This Is A War I Can't Win

1.6K 126 13
                                    

Yorum ve Vote olmadığı sürece yeni bölüm yazmayacağım.

Elimden geldiği kadar yazdım. İyi okumalar! :)

''Acı her zaman sonu bekler..''


Harry, kollarının arasında ki Louisi uyandırmadan sırt üstü uzandı. Aklındaki düşünceler ona işkence çektirmişti tüm gece boyunca. Küçüklük aşklarını geçirdi aklından birer birer hiç biriyle bugüne kadar bir bağlantısı olmamıştı. Eğer olsaydı bile muhtemelen onları umursamazdı. Çünkü Harry böyleydi; Değer vermediği ya da onu üzen birini umursamazdı. Yalan diye geçirdi içinden, ne kadar denese de her zaman en çok önemseyen o olmuştu. Bütün umutlarını bağladığı biri belki de hiç olmamıştı ama olması için çaba da harcamamıştı.

''Tanrım!'' Louis kollarının arasından sıyrılıp, gerinmeye başladı. Alnındaki kırışıklıktan akşamdan kalma hissini sabahın ilk saatlerinde yaşamaya başlayacağı anlaşılıyordu. ''Başımın fena halde ağırması gerekiyordu, miğdemin bulanması değil.'' ''Şarap içmeseydin olabilirdi.'' dedi Harry ayaklarını yataktan sallandırırken. Louis onu ilk defa görmüş gibi gözlerini büyütüp bir kaç kere kapatıp açtı. ''Sen de içtin hatırladığım kadarıyla ama benden daha sağlam gözüküyorsun.'' Louis ellerini saçlarına geçirdikten sonra masanın üstündeki saate baktı. Aceleyle yataktan çıkıp banyoya girdi. ''Senin kadar içmedim koca oğlan.'' dedi Harry onun peşinden giderken. 

''Ölü gibi olmak için sarhoş olmam gerekiyormuş demek ki.'' Louis aynadaki yansımasına burun kıvırırken. Harry arkasında onu izliyordu. ''Bence o kadar da kötü görünmüyorsun.'' Louis aynada Harry nin yansımasıyla gözlerini buluşturdu. ''Evet haklısın tecavüze uğramış gibiyim sadece.'' Harry elini Louisin saçlarına geçirip onlarla oynamaya başladı. Louis rahatlamış bir ifadeyle gözlerini kapatırken onu izliyordu. ''Kız kardeşim ne zaman başım ağrısa bu masajı yapardı.'' diye ekledi Harry. Louis memnunca sesler çıkarıyordu. 

Bu anı bozan içeriden gelen kulak tırmalayıcı telefon sesi olmuştu. Louis istemsizce banyodan çıkarken Harry az önce Louisin saçlarında dolaşan ellerini bedenine sarmıştı. Yaptığının ne kadar aptalca olduğunu düşünüp soğuk suyu açtı. Bir kaç kez yüzüne vurduktan sonra havluyla kuruladı. Louisin havlusu diye geçirmeyi ihmal etmedi aklından. 

''Kim?'' Louisi ilk defa telefonda bu kadar hızlı konuşurken görüyordu. ''Umurumda olmadığını söyleyin o zaman.'' Sinirle telefonu kapatıp yatağa kendini bıraktı. ''Kim yine voltajını arttırdı senin?'' Harry kolunu Louisin omzuna doladı. ''Lessie.'' İsmi ağzından her çıkışta başka bir bedene bürünüyordu sanki. ''Annemin yanına gitmiş. Buraya geleceğini söylemiş.'' Harry onu sakinleştirmek istercesine omzunu ovuyordu. ''Eğer buraya gelirse, buna cesaret ederse..'' Louis elleriyle yüzünü kapatıp dirseklerini dizine yerleştirdi. ''Sanırım az önce doydum.'' Louis şaşkınlıkla kafasını kaldırdı. ''Ne?'' ''O kadar çok mızmızlanıyorsun ki karnım guruldamayı bırakıp seni dinlemeye koyuldu.'' Louis zorlukla gülümseyip yataktan kalktı, aç ve beceriksiz asistanını da kollarından tutup kaldırdı. 

**

''Bence harika bir başlangıç olur sen ne diyorsun?''

Louis, kafasını gömdüğü dosyalardan kaldırıp Troy'un alaycı bakışlarının etkisine girdi. ''Anlamadım.'' dedi yutkunurken. ''Sanırım küçük kardeşim dün akşam fazla içmiş.'' Salondaki herkes sözde espriye gülerken Louis bulunduğu ortamın rahatsızlığıyla yerinden kalktı. Troy nereye demek için ayaklanmıştı ki Louis ona bakmadan odadan ayrıldı. Aklında dolaşan düşünceler sadece kendine değil çevresindekilere de zarar veriyordu. Hiç Kravat takmazdı ama yine de bunaldığı hissine kapılıp gömleğinin ilk iki düğmesini açtı. Asansörü kullanmak yerine merdivenleri ikişer üçer çıkıp bir hışımla odadan içeri girdi. ''Ondan nefret ediyorum!'' odanın ortasında dört dönüp bağırıyordu. Harry oturduğu yerden kalkıp, omuzlarından tutarak onu durdurdu. ''Fazla tepki vermiyor musun sencede?'' Louis omuzlarını ondan kurtarıp kapıya ilerledi. ''Fazla mı? Bana onu savunma Harold.'' 

''Savunmuyorum. Sadece Lessie ve şimdi Troy biraz ağır olmuş olabilir.'' Louis yumruk yaptığı ellerini duvara geçirdi. ''Lanet olsun Harold ondan bahsetme artık.'' Harry biraz tereddütle elini omzuna yerleştirdi. ''Üzgünüm, sen eve git ben Troya haber veririm.'' Louis mahçup ve minnettar bir sarılmayla karşılık verdikten sonra odadan çıktı. Ceketini üstüne geçirdikten sonra evinin yolunu tuttu. 

Vücudunu serbest bıraktığında yaşadığın düşüş hafif olurdu ama dengeni kaybettiğinde yaşadığın düşüşten sağ çıkma olasılığın daha azdı. Louis tamamıyla dengesini kaybetmiş biri rolündeydi. Belki de geri dönmemeli diye geçirdi içinden, hatta hiç dönmemeli. Bulunduğu yeri sevmeye tam başlamışken gelip bunu mahvetmesine izin veremezdi Louis. Soğuk teninin ardında gizlenen sıcak kalbi gizlemekten artık yorulmuştu çünkü. Bazı zamanlar sadece tamamıyla görünür oluyordu bu dünyada sonrası ise kocaman bir hiçlik. Varlığı bir diğer varlığı dengelemeyen biri niçin yaşardı ki zaten? 

Üstündekilerden kurtulduktan sonra suyu açtı, bedenini suyun akışına bırakıp düşüncelerinin onun altında boğulmasını bekledi. Derisi sıcaktan kıpkırmızı olana dek çıkmadı sudan, ya da artık acıyı hissetmeyi unutmuştu. 

Kapı çaldığında üstüne kareli pijamalarını geçirmeye çabalıyordu, koşarak merdivenleri inip kapıyı açtı. Harry elinde büyük bir kutu ve muhteşem gülümsemesiyle dikiliyordu. İçeri geçip kutuyu mutfağın tezgahına bıraktı. ''Ne var içinde?'' dedi Louis sırtını tezgaha yaslarken. ''Tüm acıyı yok edecek bir şey.'' derken ellerini kutunun üstünde gezdiriyordu Harry. Louis gülümsemesine engel olamadan onu izliyordu. ''Açıyorum Bay Tomlinson.'' yavaş hareketler ile kutunun kapağını kaldırdığında Louis kafasını uzatıp içindekilere göz gezdirdikten sonra Harry döndü. ''Bu tüm acıyı alacak yani?'' 

''İzle ve Gör Tomlinson.'' 

Harry eline aldığı bir Donutu dudaklarına götürdü, aldığı ısırıkla ağzından mırıldanmalar çıkarmaya başladı. Louis gözlerini üzerinden çekemeden dudaklarını yalayışını izledi. ''Gördün mü? Tatlı şeyler, sadece tatlı olanları düşünmene izin verir.'' Belki de haklıydı çünkü Louis şu an sadece Harry nin dudağının kenarında kalan çikolatayı düşünüyordu. ''Hadi ama al bir tane.'' Harry, kutudan aldığı diğer bir Donutu Louisin eline tutuşturdu. ''Ye'' dedi dikkatlice onu izlerken. Louis Harry gibi etki bırakmaya çalışarak sesler çıkarmaya başladığında Harry kahkahayı koparmıştı. Cidden dışardan komik bir görüntü oluşturmuştu. ''Mutluluk sesleri bile çıkarmayı beceremiyorsun, Tanrım seninle çok işim var.'' Louis elindekini bırakıp parmağında kalanları yaladı. Daha sonra parmağını hala Harrynin dudağının kenarında duran çikolataya götürüp sildi. ''İğrençsin!'' Harry gülerek omzuna vuruyordu. Louis eline geçirdiği donutlardan birini suratına yapıştırdığında savaşı başlatmıştı. 

''Hayır hayır çilekli olmaz.'' Louis mızmızlanarak salonun ortasında koşuşturuyordu. Harry koltuğun üstünden geçip kollarından yakaladı. Suratına çilekli donutu yapıştırdığında memnuniyetle gülümsüyordu. İkisi de yorgunluktan koltuğa düştüğünde kapının huzursuz sesi tüm evi kaplamıştı. 

Louis yüzünün halini umursamadan azimle çalan kapıyı açtı. 

Sarı saçları, maviliğin en derinini içine alan gözleri ince ve uzun bacakları hiç takmayı bırakmadığı kırmızı bilekliği ve siyah haç işaretli kolyesi. Louis özenle yaratılmış çizgileri izlerken, kalbinin sesi kilometrelerce öteden duyulabilirdi. Hazırlıksız yakalanmıştı işte şimdi. Ağzını aralayıp bir şeyler söylemek istedi ama kendi mekanizması kendisine ihanet ediyordu. Ellerini çilek ve çikolata karışımı saçlarına geçirdiğinde gözünden akan yaşlar üstünü ıslatıyordu. 

Harry kapıya doğru ilerledi, Louisin önünde öylece duran kıza gözü takıldığında onun da nefesi tutulmuştu. Sadece adını duymuş, onu hiç görmemiş olabilirdi ama o olduğunu anlamıştı. 

Lessie gözlerini Louisin arkasındaki gence çevirdiğinde gülümsemekle yetindi. Louis kapıdan çekildiğinde o da yavaş adımlarla içeri girdi. 

Harry kendini kazanamayacağı bir savaşın ortasında bulmuştu. Ne tarafa çekilse sonu acı olan bir savaş. 

Everytime We Touch (Larry Stylinson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin