Ben, küçük ve korkmuş misafirlerimize meyve suyu verirken; Zerya'da çocukların ailelerine ulaşmaya çalışıyordu. Zerya çocukların verdiği numarayı tekrar aradı, çalıyordu fakat cevap veren yoktu. Zerya umutsuzca bana dönüp, "Sanırım çocukların verdiği numara yanlış, cevap veren yok. Artık karakola haber vermemiz gerekli, eminim aileleri bu küçük kaçakları merak etmiştir." diyerek çocuklara gülümsedi.
Kapıyı açtığımızda, 2 tane 6-7 yaşlarında erkek çocuğuyla karşılaşmıştık. Korkmuş ve yorulmuşlardı. Anladığımız kadarıyla evden kaçıp pişman olmuşlardı ama evi bulamamışlardı. Evden neden kaçtıkları hakkında bir şey söylememişlerdi, biz de üstlerine daha fazla gitmemiştik ve onları içeriye alıp ulaşmak için aileleri hakkında bilgi almaya çalışmıştık.
Sonuç olarak; uzun uğraşlar sonucu ailelerine ulaşamamış ve karakola gitmeye karar vermiştik.Üzerimizi değiştirdikten sonra, ince birer hırka alarak çocuklarla birlikte karakola doğru yola çıktık. Nisan ayının sonlarındaydık ve gecenin bir yarısı olmasına rağmen hava sıcaktı.
Zerya'ların evi merkeze biraz uzak bir mahalledeydi. Karakolla aralarında 25 dakikalık bir yürüme mesafesi vardı. Yürüyerek gittiğimize daha şimdiden pişman olmuştuk. Bu küçük afacanlar çok yaramazdı, yerlerinde durmuyorlardı. Bir yandan yürüyüp, bir yandan da onlarla uğraşmaktan iyice bitkin düşmüştük. Çocuklar, sürekli koşturup kavga ediyorlardı.
Daha fazla dayanamayıp; "Yeter artık! Biraz susun ve rahat durun yoksa sizi şu an burada tek başınıza bırakır giderim!" diyerek bağırdım.
Normalde asla böyle şeyler yapmazdım, daima sabırlı bir insandım ama sanırım her şey üst üste gelince birden çocuklara patlamıştım. Zerya, bana kocaman gözlerle şaşırmış bir şekilde bakıyordu; çocuklarsa korkmuştu. Her ne kadar fark etmeden bağırmış olsam da içimi birden pişmanlık duygusu sardı.
Çocuklarla aynı hizaya gelmek için dizlerimin üstüne oturarak; "Çocuklar aşırı sinirli tavrım için özür dilerim. Sadece her şey üst üste geldi, benim için zor bir gündü. Size bağırmamalıydım, çok özür dilerim." Onlara sarılarak "Hadi şimdi gidelim, aileleriniz sizi merak etmiştir." diyerek gülümsedim.
Karakola doğru yürümeye devam ettik. Kimse sesini çıkarmıyordu, çok sessizdik. Karakolu gördüğümüzde Zerya "Sonunda." diyerek çocukları önüne alıp adımlarını hızlandırdı. Ben de onları takip ettim.
Karakola gittiğimizde afacanların anne ve babası da oradaydı. Onları aramak için buraya gelmişlerdi ve büyük bir umutla çocukların gelmesini bekliyorlardı.Çocuklar annelerini görünce koşarak yanına gidip ona sarıldılar. Annelerinin gözleri ağlamaktan şişmişti. Çocukları görünce yüzünü büyük bir neşe kapladı.
Anneleri, çocuklara sarılmayı bırakıp yanımıza gelerek bize sarıldı ve "Onları bana kavuşturduğunuz için teşekkür ederim. Bana dünyaları verdiniz kızlar." dedi hüzünle karışık sevinçli sesiyle.
Zerya benim konuşmama izin vermeden, kolunu omzuma atıp "Önemli değil. Yeter ki çocuklar güvende; siz de mutlu olun." dedi gülümseyerek.
Ben de gülümsedikten sonra artık gitmemiz gerektiğini fark ederek Zerya'ya dışarıyı işaret edip kapıya doğru yöneldim. Tam dışarıya çıkıyordum ki afacanlar birden hızla koşup bana sarıldılar.
"Bize yardım ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi üzdüğümüz için de çok özür dileriz." dediler aynı anda ve tatlı bir sesle.
Onların bu davranışı karşısında çok duygulanmıştım. Ben de onlara sarılarak "Önemli değil, yeter ki iyi olun." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
Roman pour AdolescentsRuhunu karanlık esir almış küçük bir kızın acılarla dolu hayatı... Kimse bilmiyor onun o küçük kalbine sığdırdığı acıları. Kimse anlamıyor, dinlemiyor, uğraşmıyor. Yardım etmiyorlar o karanlık kuyudan çıkmasına, daha çok derine itiyorlar onu. Dene...