(Medyadaki tahmin ettiğiniz gibi Melis.)
Odama koşar adımlarla gittim.Üzerime kalın ve rahat bir şeyler giyip evden çıktım.Arabamı çalıştırdım ve annemi aramaya başladım.
Bugün annem beni kandırmıştı.O benim kendisine olan bağlılığımı kullanmıştı.Bunları bilerek yapmadığını bilsemde yine de üzülüyordum.Bütün bu olanlardan bıktım ve sıkıldım.Hayatım hep aynı rutinlerde gidiyor.
Annemin nereye gideceği belli olmaz diye yakıtımın bitmek üzere olduğunu umursamadan ara sokaklara girdim.Tam köşeden dönerken çok yakınımdan gelen silah sesiyle frene bastım.Merakıma söz geçiremeyerek sesin geldiği yeri aramaya başladım.Ve köşeyi döndüğümde, olanları gördüm.Yaklaşık beş altı adam,önlerinde bir adamı öldürmüş ve önlerindeki diğer adama da silah doğrultmuşlardı.Silah sesiyle yerimde zıpladım ve elimde olmadan cırladım.Arabanın pencereleri neden açıktı ki...
Hepsi birden bana doğru döndüklerinde içimde oluşan adrenalinle arabamın gazını kökledim.Arabamın tekerleğinden acı çığlıkları umursamadan ana yola çıktım.Ana yolun biraz fazla ıssız olduğunu hissettim.Arkadan gelmediklerini gördüğümde biraz olsun rahatladım.Yakıtımın götürdüğü yere kadar gidip,arabadan indim.Yakıt istasyonunun nerede olduğunu hatırlamaya çalışırken burnuma ve ağzıma kapanan ellerle gözlerimi büyüttüm.Gözlerim ağırlaşıp kapanmaya başlarken son duyduğum sözcükler şuydu:
"Benden kaçabildiğini mi sanmıştın?"
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Gözlerimi açtığımda etraf karanlıktı.Tabi sonradan gözlerimin bağlı olduğunu anladım.Benim jeton bazen köşeli olabiliyor da.Başımda feci bir ağrı vardı.En son nerede olduğumu hatırlamaya çalıştıkça daha çok ağrıyordu.Ah tabi ya, kaçırılmıştım.Beni bir sandalyeye bağlamışlardı.Klasik...Ama bu klasiklikten popom hiç hoşlanmadı.Sandalye tahta olmak zorumda mıydı?Bileklerim iplerin sıkılığından can çekişiyordu.
Ama onlar da ortalık yerde insan öldürmeselerdi.Burada benim suçum ne?Evet Melis'in suçu ne?Bir süre daha bekledikten sonra "Hey! Kimse yok mu?" diye bağırdım.Gerçekten de cevap beklemiyordum aslında.Cevap da gelmedi zaten.Sadece kapının açılma sesi ve ayak sesleri.Ayak sesleri giderek yaklaştı ve önümde durduğunu hissettiğimde ses kesildi.Tırsmaya başlamıştım."Gördüklerimi kimseye söylemeyeceğim bırakın gideyim." dedim.Gözyaşlarımı yanaklarımda hissettiğimde kendime kızdım.Ağlamamalıydım.Bu onu daha çok mutlu ediyordu.
"İki seçeneğin var." diyen kalın ve bir o kadar da güzel sesle irkildim.Güzel bulmam tuhaf.Neyse çirkin diyeyim o zaman.
"Birincisi ve benim de tercih etmeni önerdiğim; benim her istediğimi yapacaksın ve bizim işleri bilirsin kanlıdır.Ama senin işin farklı."dedi.Nasıl yani bu nasıl bir yardım olabilir ki.Fesat düşünmemeye çalıştım."Bu nasıl bir iş o zaman?"dedim.Sesim ağladığımdan dolayı kötü çıkabilir diye korksamda çıkmamıştı.
"Aslında iş gibi anlama ama ajanımız olacaksın.Tabi birinci seçeneğimi kabul edersen...Gelelim ikinci seçeneğe..."
Ellerimi sıkmıştım.Devamını anlamıştım."Öleceğim hahaha anladım."dedim.Ciddi konuları ciddiye alamama sorunum vardı.Ya da bu adamın sesi kendisini ciddiye almamı engelliyordu."Birinci seçeneğimi seçsem benim işim zaten var."dedim.'Hayatın hakkında senin bilmediklerini biliyorum.Ve karar vermek için bir günün var.' dediğinde içim ürperdi.Mırıldanarak"Benim zaten bir işim var ama.." diye direttim.'Sana bunu soran olmadı küçük hanım.Ama eğer ben ilk seçeneğinizi istemiyorum dersen önünde ikinci bir seçenek var.Düşün ve kararını ver." dedi ve yine ayak sesi,kapı sesi...
Gittiğini anladığımda olduğum yerden kaçmanın yollarını aradım.Ve ilk işe bileklerimdeki iplerden başladım.Tahminimce bir saatin sonunda iplerden kurtuldum.Gözlerimi açtığımda odada hiç eşya olmadığını görmem beni fazla şaşırtmadı.Ayak bileklerimdeki ipi de çözdükten sonra nereden kaçabileceğimi düşünürken pencerenin camları ile göz göze geldik.Kilitli olduğunu gördüğümde bende sandalyeyi cama fırlatmaya karar verdim.Sesten dolayı hemen odama gireceklerini bildiğim için hızlı olmalıydım.
Camı kırdıktan sonra fazla yüksek olmayan yerden atladım.Birazcık popo üstü düşsemde hemen ayaklandım.Ve olduğum yerin bir ormanlık olduğunu anladım.Evden uzağa ,nereye gittiğimi bilmeden koştum.Ağaçların kökleri hızımı kesiyordu çünkü ben onlara takılmamak için dikkat ediyordum.
Ve her zamanki sakarlığımla yerde yuvarlanmaya başladım.Durduğumda ise kollarımdaki çiziklere ve kalçamdaki ağrıyla yüzümü buruşturdum.
Ayağa kalktığımda ise sağ bileğimi burktuğumu anladım.Sol ayağımla sekerek bir ağacın kavuğunun içine yerleştim.Zaten beni kaçırdıkları evden çok uzaklaşmıştım.Ve bu burkulmuş ayağımla da bir yere gidemezdim.Uykunun da verdiği sersemlikle gözlerimi kapatarak kendimi uykuya bıraktım.
(Beğendiyseniz vote lamayı unutmayıınn😄)
(Önceki bölümden daha uzun oldu.Ama yine de kısa biliyorum.Bölümler geçtikçe düzeltmeye de devam edeceğim.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYANIN AJANI
Przygodowe"Uzakken bile bir nefes kadar yakınımdasın." •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• "Karakterin tam oturacakken sandalyeni mi çektiler?" •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• "Uzaylılar ne zamandan b...