Çiğnediğim kaçıncı söz bu, yarım bıraktığım kaçıncı kelam bilmiyorum. Pekte hevesli değilim zaten.
Sadece adı konulamaz bir vicdan azabı yakıp kavuruyor yüreğimi.
Yıldönümlerinde sana yazmayı bırakacak, hatırlamayacaktım bile.
Ama olmadı yine yapamadım daha günler öncesinden girdi içime bu huzursuzluk.
Günler öncesinden haber verdi bana geleceğini.
Şimdi ise dakikalar kaldı.
Günlerdir olanın aksine içimde bir boşluk, bi hissizlik.
Yazıyorum umarsızca, hissettiğimi bildiğim halde, hissetmediğime kendimi inandırarak yazıyorum.
Dakikalar sonra 20 yıl önce o saatte doğmuş olacaksın.
Her ne kadar tek başıma bir bütün olmaya çalışsam da sensiz bir yanım eksik.
Her ne kadar itiraf edemesem de yokken sen hep bir şeyler ters gidiyor.
Ne kadar demesi beni korkutsa da mutsuzum.
Gel demeyeceğim sana, yalvarmak mı? Asla!
Bil istedim, belki insafa gelir olmayan yüreğin.
Neyse var olmayanım çok uzatmayacağım, doğumgününde canını sıkmaya lüzum yok.
Amacım küçük bir tebrikti yine mürekkepleri zayi ettim senin uğruna.
Bir daha boş umutlarla sana yazmamak dileğiyle.
Nice mutlu yıllara..
Belki de başka bir zaman, başka bir hayatta....
MÂYE