Bölüm- 6 "Tesadüf Mü Kader Mi ?"

108 59 7
                                    

Vedaları sevmem.Bir vedadan söz etmeyeceğim o nedenle.Hem geri döneceklerine göre bir veda da sayılmaz bu.İş bulmak adına dolaşıp duruyorum tüm hafta.Ne olursa olsun iş ayrımı yapacak durumda değilim.Ve okula bir süre için ara vermeye karar verdim .Yarım günlük bir işin getirisi yeter mi ki bir evi geçindirmeye?En sonunda bir inşaat firmasına başvuruyorum elimdeki ilanla.Bacaklarımın ağrısı daha da artıyor,ölüyorum yorgunluktan.Bu işi kesinlikle almam gerek!

Tesadüf mü kader mi?İnsanlar çoğunlukla inanmazlar tesadüflere,'her şey kaderde yazıyor' derler ama ben şuan tesadüflere inanıyorum.Zira kaderim bana bunu yapacak kadar kötü olamaz.Soluk almayı bile neredeyse unutacak derecedeki sessizliğim oracıkta öyle biçare oturmama eşlik ediyor.Çaresizliğin ve çok tekrarlıyorum ama utancın dibindeyim.Ne yapacağıma karar veremiyorum.Kalsam bir türlü çekip gitsem başka türlü..."İş için geldin öyle mi?"diye soruyor.Başka ne için gelmiş olabilirim ki?"Ben...Evet..Kusura bakmayın.Gitsem iyi olacak..."deyip ayağa kalkıyorum.Bir an önce gitmek istiyorum bu yerden.Yine bir hamle yapıp bileğimden tutuyor.O gün barda bileğimi kavrayışı geliyor gözümün önüne.Hızla çekiyorum elimi avuçlarının arasından.Yüzümün yandığını,sinirden titrediğimi hissediyorum."Demir Bey!"şeklinde bir uyarı çıkıyor ağzımdan.Yüzüme dahi bakmadan yerine geçiyor,yönetici koltuğuna..."İşe alındın."diyor umursamaz bir tavırla."Teşekkür ederim.Sizden iyilik istemiyorum."diyorum kapıya yöneldiğimde."İşe alındın."diye tekrarlıyor her kelimesine basa basa...

Hemen başlıyorum işe.İş dediğim Demir Bey'in asistanlığı gibi bir şey.Demir Bey'in odasınında dışında yer alan bir bölümde,bir masam ve birçok dosyanın yer aldığı birkaç dolap var.Yapacaklarımı kısa kısa özetlerle açıklayan kızıl saçlı kadını tüm ukala tavırlarına rağmen oldukça sakin bir şekilde dinliyorum.Gereksiz kibrinden kurtulabilse üzerindeki zarif giysilerin hakkını verebileceğini düşünüyorum.Kadın gittikten sonra masaya bıraktığı bir yığın kağıdı anlattığı şekilde dosyalamaya başlıyorum.Bir saat gibi bir sürede ancak bitirebiliyorum.Öyle dalmışım ki dosyalara ince,naif bir sesle dönebiliyorum gerçek dünyaya.Başımı kaldırıp bu hoş sesin sahibine bakıyorum.Açık konuşmak gerekirse taş gibi bir hatun.Yani bu kadınsa ben neyim?Aramızda geçen kısa diyalogdan sonra yan odaya,Demir Bey'e telefon açıyorum."Demir Bey...Nişanlınız geldi."diyorum titreyen sesimle.Nişanlıydı demek.Öyle yanıyor ki içim,ölüyorum sanki.Vicdanım avaz avaz bağırıyor.Başımı cam masaya yaslayıp göz yaşlarına boğuluyorum yine.Cem'in her ağladığımda göz yaşlarımı elleriyle silerken o söz yankılanıyor kulaklarımda.'Dökme o inci tanelerini,kıyamam'...Ne Cem var artık ne de o sevdadan bir hatıra,bir kıvılcım...Yeniden alevlenmesin diye küle dönüşene kadar yaktım her şeyi.Bütün anılarımızı,yıllarımızı,o büyük aşkı gözümü kırpmadan attım ateşe.İhtiyacım olan ufacık bir umut kırıntısıydı.Her seferinde avuçlarıma serpilip beni yeniden ayağa kaldıran,her seferinde battığım yerden çıkmamı sağlayan birkaç umut kırıntısı arıyorum...Bulamıyorum...

Sekiz gibi bitiyor mesaim.Barda sabaha kadar çalışıp sonrasında da okula gittiğimi düşünürsek şuanki işim çok çok iyi geliyor bana.Cansu'yu arayıp 'hastaneye gidelim'diyorum.Ortak bir yerde buluşup yol üstündeki bir çiçekçide yaptırdığımız buketle varıyoruz hastaneye.Danışmadan oda numarasını öğrenip üç kat yukarı çıkıyoruz.'213'...İçeri girdiğimizde pekte iç açıcı bir manzarayla karşılaştığımız söylenemez doğrusu.Bekir odayı turlarken Aslı da cam önündeki krem renkli koltukta başı ellerinin arasında oturuyor."Bak sana ne aldık."diyor Cansu elindeki papatyaları hevesle uzatırken.Bekir bize aldırmadan odayı turlamaya devam ediyor."Yeter başım döndü."deyip kolundan tutarak yatağa oturmasını sağlıyorum."Aslı'ya söyledim anlamıyor.Beni bu lanet hastaneden çıkarın!"diye bağırıyor.Öylesine güçlü bir adamın bu denli çaresizliğine susmaktan başka bir şey yapamıyoruz."Şu kollarımdakilere bak."diyor kollarındaki iğne izlerini gösterirken."Bunlardan daha çok olacak.Ameliyat olacakmışım bide.Lanet kanser sıçramış!Temizleyeceklermiş!İstemiyorum!!"diye bağırıyor komodinin üzerindeki dosyayı fırlatırken.Dizlerimin üstüne çöküyorum."Sen çok güçlüsün ama.Bunları kaldırabilecek kadar güçlüsün..."diye fısıldıyorum."Hayır değilim."diye mızmızlanıyor çocuk gibi suratını asarken.Onu ikna etmek için ne yapabiliriz,ne söyleyebiliriz bilmiyorum."Uyumayı denemelisin."diyorum.Ayağa kalkıp yatağın örtüsünü açıyorum.Bekir'in bakışları Aslı'ya yöneldiğinde Aslı kalkıp yerinden,yatağa uzanıyor.Bekir'de onun göğsüne koyuyor başını.Gözlerini kapatıyor.Uzun süren bir sessizlik çöküyor odaya.Cansu öylece onları izliyor,bense midemi üşütmenin vermiş olduğu bulantıyla uğraşıyorum.Geçecek gibi değil...Çekilecek gibi değil...Sabaha kadar hastanede kalıyoruz Cansu ile.Sabah birkaç doktor muayene için geldiğinde iş saatimi bahane ederek dışarı atıyorum kendimi hastaneden.Ilık havayı derin derin çekiyorum ciğerlerime.Onlara karşı yapmış olduğum bu bencillik ağır bir yükmüş gibi çöküyor omuzlarıma.Gitmeliydim.Duymamalıydım söyleyeceklerini.Aslı'nın yüzündeki o acıyı,Bekir'in gözlerindeki umutsuzluğu,Cansu'nun her şeyi sessizce bir köşeden izleyişini...Görmemeliydim.

Eve uğramadan direkt şirkete geçiyorum.Asansörle en üst kata,çalışma alanıma çıkıyorum.Cam kapıdan içeri girdiğimde Demir Bey'i masamda otururken buluyorum.Elindeki ahşap çerçeveyi ritmik hareketlerle masaya vuruyor.O gece barda,bardağı vuruşu geliyor gözümün önüne.Beynimdeki bulantıyı iki saniyede yok edip yanına geçiyorum."Onu alabilir miyim?"soruma,"Erkek arkadaşın bu mu?"şeklinde karşılık veriyor dördümüzün yer aldığı fotoğrafta Bekir'i gösterirken."Evet veya hayır,bu sizi ilgilendirmez."deyip hızla çekip alıyorum elinden çerçeveyi."Erkek arkadaşına söyledin mi?"diyor gülümseyerek."Söyledim."diyorum az önceki gülüşünden tiksinerek."Tüh...Hayatını mahvetme yetkisi benim elimde sanıyordum.Demek ki namusla dürüstlük doğru orantılı değilmiş."diye fısıldıyor.Sabrımın sonuna geldiğimi hissediyorum.İçimde öfkeden volkanlar patlıyor."Nişanlınız öğrenirse...Ah olacakları düşünmek bile istemiyorum!"diye bağırdığım an üzerime doğru yürümeye başlıyor.Bu adamdan nefret ediyorum.Onu öldürmek istiyorum.O saçlarını tek tek yolmak istiyorum."Vay canına!Sen gerçekten beni tehdit ediyorsun."diyor yüzünde şaşkın bir ifade yaratmaya çabalarken."Bu denli basit bir kadına göre fazla değil mi bu cesaret?"diyor gözlerime bakarken."Kelimelerinize dikkat edin."şeklinde bir uyarı çıkıyor ağzımdan.Nasıl bu kadar acımasız olabildiğini düşünüyorum.O gün şefkatle saçlarımda dolaşan ellerini bugün canımı yakmak için kullanıyor,her bir cümlesini beni aşağılamak için...Ama göremediği,görmek istemediği bir şey var.O da benden aşağı kalır bir yanının olmadığı.Gözlerimin nemlendiğini hissediyorum."Ağlama karşımda."diyor, "Bir anlaşma yapalım.İkimizde çenemizi kapalı tutalım."diye bir öneride bulunuyor.Başımı onaylarcasına sallıyorum.Gözlerime son kez bakıp çekip gidiyor.


-Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın,teşekkürler...

HAZİRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin