Bölüm- 11 " Korkma Küçüğüm... "

89 50 2
                                    

Yatağın ucunda,ayaklarımı yere değmeyecek şekilde sallıyorum.Kendimi oyalamaya çalışıyorum bir şekilde ama başaramıyorum.Aklım hep aynı yerde; içimdeki o ufaklıkta...Birazdan öldüreceğim o ufaklıkta...Arada hemşireler gelip gidiyorlar ellerindeki kağıt parçalarını imzalatmak için.Bir başkasının hayatını izliyor gibiyim beyaz perdede.Esas oyuncu ise başımda durup aptal cümlelerine kanmam için uğraşıyor.Üçümüz içinde en iyisi buymuş.Bu kararım her ne kadar su serpse de içine yine de kontrolü elinden bırakmamaya kararlı.Vazgeçme ihtimalimden delicesine korkuyor...Bacaklarımı bir ileri bir geri şeklinde hareket ettirmeye devam ediyorum.Üzerimde bedenimden oldukça büyük,açık mavi,omuzlarında çıtçıtları bulunan bir ameliyat önlüğü var.Burnumda o lanet hastane kokusu...Bekliyorum...Onu benden alacakları zamanı bekliyorum.Bir yandan öylesine hızlı bir yandan öylesine yavaş ki zaman...Bekliyorum...Demir Bey gibi dört gözle değil,korkuyla bekliyorum.Bekliyorum...Beklemek sıkıcı.Beklemek tüketici.Beklemek yorucu.Beklemek çok yorucu...Zaman geçiyor.Çabuk ve acımasız...Zaman geçiyor.Geçiyor,geçiyor ve sıkıca tutmaya çalıştığım avuçlarımdan kayıp gidiyor.Bir umut vermeksizin gidiyor.Zaman geçiyor.Saatin tiktakları...Her biri nefesimi kesmeye yetiyor.Zaman geçiyor...Odanın kapısı açılıyor.Beni almak için geliyorlar.Çığlıklar atıyorum içimde, duyansa sadece benim! Demir Bey belimden tutuyor ve ameliyathaneye kadar eşlik ediyor bana.İçeri gireceğim sırada kolumdan tutup kendine çekiyor.Yüzümü ellerinin arasına alıyor,gözlerime bakıyor bir süre."Korkma küçüğüm." diyor.Göz yaşlarımı silmeye çalıştığı sırada ellerini itip içeri giriyorum.Sinem güler yüzle karşılıyor beni.Ne gerek varsa! Sorduğu soruları yanıtsız bırakıyorum.Tek kelime çıkmıyor ağzımdan.Işıkların altındaki siyah deri sedye benzeri o şeye oturuyorum.Vücudumu titretiyor odadaki soğuk.Esmer beyaz önlüklü kadının elindeki şırınga ile bana yaklaştığını görüyorum yerdeki bakışlarımı kaldırdığımda.Uzanmamı söylüyor.Beni bayıltacakları şey o şırınganın içinde olsa gerek.............................Ne yapıyorum ben? Ne işim var burada? Yapamam,hayır!Bunu kendime de fasulyeye de yapamam! Aniden kalkıyorum oturduğum yerden.Yerdeki beyaz terlikleri ayağıma geçirmeye çalışsam da yapamıyorum panikten.Hızla fırlıyorum bu lanet yerden.Otomatik kapı açıldığında Demir Bey ile göz göze geliyoruz.O daha ne olduğunu anlamaya çalışırken,soldaki koridora sapıyorum.Çıplak ayaklarım kayıyor çoğu zaman ama hızımı kesmeden koşarak çıkabiliyorum hastaneden.Demir Bey'de ardımdan koşuyor.Asfalt ayaklarımı acıtıyor ama bir an olsun vazgeçmeyi düşünmüyorum,pes etmiyorum.En sonunda bir taksi çeviriyorum.Taksicinin pek gönlü olmasa da yalvarışlarımın ardından beni evime götürmeyi kabul ediyor.Yol boyunca arkaya bakıp duruyorum.Hala takip ediyor olması korkutuyor beni.Evin önüne geldiğimde taksiciye beklemesini söyleyip hızla bahçe kapısından giriyorum.Evin çelik kapısını yumruklamaya başlıyorum.Ellerim acıyor vurmaktan ama acıyı düşünecek durumda değilim.Kapıyı Cansu'nun açmasını beklerken Bekir açıyor.Allah kahretsin!!!!!!!! "Para ver." diyorum,"Otuz lira."...Sorgulamadan cebinden üç onluk çıkarıyor.Bahçeden çıkıp taksiciye veriyorum parayı ve tekrar fırlıyorum eve.Karşımda Cansu ve Aslı'yı buluyorum,arkamda ise Bekir..."Neler oluyor?Bu halin ne?" diye soruyor Aslı hayretle.Ayaklarımdaki acıyı yeni yeni hissetmeye başlıyorum.Bacaklarımın titreyişini engellemek için eğilip diz kapaklarımı tutuyorum.İçimdeki korkuyu bastırmak adına derin derin nefes alıp veriyorum.Cevaplamadığım soruları tekrar tekrar sormaya devam ediyorlar.Ve o anda kapıyı kırmak istercesine yumrukluyor biri."Açmayın!" diye bağırıyorum,"Ne olur açmayın..."...Bekir beni duymazdan geliyor ve kapının mandalına basıyor.Sanki bir şeyler tuzla buz oluyor içimde.Kapıyı açtığında telaşla Cansu ve Aslı'nın arkasına geçiyorum.Demir Bey'in deliye dönmüş o hali içimdeki korku denizini daha da şiddetlendiriyor.Yüreğime çarpıyor hırçın dalgalar.Bekir'i gördüğünde küçük bir şaşkınlık yaşasa da belli etmeme gayretinde.Yüzü kan ter içinde...Zar zor çekiyor ciğerlerine oksijeni."Buyrun..." diyor Bekir,"Ne istiyorsunuz?"...Kısa süreli bir sessizliğin ardından, "Şu küçük şeytanı alıp gideceğim,bir şey istediğim yok!" diyor beni işaret ederek.Bekir'in sinirlendiğini anlıyorum ellerinin titreyişinden.Fakat ses tonunu kontrol etmeye çalışıyor,bunun için çaba sarf ediyor."Didem'den ne istiyorsunuz?" diye değiştiriyor sorusunu Bekir.Demir Bey'in gözlerinin içine bakıyorum.Yalvarıyorum adeta."Geliyor musun?" diyor tehditkar bir sesle."Hayır..." diye mırıldandığım anda içeri girmeye çalışıyor ve Bekir durduruyor onu."Bak kardeşim..." diyor Bekir'in omzuna elini attığında."Bu korumaya çalıştığın kız var ya...Lanet bir barda çalışıyordu.Tanıştığımız gece benimle birlikte oldu hem de bu evde.Şuan karnında bir çocuk var,biyolojik olarak Allah kahretsinki benden bir parça!Ve dahası...Bu küçük şeytan menfaatleri uğruna çocuğu aldırmaya yanaşmıyor." diyor öfkeyle.Artık geri dönüş yok benim için.Yalanlar yok,sırlar yok,güvenmek güvenilmek yok!Sadece koca bir karanlık var.Koca bir hiç...Koca bir hiçim.Var olamadığı gibi yokta olamayan,karanlıktaki cılız bir mum ışığı olmaya çalışsa da karanlığın yuttuğu bir hiç!Söylenenlerin ağırlığıyla tökezliyor Bekir kapının eşiğinde.Duvara tutunarak güçlükle ayakta tutuyor kendini.Yaşadığı hayal kırıklığı kelimelerle nasıl tarif edilebilir ki?Son bir umutla bana doğru geliyor sağ eliyle duvardan destek alarak.Tam karşıma geçiyor.Bakamıyorum yüzüne.Dağılmış saçlarımı düzeltiyor,sonra yüzüme dokunuyor,elleri buz gibi..."Kaldır başını..." diye mırıldanıyor.Elim ayağım titriyor.Başımı kaldırdığım an nemlenmiş gözlerini fark ediyorum.Omuzlarım daha da ağırlaşıyor.Kaldıramıyorum bu yükü."Doğru mu adamın söyledikleri?" diye soruyor yalvarırcasına.Sesim çıkmıyor,çıkaramıyorum."Didem yalan de!Yalan söylüyor de!Doğru olamaz...Sen böyle bir şey yapmazsın..." diyor içindeki umut ışığı cılız bir şekilde yanmaya devam ediyor.Yerin dibine giriyorum utançtan.Uzun uzun susuyorum."Hadi Didem...Yalan söylüyor de!Söyle de haddini bildireyim ona!Hadi Didem bir şey söyle!" diye bağırıyor."Doğru söylüyor." diye fısıldıyorum kendimi sıkmaktan kemiklerim ağrıyor.Aslı Bekir'in koluna girip içeri götürmeye çalışıyor."Bekir lütfen...Dikişlerin açılacak,ayakta durmaman gerek." diyor ağlarken.Bekir kurtarıyor kolunu Aslı'nın ellerinden."Nasıl yapabildin?" diyor,"Ben bunca şeyi sizin için yapmışken,iyi bir hayatınız olsun diye çabalarken sen bunu nasıl yapabildin?Bu muydu karşılığı?Söyle!İnanamıyorum sana...İnanamıyorum...Hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım.Yerin dibine soktun beni de kendini de.Yazıklar olsun..." diyor acıyarak bakarken  yüzüme.Bekir'den bunları duymaktansa ölmeyi tercih ederdim.Tam arkasını dönüp gidecekken kapının önünde yarattığı trajediyi sessizce izleyen Demir Bey'e takılıyor gözleri."Didem'i mi istiyordun?" diyor iğrenircesine ona bakarken.Demir Bey,Bekir'in ne yapacağını kestirmeye çalışan boş gözlerle bakıyor.Bekir ani bir hareketle kolumdan tutuyor ve kapıya kadar sürüklüyor."Al sana Didem!" deyip Demir Bey'in ayaklarının dibine atıyor beni ve sertçe kapatıyor kapıyı...

HAZİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin