Bölüm- 9 "Cılız Mum Işığım"

116 54 4
                                    

Ve sonlanıyor gecemiz.Aramızda geçen birkaç diyalog üzerimdeki yükün bir parçasını koparıp atmış gibi geliyor.Hafifliyorum.İçimdekileri dökmek bir nebze de olsa bir şeyleri paylaşabilmek rahatlatıyor beni.İçimi kaplayan anlayamadığım bir huzurla çekindiklerimden bir şey kalmıyor geriye.Yaslanıyorum rahatça arabanın siyah deri koltuğuna.Uyku akıyor gözlerimden.Gecenin soğuğunda titriyor bedenim Demir Bey'in omuzlarımı örten ceketine rağmen.Yol boyunca konuşmuyoruz.Evin önüne geldiğimizde durduruyor arabayı.Kısa süren bir sessizliğin ardından üzerimdeki ceketi çıkarıp arka koltuğa bırakıyorum."Teşekkür ederim Demir Bey.Sohbetiniz için,yemek için,evime kadar bıraktığınız için,ceketiniz için..." diye mırıldandıktan sonra kapının koluna yöneliyor elim.Kapıyı açtığım anda, "Beni kahve içmeye falan davet etmen gerekmiyor mu?" diyor.Yadırgıyorum bu söylemeni."Bu akşamın da mı karşılığı vardı?" diyorum usulca.Bir an bile olsa onun iyi biri olabileceğini nasıl düşündüm?Tüm karanlığına rağmen içinde bir ışık parıltısı olabileceğine nasıl inandım?Yaşadığım duyguyu tanımlayamıyor,tarif edemiyorum.Kendime kızıyorum.Çok kızıyorum.Yaşadığım iç savaşın harareti artarken arabadan inip eve yöneliyorum.Bahçe kapısını tam açacakken kolumu yakalıyor.İstemsizce etrafta geziyor gözlerim.Duyulan ve görülen her şeyin Bekir'e iletildiğini düşünürsek yersiz bir korku değil bu."Ciddi değildim." diyor,"Sadece tepkini ölçmek istedim."...Tek kelime dahi etmeden ellerinin arasından kurtulmaya çalışıyorum.Belimden çekip kendine yaklaştırıyor beni."Amacım sadece tepkini ölçmekti,gerçekten.Emin ol o hatayı bir kez daha tekrarlamayacak kadar farkındayım artık bazı şeylerin.Kendimin,senin ve konumumun farkındayım.O gün yani uyuyana kadar seni izlediğim gece...Hataydı.Sana dokunmamam gerekirdi.Ama be ne zaman iyi bir şey yaptım ki?Üzgünüm küçüğüm...Hayatında tanıyabileceğin en berbat insanı tanıdın..." diye fısıldıyor.Her seferinde bunu yapmaktan kaçınmıyor.Ondan nefret ettiğim anda tüm duygularımı resetliyor.Hissizleşiyorum.Ve hemen sonra önceki duygularıma tezat yeni hislere kapılıyorum.Yüzüne bakıyorum.Bir saniye olsun gözlerimden ayırmıyor gözlerini.O keskin bakışlarından uzak,masum küçük bir çocuğun bakışlarına benzetiyorum bakışlarını bu kez.Başımı sol yanına yaslıyorum,kalbinin üzerine.Bu yaptığım için bir hafta boyunca içimde oluşacak yeni bir savaşla uğraşacağıma neredeyse eminim."Burada bir kalp var,atıyor.Bu sadece nefes aldığınızın göstergesi değil.Kalbinizin görevi sadece kan pompalamak değil,inanın.Kalbiniz her zaman size doğru yolu göstermek için var.O da hatalar yapıyor ama sonuçları mantığınızı kullanarak yaptığınız kadar acıtmıyor.Hem...Kalbinizi hiçe sayarak vicdanınıza ulaşamazsınız."diyorum kendimi geri çekerken.Az önceki davranışımın ne kadar doğru olduğu başlıyor zihnimi kemirmeye.Başımı istemsizce önüme eğiyorum bakışlarından kaçarken yine."Bu mu lan beni aldattığın herif!" şeklinde bir bağırış işitiyorum.Sesi algıladığım an olduğum yere çakılıp kalıyorum."Sen cidden zevksizmişsin." diye mırıldanıyor Demir Bey ve Cem'e doğru ilerlemeye başlıyor.Olabilecekler hızlı bir şekilde geçiyor gözlerimin önünden.Demir Bey'in peşinden koşuyorum."Bir şey mi söyledin?Duyamadım..." diyor Demir Bey soğuk bir sesle.Cem'in Demir Bey'e aldırmadan sürdürdüğü bana yönelik bakışları kısa bir süre sonra sözlü saldırılarına eşlik ediyor.Hakaretler,ağza alınmayacak sözler...İçini döksün istiyorum,Demir Bey'i zapt etmeye çalışıyorum.Olmuyor.Beni itip eve girmemi söylüyor.Cem'e yaklaştığı anda yumruğunu geçiriyor yüzüne.Aldığı darbenin etkisiyle tökezleyip dengesini kaybediyor ve asfalta düşüyor.Tutamıyorum göz yaşlarımı.Koruyamıyorum soğukkanlılığımı.Yıllarımı verdiğim,ömrümü vermek üzere sevdiğim adamın benim yüzümden yaşadıkları...Yaşattıklarım..."Seni azraile bırakmayacağım!Yemin ederim ki bırakmayacağım!" diye devam ediyor bağırışlarına."Bak hala konuşuyor!Uzak duracaksın ondan!Uzak duracaksın bu evden!Bu sokaktan dahi geçmeyeceksin!Anladın mı?" diye bağırıyor Demir Bey her bir yumruğunun ardından.Sesleri duyduklarından olsa gerek evlerinden çıkıp gelen insanları görünce şükrediyorum.Demir Bey'i Cem'in üstünden alıp Cem'i uzaklaştırıyorlar.Her şeye rağmen tehditler savurmaya devam ediyor giderken.Cem uzaklaştığında,evlerinden çıkıp gelen insanların kınayıcı bakış ve sözleri altında eziliyorum.Ağır adımlarıyla bir süre sonra gözden kayboluyorlar.Demir Bey nefes alıp verişini kontrol etmeyi başardığında yanıma geliyor.Defalarca kez özür diliyorum yaşanılanlar için."Yine gelir mi o?" diye soruyor."Bilmiyorum şeklindeki cevabıma karşılık onu bu gece misafir edip edemeyeceğimi soruyor.Duyduğum mahcubiyet onaylamak zorunda bırakıyor bu sorusunu.Bahçeye giriyoruz ve evin önüne geldiğimizde çantamdan çıkarıyorum anahtarımı.O gece geliyor yine aklıma.O gece...Ellerimin titreyişi...İçimdeki korku...Bu kapıdan içeri girişimiz...Beynimdeki bulantı yok oluyor kapıyı açtığımda.Çekiniyorum ondan ama yine de Cansu'nun evde olduğunu bilmek bir parça da olsa rahatlatıyor beni.Demir Bey'in yatağını salondaki koltuğa açmayı planlıyorum.Ancak bilirsiniz planladığımız şeyler her zaman gerçekleşmez.Ve bu da gerçekleşmiyor.Salona girdiğimde Cansu'yu pencere önündeki kahverengi koltukta.Üstünü örtüp yerdeki kitaplarını topluyorum.Sarı saçlarına bir küçük öpücük kondurup kapıya yöneldiğimde Demir Bey'in kapıda beklediğini fark ediyorum."Aynı odada mı uyuyacağız?" diyor gülümseyerek.Bir an aklıma Aslı ve Bekir'in odasında kalma fikri geliyor ve geldiği gibi de gidiyor.Bugüne kadar o odaya girdiğimi hiç hatırlamıyorum.İkisine özel olan tek şeydi o oda."Maalesef." diyorum Demir Bey'e.Cansu'nun yatağındaki nevresimleri değiştiriyorum.Yıkayıp ütülediğim çamaşırlarım arasından Bekir'in siyah eşofmanını ve beyaz bir tişörtünü buluyorum.Demir Bey'e uzattığımda "Temiz." diyorum, "Yıkandı,ütülendi."....İtiraz etmeden alıyor elimdeki kıyafetleri.Kendi pijamalarımı alıp banyoda giyiniyorum.Bir şeyler yaşıyorum kendi içimde.Ne olduğuna dair bir fikrim yok.Olması dileğiyle banyoda oluşturduğum küçük tezlere son verip ağır ve çekingen adımlarla odaya ilerliyorum.Gözleri kapanmış,yatağa gömülmüş...Işığı kapatıp yatağa geçiyorum.Komodinin üzerindeki abajuru açıyorum.Ne kadar çabalasam da onu izlemekten alıkoyamıyorum kendimi.Hayır değerli okuyucum,ona aşık falan olmuyorum!Sadece uyurken onu izlemek beni o kadar çok düşünceye itiyor ki beni ister istemez.Pikenin altından karnıma sarıyorum kollarımı.Ona mı benzeyecek acaba?Yoksa bana mı?Çok tuhaf bir şey bu bebeğim,çok tuhaf.Yanımda baban...Aynı odadayız.Aynı havayı soluyoruz.Belki seni bilmiyor evet.Belki de hiç bilmeyecek.Ama bak...Aynı yerdeyiz.Sen,ben,baban...

HAZİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin