Çok sürmeden Safranbolu'ya ulaştık.Servis bizi alaya götürecekti ama bizler hemen teslim olmanın yersiz olduğunu düşünerek kendimizi Safranbolu sokaklarına attık.Küçük bir şehir olmasına rağmen çok modern bir şehirdi.İnsanları sıcak kanlıydı;belki de turistlik bir ilçe olmasıydı bize bu kadar sıcak gelen...
Safranbolu ismini safran bitkisinden alıyordu.Safran küçük sarı çiçekleri olan bir bitkiydi.En büyük özelliği ise birkaç gramının bile tonlarca madde boyamasıydı.Bu özelliğiyle hem tekstil hem de kimya sektöründe önem arz etmekteydi.
Ama Safranbolu daha çok Türkiye'de evleriyle meşhurdu.Gerçektende evlerin hepsi birbirinden güzeldi.Uzaktan hepsi birbirine benziyor gibi görünse de yakından incelendiğinde tümünün mimarisi farklıydı.Sanki kişiye özel yapılmıştılar,sahiplerinin ışığını yansıtıyorlardı.
Vakit öğleyi çoktan geçmişti.Karnımızda acıkmaya başladığı için teslim olmadan önce bir yerlerde yemek yemeye karar verdik.Sekiz kişilik bir grup halinde geziyorduk.Belki de hepimiz Adana'lı olduğumuzdan kendimizi bir anda kebapçıda bulduk.Adana dışında her yerde olduğu gibi yine yapılan kebabı beğenmedik ama dünden beri hiçbir şey yemediğimizden tabaktakileri süpürmeden de yapamadık.Çaylarımızı da içtikten sonra hesabı ödeyerek teslim olmak üzere yavaş yavaş alaya doğru yürümeye başladık.
Alay şehir merkezine yaklaşık olarak minibüsle yarım saat sürüyordu.Minibüse bindiğimizde içerdeki diğer arkadaşların da asker oldukların ayırt etmek hiç de zor değildi.Hemen oracıkta birbirimizle tanıştık.İçlerinden sadece bir tanesi benim gibi kısa dönem askerdi.İsmi Kemal olan bu arkadaş Sivaslıydı ancak uzun yıllardan bu yana İstanbul'da oturmaktaydı.İşletme bölümü mezunuydu;onda ilgimi çeken özelliklerden bir tanesi de Türkçeyi çok akıcı bir şekilde kullanmasıydı.Çok geçmeden bunun sebebinin tiyatroyla uğraştığı olduğunu öğrendim.Tiyatroyu çok sevdiğimden bir sürede tiyatro hakkında sohbet ettikten sonra alaya ulaştığımız için sohbetimize ara verdik.Daha sonra bir altı ay beraber hayatımızın en komik,en acı,en şaşkın oyununu sahneye koyacağımızdan ikimizin de haberi yoktu...
125.JANDARMA ER EĞİTİM ALAYI...
Kemal'le birlikte adım attık kapıdan,daha sonra bizi daha önceden gelenlerin yanına götürdüler.Orada yaklaşık olarak bir on dakika bekledikten sonra askerlik vazifesini kısa dönem yapacaklarla uzun dönem yapacakları ayrı ayrı sıraya dizdiler.Biz 295 KSD'ler tek sıra halinde askeri eşyalarımızı almak üzere askeriyenin deposuna doğru yola koyulduk . Hepimize birer askeri üniforma,eşofman,bot,terlik, yeşil iç çamaşırlarıyla dolu çanta verdiler. Aramızdan bazıları kıyafetlerini giymek için oldukça sabırsızlanıyorlardı.Ben de dahil çoğumuz merak dahi etmiyorduk yeni üniformalarımızı...İstediğimiz gibi de oldu askeri elbiselerimizi sabah giymemizi söylediler. Şu an düşündüğümde bile ağırlığını o günmüş gibi hissettiğim çantalarımızı sırtlayarak geceyi geçirmemiz için bize ayrılan koğuş doğru hareket ettik.
Beni 2.bölük 4 no lu koğuşa verdiler.Diğer senelerin aksine bu sene kısa dönemlerin sayısı oldukça fazlaydı ; ben de dahil olmak üzere seksen kişiydik. Birinci ve ikinci taburda bulunan dörder bölüğe eşit sayıda dağıtılmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Uzaydan Gelen Yeşil Bir Otum.
AdventureÇalkantılı geçen bir dönemin tutanaklara geçmemiş parçalarını yazmaya çalıştım.Gençlik yıllarında daha bir cesur,daha bir gerçekçi oluyor insan. Bu kitapta bir dönem yaşadıklarımı zaman zaman tarafsız çoğu zaman da taraflı bir şekilde yazmaya çal...