Adım Mert Han.İstanbul'un pek de güvenli sayılmayan bir yerinde Üsküdar'da dünyaya geldim. Babam yeraltı dünyasının en seçkin insanlarından biriydi. Annem ise babamı bu işlerden uzak tutmak isteyen çok şefkatli birisiydi. Ben dünyaya geldiğimde annem babamın artık bu işlerden elini ayağını çekeceğini düşünmüş ve babama bir kez daha yalvarmış. Babam ise karşı çıkınca annemi bir anlık hezeyanla oracıkta öldürmüş. O yaşımda annemden ayrı kaldım. Anne sevgisiz , şefkatsiz. Çok kaba , anlayışsız ve bir o kadar da kötü niyetli kişiler arasın da büyüdüm. Okula gitmemi çok istiyordu babam. İçimde en ufak bir istek yoktu. Babama sürekli gelen bir kinim vardı. Okuldan sürekli kaçan devamsızlık yapan bir çocuktum. Akşam eve gelince de babam gece saatlerine kadar acımasızca döverdi beni. En çok dokunan da babamın şu sözleri olurdu. '' Annen gibi sünepe, salağın önde gidenisin.''sözleri canımı çok acıtırdı. Ellerini öpemediğim , yanaklarını bir türlü sevemediğim annem bu sözleri hak etmiyordu. Anlamıştım artık, insanlar çok acımasız varlıklar idi. Bana da onlar gibi olmak , acımasız olmak düşüyordu. Her iyi insan kaybederdi. Ben ise kendime söz vermiştim, kaybeden birisi olmayacaktım. Hayat beni kendi dalgasında çalkalayıp nasıl bir insan yapacaktı? Yoksa erkenden yenilip annemin yanına mı gidecektim ?
Düşlerim beni gerçek dünyayla ebedi dünyaya bağlayan tek bağımdı. Orada hiç görmediğim , hasretinden yanıp kavrulduğum annemi hayal eder az da olsa acımı bastırırdım. Karşı çıkamayarak kendime , sabahlara dek hıçkıra hıçkıra ağlardım. O zamanlardan ölmeyi düşünmedim de değil. Çok denedim ama başaramadım. Sanki göremediğim bir şey beni sürekli uyarıyordu. Arkamdan omzuma dokunan o güç her seferinde aklımı başıma getirir pişman olurdum. Anlardım o benim biricik annemin elleriydi. Gittiği ebedi dünyada bile beni her türlü şekilde korumaya çalışıyordu. Biliyordum, her insanı koruyan melek vardı. Benimde koruyucum annemdi. Onu karşımda görmek için geceler boyu ağlarken dualar ederdim. Umarım bu günler geçip çok güçlü olacağım günler çabucak gelirdi. Babamın esareti altından kurtulup , kendi hayatımı kurmak için elimden gelen her türlü şeyi yapacaktım.
Her şeyim vardı benim. Bir sürü oyuncağım , bisikletlerim , rengarenk giysilerim. Ama mutluluğum yoktu mesela. Heyecanım yoktu , yaşama zevkim yoktu. Başımı sıvazlayan birisi yoktu, babam olsa bile ailem yoktu. Eminim yerimde olmak isteyen bir sürü çocuk vardı. Gözlerini zenginlik bürümüş onlarca çocuk. Ama para her şey değildi. Para her şeyi var edermiş derler. Peki , ben hiç bir istemiyorum. Taptığınız o kağıt parçacıkları annemi geri getirsin.!!!
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Gözyaşı
Teen FictionBir mafyanın çok zor aşk hikayesi ve hayata karşı verdiği zorlu mücadele... Okurken iliklerine kadar hissedeceğiniz yeraltı romanı. iyi okumalar...