4.Bölüm

29 6 0
                                    

 Multimedia: Güneş Akar

yeni bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...

***

           Kapıda duran kişiyi görünce gözlerimi kocaman açtım. ''Sen...'' dedim ve sustum. Deniz beni duymuş olacak ki bana tuhaf bir şekilde baktı. Kapıda duran kişi de bana tuhaf bir bakış attı.  Çok fazla abartıyor muyum bilmem ama küçük bir şok yaşadığımı söyleyebilirim. Kapıdaki kişi uçakta yanıma oturan kişiydi. Adını hatırlamadığım için 'kapıda duran kişi' diyorum. Beni hatırlamaya çalışıyor gibi duruyordu. Uçaktaki rezil anlarımı hatırlıyor mu acaba diye düşünürken sırıtarak '' Merhaba, ben Ekin.'' dedi.  Evet, kesinlikle hatırlıyordu. Bu yapmacık sırıtıştan herşey anlaşılabilirdi. ''Gerçi sen beni tanıyosundur. Ben de senin adını biliyorum. Valla çok şanslısın. Benim gibi biriyle tanıştın.'' hayatımda bunun kadar egolusunu görmedim ben.  Deniz hala şaşkınca bize bakıyordu. 

      '' Yav siz ne zaman tanıştınız?'' Deniz'in o haline gülebilirdim. Şaşkın olduğu zamanlarda çok komik bakar kendisi. ''Deniz ben sana sonra anlatırım. Karşımdaki ego patlaması yaşayan hanımefe- pardon beyfendiyle  iyice tanışalım.'' dedim ve karşımdaki egolu hayriyeye baktım. Evet, ona bu isim daha çok yakıştı. ''Egolu hayriye..'' sesli düşündüğümü farkettiğim an hemen ellerimle ağzımı kapattım. Hayriye bana tuhafça baktı. Deniz güldü. 

     Akşama doğru, masayı hazırlamaya başladık. Deniz umarım yemek yapmamıştır diye düşünüyordum. Aklıma gelen soruyu Deniz'e yönelttim. ''Deniz  yemekte ne var?''  ben pizza var demesini bekliyordum. Ancak aldığım cevapla bugün bizimle yemek yiyecek olan egolu hayriyeye acıdım. ''İlk defa kuru  fasulye  yaptım. Umarım güzel olmuştur.'' birden öksürmeye başladım. Deniz hemen su getirdi. ''İyi misin?'' diye sordu. Hızla başımı onaylarcasına salladım.

      Ben, Deniz ve Ekin'in gözüne bakıyordum. Yemek yemiyordum ama yemiş gibi yapmaya çalışıyordum. Deniz gülerek yemeye başladı. Yemeği ağzına atmasıyla  yüzünü buruşturması bir oldu. Ekin o sırada telefonuyla uğraştığı için  Deniz'in bu halini görmedi. Ben gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Ekin yemeği yemeye başlamak üzereyken Deniz, '' Ee... Ekin yemesen de olur. Zaten kilo almışın bence yeme sığır gibi olursun maazallah..'' dedi. Ekin anlamadığını belirtircesine tek kaşını kaldırdı. Çocuğun zehirlenmesini istemiyordu tabii. Ben direkt söze girdim. ''Yani Deniz'in demek istediği; O yemeği yeme. Çünkü çok kötü yapmışım. Taş gibi çocuksun. Senin zehirlenmene müsaade edemem.''  Deniz bana ters ters baktı. Ardından Ekin gözlerini kısarak gülmeye başladı.

          Deniz yanımızdan kalktı ve pizzacıyı aramak üzere telefonunu bulmaya gitti. Her seferinde telefonu evin  içinde kaybediyordu. Birden kapı çalmaya başladı. Deniz ''Ben bakarım!'' dedi ve kapıya doğru gitti. Kapıyı açtığında bir kız sesi duyuldu. ''Merhaba Denizciğim. Ekin nerede acaba? '' Ekin sesi duyduğu gibi  bana döndü ve '' Lütfen beni sakla! Lütfen... Bu kız beni burada görmesin...'' Ekin'in bu komik haline gülebilirdim ama sonraya bıraktım. ''Ben nereye saklayayım seni? Sığır gibisin mübarek hiçbir yere sığmazsın.'' Ekin yüzüne bir sırıtış koydu ''Kaslarımdan bahsediyorsun herhalde? Biliyorum çok kasım var. İstersen dokunabilirsin baklavalarıma.'' bende yüzüme alay edici bir şekilde bir sırıtış ekledim ve ''Yalnız ben baklava sevmem.'' dedim ve Ekin 'in bozuluşunu seyrettim. O sırada içeriye az önce sesi gelen kız girdi.

    ''Ekin hani  beni arayacaktın? Niye aramıyorsun? Aramalarıma da cevap vermiyorsun!'' kız Türkçe  konuşuyordu.Ben Türkçe konuştuğunu duyunca az da olsa şaşırdım. Ekin de yapmacık bir şekilde güldü. Ama cevap vermedi. Kız beni farketmiş olacak ki bana gözlerini kısarak baktı. ''Bu kız kim? Senin sevgilin falan mı? Gerçi senin benden başkasını gözün görmüyordur da neyse... Cevap ver! Bu kız kim?!'' Ekin kahverengi gözleriyle beni kurtar dercesine bakıyordu. 

         Ben de yutkundum ve cevap verdim. ''Eee.. Ev-evet ben Ekin'in sevgilisiyim. Değil mi Ekin?'' Ekin şaşkınca bana bakıyordu omzumla ona vurdum ve  aklına cevap vermek geldi. ''Evet. Benim sevgilim. Artık beni rahat bırak. Hadi bidaha görüşmemek üzere. hoşçakalma.'' kız sinirle  bana baktı. Sonra da Ekin'e baktı. Ardından yürümeye başladı. O sırada Ekin ''Tuğçe dur!'' dedi ben şaşkınlıkla bakarken devamını getirdi. ''Kapı o  tarafta değil şurada.'' dedi ve Denizle ben gülmemek için dudaklarımızı birbirine bastırdık. Kız daha da sinirlendi. Kapıyı sert bir şekilde kapattı. Kız -yani Tuğçe- gittikten sonra Denizle ben kahkaha atmaya  başladık.

       Ben, Ekin'in yanına oturdum ve ona soru sormaya başladım. ''Hep kızları böyle kullanıyor musun?'' dedim Ekin bana döndü.  ''Hayır tabii ki de. Ben şu zamana kadar hiçbir kızı kullanmadım. Tuğçeyle öylesine takılıyorduk arkadaş gibi. O da benim ondan hoşlandığımı  düşünmüş herhalde. '' Ekin böyle dedikten sonra önüme döndüm ve  düşünmeye başladım.

Normalde, böyle yakışıklı, kaslı erkekler kızları kullanır, onlara bir eşyamış gibi bakar. Ama bu çocuk beni şaşırttı açıkçası...

       Bir daha Ekin'e  döndüm ve sormaya başladım. ''Peki, bu zamana kadar gerçekten sevdiğin biri oldu  mu?'' Ekin biraz duygulanmış gibi oldu. ''Gamze...'' dedikten sonra derin bir nefes aldı ve devam etti. ''Gamze benim ilk sevdiğim kızdı. Onla birbirimizi çok seviyorduk. Ama o gün...'' ben merakla Ekin'e bakarken  o yutkundu ve devamını getirdi. ''O gün, Gamze ile birlikte arabayla bir yere gidiyorduk. Arabayla giderken, birden önümüze bir tır geldi. Hala Gamze'nin o bağrışlarını duyuyor gibiyim. Araba takla attı. Ben uyandığımda Gamze hala uyanmamıştı. Arabadan çıkmaya çalıştım. Ama arabada sıkışmıştık. Ardından bizi biri görmüş olacak ki ''Bekleyin hemen ambulansı arıyorum.'' dedi.  Hastahaneye falan geldik Gamzeyi orada kaybettik. Öyle işte...'' benimde gözümden bir damla yaş düştü. 

     Ekin'in anlattığı hikaye benim başıma gelen olayla aynıydı. Tek bir farkla... Biz o  gün düğünümüze gidiyorduk. Ekin ise başka bir yere. ''Sana  n'oldu? Niye ağlıyorsun?'' Ekin'e baktım. ''Senin anlattığın hikaye benim de başıma geldi. Ama siz başka bir yere gidiyordunuz.  Biz ise düğünümüze...'' Geri önüme döndüm. O sırada yanımıza Deniz geldi. ''Size n'oldu be? Neden ağlıyosunuz?'' ben Ekin'e baktım onun da gözlerinden bir yaş düştüğünü gördüm. '' Yok bir şey Deniz. Merak etme.'' Ekin bunu dedikten sonra gözünü yavaşça sildi. Deniz de omzunu silkti ve başka odaya gitti.

         Biz de biraz daha televizyon izledik. Ben tam kalktığım sırada Ekin de kalktı ve ters yöne döndüğümüz için Ekin'in dudağının kenarı, benim dudağımın kenarına değdi. Ben o an şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemezken, Ekin de benim kadar şaşkındı. ''Ee.. Şey Ekin, gözünün üstünde bir şey var. He, pardon. Kaş varmış. Şey, neyse ben odaya gideyim. Hadi günaydın. Ay! İyi geceler..'' iyice saçmaladıktan sonra koşar adımlarla benim yattığım odaya gittim.

Sabah olduğunda pijamalarımı çıkartıp pantolonumla, tişörtümü giydim ve mutfağa indim. Mutfağa inmemle şok olmam bir oldu. 

*** 

Umarım beğenmişsinizdir!!






ZORAKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin