Acısı hep derindi mavinin
karıştığı göğe yağan serin bir
tonundan hevesle.Mabedine kuşlar kondu
yitirdi salalarda kendisini,
Leylden çağıran muştular
gözlerini soludu
kulağına dokunan bülbüller titrediğinde
buzdan bir tünekte.Kalbi çırpındıkça
kalbindekine dokundu
zaman her saniye uçtukça o
bulutlardan önce sevdiğini
bekleyip durduUzaktan bir siluet gördü
çalılıkları titreten
bastıkça çimenlere su serpen
rüzgarın huhularına
zembereklerin çıkardığı seslerden
akseden
Kendini diğer tüm seslerden
ve görüntülerden ayırd eden
bir siluet gördü sonunda.
oydu işte.bulutlar geleni
ondan önce görmüş idi.
sildi gözlerinde kalan acıyı
baktı onun gözlerine
izledi onun gözlerinden,
gelen adamıOnun bakışı bulutların ona bakışından
fazla gibi de değildi
az da.bulutlar yakarak pamuklarını
Kopardı kendinden parçalarını
taç etti
etinden kanından bir beyazlığı
süsledi kızın
altın gibi parıldayan
güneş cilası kahverengi saçlarını
Süsledi bulutlar kızın
SaçlarınıElleriyle süsledi kızı
Bulutlarsanki gelen kendisiymiș gibi
kızın kalbine kurulan onun tahtı
kızın gözlerinde kalan onun kalbine
münhasır da
yansımış gibi adamın gölgesine
ruhunaÖyle süsledi bulutlar kızı
başına da geçirdi yağmurdan bir şapka.bulutlar sonunda uzaktan
bir buse bıraktı rüzgar aracılığıyla
kızın pembe yanaklarına
ondan habersiz
havada süzülen
bir buse.