MULTİMEDİA: DENİZ BİÇER
Hepinize Merhaba! Yeni bölüm ile karşınızdayız. -kuzenim ile- :) her bölüm gibi bu bölüm de kısa olacak gibi hatta gibi deil baya kısa olacak ama uzun yapmaya çalışcam :)
''Bir kız, saçını topuz yapıyorsa kendi cesaretliliğini gösterir...''
Bu da benim lafım olsun :)) iyi okumalarr..
***
''Pişt! Hadi uyan artık geldik.''
Gözlerimi araladım. Uçak durmuştu. ''Aa! Sende mi İngiltere'ye gelecektin?'' dedim uykulu bir sesle. ''Yok ben Hatay'a gitmeyi düşünüyordum, ama kısmet İngiltereymiş.'' sorduğum sorunun saçmalığını anladım ve üst taraftan eşyalarımı alıp uçaktan indim. Deniz beni hava alanında bekliyordu. Hemen ona doğru ilerlemeye başladım. Deniz beni görünce şimşek hızında koşmaya başladı. Ben gözlerimi irice açtım. Bana yaklaştığında durdu ve sarıldı. ''Kızım, Dört gözle seni bekliyordum.'' sesi çok coşkulu çıkmıştı. Ben ise onun aksine durgun bir deniz gibiydim adeta..
Denizle beraber arabasına doğru gittik. Deniz, kızıl saçı ve mavi gözleriyle güzel biriydi. Fazlasıyla cesaretliydi. Saçını sürekli topuz yapardı. Arabasına fazlasıyla düşkündü. Küçük bir çizik olsa bile dünyaları yakardı. ''Ee n'aptın?'' diye saçma bir soru yöneltti bana. 'P' harfini bastırarak söylemişti. Ben daha da saçma bir cevap verdim. '' N'olsun işte? çoluk çocuk uğraşıyorum. Sen n'aptın?'' ben bunu dedikten sonra gülmeye başlamıştı. Biraz üzgündüm ama Deniz ile böyle konuşunca keyfim yerine geldi. Arabanın içini kahkalarımız doldururken, daha doğrusu ben hala kahkaha atıyorken Deniz böldü kahkahamı. '' Kızım yeter artık bu nasıl bi' gülüş böyle? İçine hunharca gülen adam mı kaçtı?!'' Deniz'in yüzüne ters ters baktım. O da biraz sırıttı. Bir süre daha arabayla gittik. Deniz durduğunda geldiğimizi anlamıştım. Ama yine de Deniz'i sinir etmek için ona sordum. ''Geldik mi?'' Deniz suratıma öyle bir baktı ki... Yüzüne bakıp pis pis sırıttım.
''Güneş, bak şuradaki korkulukları görüyor musun?'' deyince dehşetle başımı salladım. '' Heh! Oradaki korkuluklara saplarım seni!'' Deniz'e nasıl baktım bilmiyorum ama komik bakmış olmalıyım ki Deniz gülmeye başladı. Deniz'e yavaşça vuracakken elimi kaldırayım derken, yanlışlıkla tırnağımı arabanın koltuğuna geçirdim. Koltuğa baktığımda ise çizilmişti. Korkuyla Deniz'e baktım. Bana gözlerinden alev çıkaracakmış gibi bakıyordu. Sonra ise kovalamaca falan. Bir günüm daha tuhaf geçmişti.
Deniz'in evine geldiğimizde biraz şok olduğumu söyleyebilirim. Çünkü, Böyle titiz birinin -ya da ben öyle sanıyordum- evinin bu kadar dağınık olması, tuhaftı. İçimden 'Her neyse.' dedim ve bir yere kıvrıldım. Deniz, odaya girdi ve karşıma oturdu. ''Ne yemek istersin.'' dedi. Ben kaşlarımı çattım. En son Deniz yemek yaptığında hepimize- yani beşimize de- serum takılmıştı. Artık yemeğin içine ne koyduysa?! '' Yo-yok. Biz dışarıdan sipariş edelim pizza mizza bir şeyler yeriz işte. Sen zahmet etme.'' dedim ve gözlerinin içine baktım.''Ama, ben çok güzel yemek yapıyorum. Dışarıdan sipariş etmemize gerek yok bence, ben varken.'' yapmacık bir şekilde güldüm. ve sessizce ''hee, ne demezsin?!'' dedim. ''Efendim?'' gözlerini kısıp bana bakmaya başladı. ''Eee, şey diyordum. Gerçekten çok güzel yemek yapıyorsun. Biliyorum. Ama ben şimdi dışarıdan sipariş etmek istiyorum. Tamam?'' Eğer Deniz'e kötü yemek yaptığını söylersem saçlarımı yolup kendine kürk yapıcağını biliyordum. Ona hiç bir şey söylemedim bu yüzden.
Bir süre öyle havadan sudan konuştuk. Ama cidden havadan sudan konuştuk. ''Havalar bugünlerde çok bozdu ya.'' dedi Deniz. ''Aynen aynen. Hiç sevmiyorum bu yağmurlu havaları. '' dedim ve kahvemi yudumladım. Sonra bir anda kahveyi geri püskürttüm. Deniz '' N'oldu ya?'' dedi ve onun yüzüne baktım. Bu kahveyi Deniz'in yaptığını unutmuştum. Deniz herhangi bir yemek ya da içecek yaparsa kesinlikle yenilmemesi ve içilmemesi gerekir. ''Pardon, benim suçum. Senin yaptığın kahveyi içmişim de.'' Deniz bana ''çok komik'' dedi ve odasına çıktı. Bir süre telefonda konuştu sanırım. Çünkü biriyle konuştuğunu duyuyordum. Ben de atıştırmalık şeyler var mı diye baktım. Bir bisküvi buldum ve televizyonun karşısına geçtim. Deniz odaya girdi.''Güneş, benim bir ev arkadaşım vardı. O da gitmişti. Geri gelmiş. Yarın gelecek eve. Senin için bir problem olmaz değil mi?'' dedi. Ben kaşlarımı hafif çattım. ''Yok benim için problem olmaz. Senin evin zaten sen bilirsin.'' Açıkçası biraz problem olabilirdi. Çünkü, ev arkadaşı kız ise, Denize daha iyi arkadaş olmuş olabilirler. Ve bana gıcıklık yapıp durabilir. Ama erkek ise, çok sıkıntı olmaz diye düşünüyordum ki. Deniz düşüncelerimi yarıda böldü.''Tamam yarın geliyor o zaman.'' dedi ve odaya çıktı.
Ertesi gün zar zor yataktan çıktım ve üstüme beyaz tişörtümü ve mavi pantolonumu giydim. Mutfağa doğru yürümeye başladım. Deniz yanıma geldi. ''Güneş, biraz sonra sana dün dediğim arkadaşım gelecek. '' dedi. Dünden beri merak ettiğim şeyi sordum Deniz'e ''Deniz, bu arkadaşın kız mı erkek mi?'' dedim Ve Denizden gelcek cevabı merakla bekledim. ''Gelince görürsün.'' dedi ve yanımdan gülerek uzaklaştı. O sırada kapı çaldı. Deniz kapıyı açtı. ''Hoşgeldin! Çok özlemiştim seni!'' Deniz'in sesi çok coşkulu çıkıyordu. Ben de kapıya doğru gittim. Kapıda duran kişiyi görünce gözlerimi kocaman açtım. ''Sen...'' dedim ve sustum.
***
Sizce kapıdaki kişi kim? Yeni bölüm yakında gelecek! Oylamayı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ
Teen FictionBir kız ... Annesi onu terk etmiş, üvey annesi onu zorla evlendirmeye çalışıyor. Ama kaçtığı ülkede hayatı değişiyor... Ölen sevgilisinden sonra, bidaha kimse için kalbinin atmayacağına söz veriyor. Ancak gittiği yerde bu sözü bozmak zorunda kalıyor...