Seni sen yaptığına inandığın şeyi yok etmeye çalışmak, alnına yahut sol yanına buz gibi bir namlu yerleştirmekten farklı değildi. İnanç her şeyi alt edebilirdi ama o bu durumdan kurtulabileceğine inanmak istemiyordu. Namludan bahsetmiştik ya işte o silahı eline zorla tutuşturanlar bunun onu ölüme götüreceğini fark edemiyorlardı. Ama bilselerdi uğraşlarından vazgeçerler miydi, bunu da bilmiyordu. Bu son anlarında tek isteği sonunda 'hissetmek' fiilinin varlığından bi'haber hale gelinceye dek yanmak hemen ardından toplanamazcasına dağıtmaktı küllerini. Her parçası ayrı eyaletlerde, bambaşka denizlerde, farklı çiçeklerin saksısında yer edecek kadar dağılmak istiyordu. Belki de silahı kendi bilinciyle eline almalıydı yahut keskin bir darbe kendi elinden inmeliydi göğsüne. Hatta Boğaz'dan sonsuzluğa salınır bir ihtimal mutluluğa sarılırdı. Kesinlikle, yapmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sarhoşun Günlüğü Gönüllüğü
PoetryArtık tek derdi bir iki çiziği teni yerine kağıda atmak.