1. BÖLÜM

106 12 32
                                    

Bu gün kızları ben almaya gidecektim. Oradan da beraber bir şeyler içmeye ve alışveriş yapmaya gidecektik.

Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim.
İlk önce bir duş aldım. Daha sonra üzerimi giydim

ve saçımı da düzleştirdikten sonra aşağıya indim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ve saçımı da düzleştirdikten sonra aşağıya indim. Kendime ufak bir kahvaltı hazırladım ve yemeye başladım. Kahvaltıdan biraz atıştırdıktan sonra ortalığı topladım ve kızları beklemeye başladım...

Kızlar fazla zaman geçmeden gelmişlerdi. Belgin gelip zile bastığı da kalkıp kalpıyı açtığımda:
"Naz. Naber? Hadi gidiyoruz."dedi ve beni çekiştirmeye başladı.
Ben de:
"Hey... Belgin sakin... Ne bu heyecan? Tamam içerden çantamı da alıp geliyim sen de arabaya git."dedim ve Belgin'in kolundan kurtulup içeriye doğru hızlı adımlarla açık olan kapıya doğru ilerledim. İçeri girince direk odama çıkıp siyah sırt çantamı aldım ve içinde gerekli her şeyin olduğundan emin olduktan sonra telefonu da çantanın içine atıp aşağıya doğru zıplayarak inmeye başladım. Merdivenleri inince televizyonu da kapatıp dışarı çıktım. Kapıyı dışardan kitleyip arabaya doğru ilerledim ve arabaya yaklaşınca kapıyı açan Gökçen'e bakarak arabaya bindim. Gerçekten güzel olmuştu. Herzamanki gibi. Üzerine gri, dizinin üstünde ve belinin iki yan tarafında iki parça deri aksesuarı olan, kolsuz bir elbise giymiş ve bir kolye ve bir şapka takıp küçük bir kol çantası almıştı. Ben de:
"Oooo... Gökçen hanım bu ne güzellik. Kimin için bu kadar uğraş?"dedim.
"Ya ne? Kendime süslenemez miyim? Biz insan değil miyiz? Hem illa birisi için mi hazırlanmak lazım?"dedi.
"İlla biri için hazırlanmak gerekmez ama bu şekilde bir hazırlarlık aklıma başka bir şey getirmedi."
"Nedense?!! Acaba neden öyle?"dedi Gökçen.

Ordan ağzına bir yumruk çakacam şimdi... Neyse sakin olama lazım.

Biz böyle atışırken Ebru çoktan arabayı sürmeye başlamıştı. Zaten hep aceleci birisiydi. Kesin bu gün de öyle yapacak.

Bizim konuşmamız ve ya atışmamız artık her neyse son bulunca Ebru:
"Merhaba Naz. Asıl sana sormalı bu ne güzellik?"dedi.
Diğer taraftan Belgin:
"Aynen bu ne güzellik kız?"dedi koluma vurarak. Koluma vurulmasından hiç hoşlanmazdım. Belgin ise bunu bildiği halde sırf beni sinir etmek için benim omzuma vurmaya devam ederdi.
"Ya sana daha kaç defa yapma diyeceğim? Yapma şunu ya."dedim.
"Ama seni sinir etmek hoşuma gidiyor ya..."dedi.
"Bir daha yapma."dedim. Aslında bunu desem de demesem de bir şey farketmezdi. Çünkü Belgin yine bildiğini okuyacak. Yine... Yine... Yine... Ve yine...

Bu sırada Ebru:
"Eee... Kızlar hangi kafeye gidelim?"diye sordu.
"Benim bildiğim bir kafe var. ***kafe oraya gidelim."dedi Gökçen.

Bu kız aslında fazla dışarı çıkmaz. Burayı nerden biliyor ki?

"Hadi o zaman oraya gidelim."dedi.

Kafeye gelince dört kişilik bir masaya oturduk. Garsonlardan biri bizi görünce yanımıza gelip siparişkeri istedi. Biz de tek tek söyledikten sonra tekrar gitti. Biz de biraz sohbet etmeye başladık.

3 HARF (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin