epilog

1.5K 149 217
                                    

1/9/2015

Eylülü nedensizce çok severdin.

Giriş, garip. Kalemimin hemen altında bir kağıt var ve ona ne karalamam gerektiğinin planını yapmadım. Hatırlıyor musun bilmiyorum, hep bir plan ile hareket ederdim. Geleceği düşünerek, asla kafama göre değil.

Gelecekte Avustralya'nın, hatta dünyadaki birçok ülkenin en sevdiği gruplardan biri olmak isterdim, isterdik. Hayaller, bir yere kadar bizimle geliyor. Öyle ki, gruptan ilk ayrılacak kişinin hep sen olduğunu düşünürdüm çünkü sürekli bizden nefret ettiğini söylerdin.

Ne olursa olsun, gruptan ayrılmazdım. Bir platformda kendimden geçmiş gibi hareketler yaparak şarkı söylemek benim hayat tarzımdı ama üzgünüm. Tek söyleyebileceğim şey, annemin ilk turnemize çıkacağımızı öğrendiğinde söylediği şey olacak -belki hatırlıyorsundur, bununla ilgili bir ay boyunca benimle dalga geçmiştiniz- : 'Yuvadan uçan ilk kuşsun, Michael.'

Gerçekten de öyleyim, bunu asla tahmin edemezdim.

Boşanma kağıtlarını bana verdiğin gün, ülkeden ayrıldım. Siz belki içmeye gideceğimi falan düşünüyor olabilirdiniz, büyük ihtimalle yalnız kalmam gerektiğini düşünüp gelmediniz -ki sen zaten gelmezdin, Ashton ve Calum'dan bahsediyorum- . Evet, yalnız kalmam gerekiyordu. Gerçekten yalnız.

Bu notu yazmamın sebebi, Calum ile Ashton'ın senin durumunu bana söylemiş olması. Bir aydır hiçbir bok yapmadığını söylediler, Luke. Oysaki sen hep olgun davranmaya çalışırdın, beni birçok kez depresyona girmekten kurtardığını hatırlıyorum.

Senin kıçını kurtarmam gerektiğini düşündüm, Ashton ve Calum belki bir şeyler yapabileceğimi söylediler. Vicdanının seni rahat bırakmadığını ve bu yüzden kendini odaya kapattığını zırvaladılar. Buna inanacak değilim, ama işimi sağlama almak istiyorum.

Eğer olay buysa, sana karşı bir nefret beslemiyorum, Luke. Asla beslemem.

Ve eğer benim için endişeleniyorsan, ben iyiyim. Bu, iyi olmadığım halde söylediğim bir 'iyiyim' değil. Dürüst olmamı isteyecek olursan, iyi sayılmam. Ama kötü olduğumu da söyleyemem.

Hayatı yaşıyorum işte, bir zamanlar tüm dünyayı sallayacağını düşünen bir grubun küçük gitaristi ve söz yazarlarından biri olarak. Bu, birkaç ay öncesi kadar acı vermiyor. Grubun dağılması erken olmuş olabilir ama eninde sonunda dağılacağını düşünerek kendimi teselli ediyorum.

Eninde sonunda dağılacaktık, Luke. Yine de bu kadar erken olmasını istemezdim. Hepimizin bu grup işinden tüm hevesini almadığını biliyorum ve eğer şimdi bile hiçbir şeyden haberimiz olmadan, hep birlikte o platformlardan birine çıkarsak, yine o konser salonunu dağıtacağımızı da biliyorum. Şarkılarımızı dinlemeyi asla bırakmadım.

Yazacak bir şeyim yok, belki de saçmaladığımı düşüneceksin ama umrumda değil, yine de bu mektubu göndereceğim çünkü seni önemsiyorum, Luke. Aramıza her ne kadar mesafe ve suskunluk girmiş olsa da, duruşmaya katılmamıştım. Yani teknik olarak ikimiz hala evliyiz.

Evli insanlar birbirlerini önemser ama sen istersen umursama, çünkü bir süre sonra işi batırıyorsun, aptal.

Michael kalemi bıraktı ve kağıdı bir kez daha okumadı, okursa bir şeyler değiştirmek isteyeceğini biliyordu ve bunu istemiyordu. Kağıdı katlayıp satın aldığı zarfa koyarken, kapının çalması ile zarfla birlikte aşağı indi. Gelenin Ashton olması gerekiyordu, zarfı ondan alacağını ve bizzat kendisi Luke'a ileteceğini söylemişti. Michael ondan, Luke'a sarılmasını isteyecekti. Ona iyi olmasını söylemesini ve eğer hala bir aptal gibi odasında kalmaya devam ederse yüzüne bir yumruk geçirmesini isteyecekti.

Kapıyı açtığında, buna gerek kalmadı.

Sarışın çocuk tam karşısında dururken kıvırcık saçlı arkadaşının ismini söylemek için aralanan dudakları geri kapandı. Luke'un yüzü zayıflamıştı, bedeni de öyle. Bir aralar spor yapıyordu fakat şimdi ona baktığında bu işi uzun zaman önce bıraktığını söyleyebilirdi ki onlar ayrılalı o kadar uzun bir süre de olmamıştı.

Michael hala ona şaşkınlıkla bakarken Luke gülümsedi, yanakları samimiyetle gerildi ve elini biraz yukarı kaldırıp parmaklarını oynattı. "Merhaba."

Diğer çocuk ise güldü; bu, Luke'un gülümsemesini genişletti ve mavi gözlerindeki samimiyet, Michael'ın içini ısıttı.

"Kendini odana tıktığını söylemişlerdi ama inanmamıştım."

Luke göz devirdi. "Gerçekten bunu yaptım."

"Aptalın tekisin."

Luke elindeki siyah defteri kaldırdı, Michael onu yeni görüyordu ve bunun, Luke'un yanında olduğu zamanlarda tuttuğu günlük olduğunu anladığında yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. "Burada da birçok kez aptal olduğumu, kendinin de aptal olmadığını yazmışsın."

Michael omuz silkti. "Gerçekler acıtır."

Luke ise daha fazla kelime sarf etmek istemedi ve kollarını çocuğa sardığında, karşılığını saniyeler içerisinde aldı ve onun hiç değişmediğini gördü. Buraya gelene kadar Michael'ın onu gördüğünde ne yapacağını düşünmüş, birçok olasılık belirlemişti fakat bunların hepsi birbirinden kötüydü. Michael ise şefkat dolu biriydi, kin tutmazdı ve Luke onun sıcaklığını bir kere daha hissettiğinde, her şey için özür dilemek istedi.

Şu bir gerçek ki, ne yaparlarsa yapsınlar, hiçbir şey aynı olmayacaktı ve ikisinin de birbirine karşı duyguları farklıydı. Dostluktan, aşktan daha farklı bir duygu besliyorlardı. Michael ise her duyguya isim vermenin her zamanki gibi aptalca olduğunu düşünürdü, en az Luke kadar aptalca.

ta-daaaa

umarım hoşunuza gitmiştir

bu kitap biraz daha duygu yüklüydü neden bilmiyorum şywkwnckşuwofnlg

okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum, muhteşem kişilersiniz ve beni gerçekten mutlu ediyorsunuz

sizi seviyorum, sonraki kurgularımda görüşmek üzere -taslaklarım fazla kalabalık- <3

my husband's girlfriend  || muke (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin