Dördüncü Bölüm ☼

1.7K 131 62
                                    


Dördüncü Bölüm ☼

Dance Me To The End of Love – The Civil Wars

Oh let me see your beauty when witnesses are gone

Önceki akşam, isteğini almak konusunda ısrarcı olan kadın, derin bir kararsızlıkla verdiğim onayla gitmişti. Onunla ne yapacağım hakkında ufacık bir fikrim dahi yoktu. Sanatımı feda edebileceğim bir kadın olduğunu hissediyordum. Her şeyden önce bu benim için önemliydi. Vazgeçtiğim her şeyi yeniden hayatıma onunla katardım, bu ona karşı hislerimin bir çeşit bedeli sayılırdı. "Yarın geleceğim, Bay Witt. Teşekkür ederim", demişti kapıyı ardından çekmeden hemen önce. İsmini dahi bilmiyordum. Ama ona karşı olan merakım zaman ilerledikçe artıyordu. Aradan geçen aylara rağmen, tanıdık kokusu bana varlığını ispatlatır nitelikte burnuma doluyordu. Sanki hâlâ yanımdaydı, sanki o güzel parfüm evimin tam ortasında yere fırlatılıp parçalara ayrılan cam şişeden özgürlüğüne kavuşmuştu. Sanki adını bilmediğim kadın tüm özgürlüğüyle evimde dolanıyordu. Yanımda gibiydi...

Evime gelmişti, beni ziyaret etmişti. Ancak ihtimaller zihnimi terk etmiyordu. Onu ilk gördüğümde, yıllardır varlığı için savaştığım bir kadın olmamasına rağmen zafer kazanmış gibi mutluydum. Sanatıma ilk o gece karışmıştı. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde, sayamadığım saniyelerde kazımıştım yüzünü zihnime. Unutulmaktan korkan kadın çoktan hafızama taht kurmuştu. Habersizliğine karşın güldüm. Onu daha önce de gördüğümü, onu daha önce sevdiğimi, onu sanatıma kattığımı bilse ne yapardı? Ona karşı takıntılı olduğumu düşünüp giderdi belki... Ya da tüm o güzel inadıyla birlikte sırf onu yazıyor olmama karşı yanımda kalırdı. Cesur olduğu kesindi. Ne olursa olsun, cesaretini kaybetmemesini diledim.

Kapı çaldı. Hafif denecek bir dokunuş, kapıyı aşıp ruhumu okşadı. Tekrar gelmişti. Kapının ardında heyecanlı bir ifadeyle karşısına baktığını görür gibiydim. Kendi isteğiyle, özgür iradesiyle bana gelmişti. Ben, onun ardından koşarken ne kadar geciktiysem; o, bir o kadar erken dönmüştü bana. Kapıyı aralayana kadar gülümsedim. Kendimi tuhaf bir şekilde durduramıyordum. Güzel kadınlar tanımıştım. Gençliğimde sevimli kızlara aşk mektupları yazmıştım. Ancak bu kadın bambaşkaydı. Kapıyı araladığımda soluğum sekteye uğradı, kısa bir an bekledim. Eski tarz renkli elbiselerden biri dizlerine kadar uzanırken hafifçe gülümsedi. Garip bir tarzı olduğu kesindi. Ancak o kadar yakışıyordu ki ona her şey, ne giyerse giysin bu denli güzel görünüyor olmasına şaşırıyordum.

"Günaydın, Bay Witt. Sizi erken saatte rahatsız etmek istemezdim ama çok heyecanlıydım. Ve bende çabucak gelmek istedim." Meraklı bakışları kısaca yüzümde gezindikten sonra içeri geçerek odanın ortasında dikilmeye başladı.

Beni rahatsız etmesi mümkün değil gibiydi. En sevmediğim şarkıyı mırıldanıyor dahi olsa ona eşlik ederdim. Bir anlığına zihnimde dolanan fikirler bana ait değilmiş gibi hissettim. Romantik yanı olan olgun bir adamdan ziyade, olgun bir yanı olan genç bir aşığa dönüşmüştüm. Hafifçe öksürerek kapıyı kapattıktan sonra, meraklı bakışlarını üstümden ayırmayan kadına oturması için koltukta yer açtım. Fazladan yastıkları her zaman yaptığımın aksine -duvarın dibine fırlatmak yerine- nazikçe yere bıraktım. Karşılıklı oturup onunla muhabbete başlamadan önce çözmem gereken bir diğer sorun bana adımla hitap etmiyor oluşuydu. Beni sebepsiz rahatsız eden bir başka mevzu da buydu...

"Bana ismimle hitap edebilirsin," dedim onu teşvik etmek istercesine rahat bir şekilde koltuğa otururken.

Bir yıl boyunca Los Angeles'ta kimse benden nazik olmamı beklememişti. Buradaki tek arkadaşım Scarlett'ti ve hayatıma saatlik giren insanların sayısı o kadar artmıştı ki, yalancı samimiyet oynayamayacağım bir rol hâline gelmişti. Kimseye sıcakkanlı olmam beklenmiyordu. Yalnızca işini yapan insanlarla çalışan sıradan bir adamdım. İnsanlarla aramdaki mesafe benim için fazlasıyla yeterliydi. Aşmıyordum ve kimsenin aşmasına müsaade etmiyordum.

Beni YazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin