Bölüm - 2 " O Perşembe "

168 63 1
                                    

Ben -dört kişi kaldığımız küçük evimiz-ismini bile bilmediğim bir adam...İlk kez yapıyorum bu komboyu.Cebimdeki anahtarı çıkarıp titreyen ellerimle zar zor açıyorum kapıyı.Evde kimsenin olmadığına eminim.Ağır ve ürkek adımlarla giriyorum içeri.Ufacık bir çekingenlik,tereddüt dahi göremiyorum onda.Koridordaki karşılıklı odalardan sağdakine geçiyoruz ve soldaki duvar dibindeki yatağa........"Kaç yaşındasın?"diye fısıldıyor üzerimde yatarken."On dokuz..."diye cevap veriyorum anın etkisiyle gözlerim kapanırken.Kendini geri çektiğini hissediyorum.Göz kapaklarımı aralayıp değiştirmeye çabaladığı yüz ifadesine bakıyorum."Çok küçüksün."şeklinde bir mırıldanış çıkıyor ağzından."Ben küçük değilim ama sen tam bir korkaksın!"diyerek iki dakika öncesine dönmeyi başarıyorum.Cem'e de,kendime de ihanet ettiğimi,bir daha battığım yerden çıkamayacağımı bildiğim halde...


Telefonun kulağıma dolan melodisiyle zar zor açıyorum gözlerimi.Uzanıp komodinin üzerindeki telefonumu alıyorum,uzun uzun bakıyorum ekrana."Cem".....İsmindeki her harf beynimde ayrı ayrı dalgalanmalara neden oluyor.Bir süre sonra vazgeçiyor aramaktan.İyice gömülüyorum yatağa,sıkıca sarıyorum çıplak bedenime pikeyi.İyi ki ben uyumadan gitmiş...Nasıl bakardım ki yüzüne?Cem'in yüzüne nasıl bakacağım?Ne diyeceğim ona?Ne yapacağım?Çarşaftaki kan lekesine ilişiyor gözlerim.Geceki sessiz ağlayışlarımı bırakıp bir kenara hıçkırıklara boğuluyorum bedenim titrerken soğuktan.Gururumu,onurumu,namusumu,bedenimi,ruhumu sattım ben!Fiyat biçtim hepsine.Güneş doğsun diye ayı batırdım ben,yıldızları kaydırdım gökyüzümden ve hesap edemediğim bir karanlık bahşedildi bana.Karanlığın,hiçe saydığım yıldızlara karşılık beni güneşle taçlandıracağı ise meçhul.Çelik kapıdan gelen anahtar sesiyle kendimi toparlamak mecburiyetinde kalıyorum.Odanın kapısını kilitleyip giyiniyorum.Komodinin üzerindeki çeki katlayıp çekmeceye bırakıyorum,Yatak çarşafını değiştirip kirli olanı yatağın altına atıyorum.Son olarak şu lanet hugo boss kokusunu yok etmek adına camları açıyorum.Gözyaşlarımı silip çıkıyorum odadan.Salona girdiğimde Bekir'in solgun yüzüyle karşılaşıyorum."Evde olduğunu bilmiyordum.Okula mı gitmedin?"diye soruyor başını kaldırıp beni fark ettiğinde."Dersim yok bugün."diyorum.Başını sallıyor.Tam karşısına,dizlerimin üstüne çöküyorum.Onu bu halde görmekten öylesine yoruldum ki..."Bekir..."diye fısıldıyorum ellerini avuçlarımın arasına alırken."Çocuğu aldırmasını istedim."diyor sesi giderek daha da kısılıyor.İnanmakta güçlük çekiyorum."Sen mi?"diyorum,"Aslı'ya çocuk için yalvaran,hayaller kuran sen,sen mi istedin o cana kıymayı."diye mırıldanıyorum,"Her şey düzelecek göreceksin.Eskisi gibi olacak.Yapacağım bunu.Söz veriyorum.".........Ve onu onlarca düşünce ile öylece bırakıp odama geçiyorum.Yatağın altına fırlattığım çarşafı makineye kendimi de duşa atıyorum.Suyun sıcaklığını artırıyorum.Su yaksın geçsin bedenimi istiyorum.Ruhuma ulaşsın,onu da temizlesin paklasın...Olmuyor.Olmayacakta.Suyun altında oturup ağladığım on beş dakikayı saymazsak on dakikada çıkıyorum duştan.Cem ile karşılaşmamak için dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.Ne zamana kadar kaçacağım ondan bilmiyorum.Yüzüne nasıl bakacağımı hesap edip duruyorum geceden beri.Ne bir çözüm ne de bir yol...Yok!Kaybettim onu!Her şeyden habersiz olması ise değiştirmez hiçbir şeyi...

HAZİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin