UMARIM BEĞENİRSİNİZ İYİ OKUMALAR
Çoğu insan yaşadıkları olaylardan hep kendilerini suçlu tutarlar. Bu suçluluk duygusu daha kötü seçimlere ve daha kötü bir hayata sürükler. Ve ömür boyu geçmeyecek, çığ gibi büyüyen acı verir..
Yerimden aniden fırladım ve perdenin önüne yansayan gölgeye bakmaya başladım. Gölge iyice büyüdü. Bir insan biçimine dönmeye başladığında ayakkabımın içindeki gizli gözden yavaşça değneğimi çıkardım. Yavaşça gölgenin yanına doğru yürümeye başladım. Perdenin yanına ulaştığım da perdeyi hızla açtım. Lanet olsun. Hiç birşey yoktu. Sadece açık olan pencereden rüzgâr esiyor ve dışarıdakı yüksek çam ağaçlarını sallandırıyordu.
Bu aralar fazlasıyla paranoyak davranmaya başlamıştım. Bu iyi birşey değildi. İyice altüst olmuş psikolojimi daha da fazla bozuyordu. Camı kapatırken siyahımsı bulutların yaklaştığını gördüm. Büyücüler dünyasında en kısa mesafelerde bile iklimler değişiyordu, Yaşadığım şehirde ilk baharın sonundaydım. Burada ise kışın ortasındaydım. En azından yanımda kış kıyafeti getirmiştim.
Perdeyide kapattıktan sonra ellerimi saçlarımda gezdirmeye başladım. Saçlarım yağlanmıştı. Banyoya doğru yöneldim. Duş kabininin yanına geldiğimde sıcak suyu sonuna kadar açtım. Bütün kıyafetlerimi çıkardığımda sadece iç çamaşırlarım üzerimde kalmıştı. Aynanın karşısına geçerek vücudumu incelemeye başladım. Zayıflamıştım. Karnımı tutarak yana döndüm. Önceden (kazadan önce ) karnım dümdüzdü. Şu anda ise içine çökmüştü. Bunun nedeni en başta şok geçirmemin sonucunda depresyona girmemdi. Depresyondayken hiç birşey yemiyor, içmiyordum. Hâlâ atlatamama rağmen bunu fazla umursamıyordum.
Aklımdan çıkartmaya çalışırken iç çamaşırlarımıda çıkarttım. Küvet dolduğunda musluğu kapatıp elimle suyun sıcaklığına bakmaya başladım. Yeterince sıcaktı ve istediğim gibiydi. Yavaşça kaymamaya çalışarak küvetin içine oturdum.
-
Duşum bittiğinde havluyla vücudumun sardım ve çıkarmış olduğum kıyafetleri de alarak banyodan çıkmak için kapı kolunu tuttum. Kapı kolunu çevirmeme birşey engel oldu. Evet. İçeriden sesler geliyodu. Bir kaç ayak sesi geldiğinde derin bir nefes aldım ve kapı kolunu çevirerek banyodan çıktım. Odaya girdiğimde kimseler yoktu. İçimden kendime bir sürü küfur yağdırdım. Elimdeki kıyafetleri bir kenara bıraktım ve giyecek birşeyler bulmaya başladım.
"Merhaba!" arkamdan gelen sesle hızla arkamı döndüm.Şaşkınca karşımda duran erkeğe bakıyordum. Beni baştan aşağı süzdü ve elindeki kağıta bakmaya başladı. Gözlerini hiç kağıttan ayırmadan boğazını temizledi, "Sen Stephanie Ross olmalısın. Ben Mike."
"B-Burada ne arıyosun?"
"Görev için geldim. Büyücü Bakanlığının gönderdiği mektubu okumuş olmalısın." dedi ve üstüme bakmaya başladı. Lanet olsun! Hâlâ havluyla duruyodum. Havluyu düzelttim ve Mike ' a bakmaya devam ettim. Onun bana bakışıyla vücudumdaki bütün sıcaklık yanaklarıma hucum etti. Bunun üzerine kıkırdadı.
"Hey! Komik olan ne?"
"Kızarmana gerek yok veya utanmana." iyice kızardığımı hissedince arkamı döndüm ve çantamdan birkaç elbise alıp yanından hızlıca geçip kendimi banyoya attım. Banyoya girmemle aynaya bakmam bir oldu. Evet. Kıpkırmızıydım. Derin derin nefes alarak yanaklarımdaki ısının vücuduma yayılmasına izin verdim.
Yanaklarımdaki kızarıklık gitmeye başladığında altıma rahat bir eşorfman üstünede bol uzun kollu bir swet giydim. Saçlarımıda dağınık bir topuz yapıp banyodan çıktım. O ise çoktan giyinmiş ve yatakta yayılmış bir biçimde bana bakıyordu.
"Pitt sokağına buraya gelmeden önce gittim. Hava kararmak üzere, uyusan iyi olur."
"Teşekkürler ama şu anda uyumam için o yatağa ihtiyacım var."
"Odada başka yatak görüyor musun?" dediği anda beynime farkındalık hissi hücum etti.
"Lanet olsun" söylenerek yatağın diğer tarafını dolaşarak yatağın içine girdim ve arkamı dönüp uyumaya çalıştım. O ise yatakta kıpırdanıyordu. Şu anda bana baktığına bahse bile girebilirdim. Ona doğru döndüm ve bana bakan gözlerine karşılık vererek ona bakmaya başladım. Bir dakika ona bakmaya devam ederken yavaşça gözlerimi kapattım. Nefes alıp verişini duyabiliyordum. Sessizliğin huzuruna kendimi bırakmışken bana fısıldadı ve sessizliği bozdu.
"Stephanie?" gözlerimi açarak ona bakmaya başladım.
"Evet?"
"Bu göreve benim yerime başkasıyla gelmek istediğini biliyordum. Büyücü Bakanlığına da senin yalnız görev yapabileceğini savundum. Ama izin vermediler."
"Kimden bahsediyorsun?"
"Luke'dan" adını duyar duymaz donup kaldım ve hiç birşey demedim. Bir anda gözlerimin dolduğunu hissettiğimde gözlerimi sımsıkı kapadım. Ama her zaman gibi ki yaşlar yanağımdan akıp gitmeye başladı.
"Ben onun adını söylediğim için üzgünüm." Sımsıkı kapalı olan gözlerimi açtım ve elimle gözümü sildim.
"Üzgün olmana gerek yok. Zamanı geriye alamazsın."
"Olay için kendini suçlamıyosun değil mi?"
"Suçluyum. Onunla göreve gitmemeliydim."
"Kaza nasıl oldu?"
"Onu uçurumdan yukarı çekmeye çalışıyordum. Arkamdan yoldan çıkmış bir büyücü affedilmez büyülerden birincisini yaptı. Bedenimi kıpırdatamıyordum. O anda elim gevşedi ve ellerimin arasından kayıp düştü." sözümü bitirdiğimde bana şaşkın bakan Make duruyordu.
"Herkes onu bilerek bıraktığını sanıyor ve buna bende dahilim. Kazadan sonra hayatın-" onun bitirmesine izin vermeden kendim bitirdim.
"Hayatım mahvoldu."
"Kazanın olması senin suçun değildi. Kendini suçlama."
"Kendimi suçlamamak çok zor. O hayatımdan gittiğinden beri fazla paranoyak olmaya başladım. Bugün eğer yanımda değneğim olsaydı, seni bile yanlış büyülere maruz bırakabilirdim."
"O zaman şanslıyım." hafiften dudakları kıvrıldı. Konuşması Luke'u andırıyordu. Aynı şekilde bende ona gülümsedim. Yavaşça gözlerimi kapatarak uykuya daldım. O gece hiç rüya görmemiştim. Bu biraz garipti. Belki de artık kendimi bilmediğim bir güven duygusunun içinde hissetmeden kaynaklıyordu.
-
Birinin adımı tekrar tekrar söylemesi ve söyleyen kişinin nefesini yüzümde hissetmem sonucu gözlerimi açtım. Burnumun dibinde Mike duruyordu. Ayğa kalktı ve banyoya doğru ilerledi. Yataktan kalktığımda üzerimi giyinmek için çantama göz attım. Bir kazak altına deri pantalon giydim. Hava dün ki kasırgayı atlatmış olsa bile hala soğuktu. Çantamdan deri ceketimi de çıkarıp giydikten sonra saçımı düzeltmek için banyoya doğru ilerledim. Kapısı aralık olan banyodan içeri doğru baktığımda karşımda duran Mike değil. Luke'tu.
"Yüce Tanrım!" kafamı salladım ve gözlerimi kırpıştırdım. Göz yanılmasımıydı ? Şu anda karşımda ki ise Mike dı. Daha demin nasıl Justin olmuştu? Az önce Luke'u gördüğüme bile yemin edebilirdim. Tanrım sen bana yardım et.
Yeni bölümle karşınızdayımm :D Umarım beğenirsiniz. Biraz geciktiği için üzgünüm. bİr daha ki bölümü daha hızlı paylaşmaya çalışıcam. Görüşlerinizi yazarsanız sevinirim :) Görüşlerinizi merak ediyorum :D :)
Multimedya : Mike :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSİN SEN?
Science FictionHerşeyden uzak ve insanlığın ötesinde bir dünyada.. Bir kaza sonucunda bir kızın hayatının mahvoluşu için bir kurtuluş yolu olabilir mi? Bir kızın yanlış sandığı seçimleri ona iyi bir hayat sunabilir mi?