18.

32 8 0
                                    

Okulun 2. dönemi başlamıştı. Bir yandan ileride olacak olan sınavlara sövüyor bir yandan da arkadaşlarımı arıyordum. Sonunda arkadaşlarımı bulup, sınıflara geçtik. Ders zili çalmıştı. Herkes yerine oturdu. Hoca içeri bir çocukla birlikte girdi.

"Çocuklar, bu yeni arkadaşınız Berkay, nakil geldi. Şehirde de yeni. Onunla ilgilenmenizi umuyorum." diyerek ona bir yer gösterdi ve oturmasını söyledi.

Ders boyunca çocuğa baktım. Hareket, hal, ilgi vs. gibi şeylerle nası biri olduğunu çözmeye çalıştım. Fazla zor olmadı çünkü ders boyunca uyudu. Bizim sınıfı iyi bilirdim. Kimse onunla ilgilenmeyecekti. Tenefüs zili çalınca yanına gittim.

"Merhaba, ben Elisa." dedim.

Kafasını kaldırdı. Dönüp bana baktı.

"Berkay" dedi, eliniz uzattı.

Gülümseyerek elini sıktım.

"Gel istersen okulu gezdiriyim sana." dedim.

Berkay, hayattan soğumuş ve her şeyden bıkmış gibi gözükse de içinde harika biri var gibiydi.

Ayağa kalktı ve "Hadi" dedi soğuk bir şekilde.

Bahçeye çıktık. Gezinirken bana anlattı birkaç şey işte.

"Ailemle buraya taşındık işte. Nedenini hiç merak edip sormadığımdan bende bilmiyorum. Hiç kardeşim yok. Canımdan çok sevdiğim ve sürekli takıldığım arkadaşlarımda yok. Yalnızım gibi bişi. Ama mutluyum. İnsanlar bazen yalnızlığın değerini bilmiyor." dedi.

Anlatırken çok soğukkanlıydı. Çok gizemli biri gibi geliyordu bana.

"Berkay, ben istediğin her an burdayım. Yani tanışalı 5 dakika olmamıştır ama burdayım. Yalnız değilsin." dedim.

Bana bakıp ağzının tek tarafını kaldırarak gülümsedi. Okul günü boyunca Berkay'la takıldım. Muhabbet ettik. Hiç bir konuşmada soğukkanlılığını bozmadı. Arada gülümsüyordu ama kahkaha atmıyordu. Tuhaftı ama beni etkilemişti.

"Ya senin sevgilin falan yok mu?" diye sordu Berkay.

"Yok, hiçte olmadı" dedim.

"İlginç, çok güzelsin." dedi.

Gülümsedim. Eve dönüş yolunda hava iyice bozulmuştu. Yağmur yağıyordu. Her yağmur yağışında ağlıyor olmam kötüydü. Hemen bir yere saklandım. Ağlamaya başladım. Berkay çıktı, geldi. Montunu çıkarıp bana sardı.

"Ne oldu?" dedi.

Ağlamaktan cevap veremedim. Gözyaşlarımı sildi. Sanki o soğukkanlılığı bir anlığına gitmişti. Biraz yavaşlamıştı sanki ağlamam. Bir daha sordu

"Neyin var?" diye.

"Bana sürekli derler ki; baban yukarıdan izler seni. Eğer yağmur yağarsa, ağlıyordur baban. Eğer açıyorsa güneş; gülümsüyordur baban. Ama yağsa da yağmur, açsa da güneş hepsinde baban tenine dokunup sana sımsıkı sarılır."

"Baban nerde?"

"Bilmiyorum."

Sımsıkı sarıldı bana. Korktum. Onu ittim. Bana hiç bir erkek sarılmamıştı çünkü. Bana sadece yağmur damlaları ve güneş sarılmıştı. Gözlerime baktı. Elimi tuttu. Hala korkuyordum.

"Korkma" dedi.

Sarıldı bir kere daha. Neredeydi o soğukkanlı çocuk? Soğuk ve yağmurlu havada içim sımsıcak olmuştu. Bir başka hissediyordum. Ayağa kalktım.

"Teşekkür ederim, yanımda olduğun için."dedim.

Sarılmak istiyordum. Ama gözlerine bile bakamadım. Gidiyordum. Bikaç adım attım.

"Elisa!" dedi.

Arkamı daha dönmeden kolumdan tutup çekti. Sımsıkı sarıldı.

"Önemli değil." dedi kulağıma fısıldayarak.

Beni bıraktığında bir şey demeden eve gittim. Montu üzerimde kalmıştı. Gece o montla birlikte uyumuştum. Ama aklımdan bir türlü çıkmıyordu Berkay'ın sarılışı. Ertesi gün okula gittiğimde sırada oturmuş arkadaşlarımda muhabbet ediyor gibi gözüksemde gözlerim Berkay'ı arıyordu. Sınıfta herkes gelmiş bir tek Berkay gelmemişti. Meraklandım. Son anda içeri girdi. Beni görünce yine o yamuk gülüşünden yaptı. Yerine geçip oturdu. Kafasını sıraya koydu ama uyumadı, bana bakıyordu. Dersi dinlermiş gibiydim ama aklımda ondaydı.'Bu nasıl iş be? Klasik yeşilçam filmleri gibi. Şimdiye kadar ne bir sevgilim ne bir sevdiğim oldu. Bir anda çıkıp gelen bu çocuk mu yıkacaktı bütün kurallarımı?' Ders boyu böyle düşündüm. Tenefüs olunca Berkay beni yanına çağırdı. Gittim. Bir şey demeden yürümeye başladı. Bahçeye çıktık. Bir bankta oturduk.

"Şey.. Montun bende kalmış." dedim.

"Sende kalabilir." dedi.

"Ee niye geldik?"

"Ne biliyim. Canım istedi."

"Ne zamandır senin canının ne istediğine göre hareket eder olduk?" dedim.

"Sana aşık olduğumdan beri." dedi.

"Ne aşık olması be!?"

"Kaç türlüsünü biliyorsun?"

"Ne türü? Ne diyorsun Berkay? Anlayacağım dilden konuş."

"Seni seviyorum, itirazın var mı?"

"Var."

"Banane."

Astım suratımı. Arkama yaslanıp oturdum. Kolunu sırtıma attı.

"Benim olsan daha güzelsin." dedi.

"Bir anda geliyorsun, daha seni tam olarak tanımıyorum bile, ama senin olmamı bekliyorsun. Nasıl oluyor o?"

"Bak bu sefer kalbim öyle istiyor."

"Of." dedim.

"Ne yani seni sevemez miyim?"

" Seversin de ben niye senin olayım? Sırf seviyorsun diye mi? Bu zamana kadar kimseye en ufak bir sevgi bile taşımadım. Nasıl sevdiysem hep arkadaşçaydı. Hep mesafemi korudum. Kurallarımla yaşadım. Şimdi sen neden kurallarımı yıkasın ki?"

Kendine biraz daha yaklaştırdı beni. Baktı gözlerime.

"Kurallarını yıkamam da seni çok severim."

"Beni 2 gündür tanıyorsun. 20 gün sonra nefret edebileceğin ihtimalide var."

"Ama ben şimdi seviyorum."

Diyecek bir şey bulamadım. Sarıldı bana.

"Bak bir kere dene. Her şeyin bir ilki var derler ya. Ben ilk defa birine soğukkanlı davranmak istemiyorum." dedi.

Gözlerim dolmuştu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Berkay kurallarımı yıkmıştı, farkındaydım. Belkide denemek lazımdı. Sımsıkı sarıldım Berkay'a. O gün güneş açmıştı.



Sözler'in GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin