlattım herşeyimi. Ama ben ağlamamak için sıktım kendimi. Min Yoongi farklıydı. O bana önyargısız davranıyordu...Arkadaşlar umarım begenmissinizdir. Normalde dün yb aticaktim ama bazı sebepler yüzünden atamadim. Çok özür dilerim. Lütfen oy ve yorumları eksik etmeyin. Çünkü çok önemli benim için. Kendinize iyi bakın. Mj: Min Jung Cheonsa Sg: Suga demek.^.^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara İzi /Min Yoongi
FanfictionBekliyordum... Birilerinin beni bu hayata bağlamasını, yara izlerimi kapatmasını ve Annemin yokluğunda bana yardımcı olmasını, şansızlıklarla dolu olan hayatımın yüzüme gülmesini bekliyordum...