Ertesi gün

181 1 1
                                    

Sabah ezanının sesine uyandım ve hemen balkona koştum. Hava aydınlanmamıştı denizi göremesemde benim için rüzgarın olup olmadığı önemliydi zaten. Rüzgar yoktu ve havada sakindi tam balık havasıydı yani. Tekrar yatağıma döndüm ama uyuyabileceğimi sanmıyordum çünkü çok heycanlıydım. "Balığa giderken ne giysem , kızı gördüğümde ne yapacam" diye düşünüyordum. Onunla tekrar karşılaştığımız anın hayalini kurarken biyandan da uyumaya çalışıyordum ama nafile. Bende Kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Müzik eşliğinde hayel kurmak daha güzel oluyordu.
Uykum iyice dağılınca dolabımı açıp giyeceğim kıyafetleri dışarı çıkardım. Siyahı çok seviyorum oyüzden Siyah Gömlek ve Siyah pantolon giyecektim ama balığa giderken gömlek giymek annem ve babamın dikkatini çekecekti çünkü balığa hep eski kıyafetlerle giderdim, oyüzden Jilet gibi olup annemle babama gözükmeden evden tüymeyi düşünüyordum.
Annem ile babam uyanıp aşağıdaki odaya geçince bende onların odasından sessizce ütüyü alıp gömleğimi ve pantolonumu ütüledim. Ev dubleks değil sadece banyo,benim odam ve bizimkilerin odasına gitmek için salondaki 2 metre genişliğindeki 5 basamaklı merdivenden çıkıyoruz.
Kıyafetlerimi titizlikle hazırladım ve bende aşağıdaki oturma odasına geçtim. Babam beni görünce şaşırdı çünkü erken kalkan biri değildim.
Babam " hayırdır" dedi.
Bende " uyku tutmadı " deyip havayı kontrol etmek için balkona çıktım.
Hava sakinliğini koruyordu ve 2 saat içindede bozulacağını düşünmüyordum. Balkondan arka denize doğru dikkatli bir şekilde baktığımı gören babam balığa gideceğimi anladı ve" balığa mı gideceksin"diye sordu. "Evet" dedim.
"Oğlum herkes yazın bu sıcağında denize gider sen balığa gidiyosun" dedi, bende "ben farklıyım işte herkes gibi olamıyorum" deyip gülerken annemde mutfaktan kahvaltı için sesleniyordu ve bizde mutfağa geçtik. Kahvaltı yaparken annem bana " biz az sonra köye gidecez" dedi, bende çok sevindim evde rahat rahat hazırlanıp balığa gidebilecektim. Babam " giderken senide arabayla balığa bırakalım" dedi ama ben istemedim tabi. Sofradan kalktık, onlar köye gitmek için hazırlanırken bende onların gitmesini bekliyordum ve sonunda gittiler. Hemen odama koşup kıyafetlerimi giyip aynanın karşısına geçtim. Daha önce biryere giderken hiç bukadar özen göstermemiştim kendime. Sanki balığa değilde düğüne gidiyordum. Son olarak parfümümü sıktım ve oltalarımı hazırlamaya başladım.
Artık herşey hazırdı yola koyulma vakti gelmişti. Sırt Çantamıda alıp çıktım yola. Hava çok sıcaktı yolda yürürken binaların gölgesine kaçıyordum ama balığa gittiğim yerde gölgelenecek biryer yoktu. O kızı tekrar görimde güneşin altında pişmeyede razıydım. Hızlı hızlı yürüyordum ve yolun yarısını bitirmiştim. Az ileride mezbağ vardı ve etrafında da bissürü köpek tabiki.
Korkmuyor değildim ama neyseki köpekler beni görünce yattıkları yerden kalkmadılar sıcaktan mayışmışlardı heralde. Yaklaşık 100 metre kalmıştı ve olduğum yerden balığa gelenlerin arabalarını görebiliyordum. Onların arabası yoktu ama daha erkendi oyüzden fazla canım sıkılmadı. Arabaların yanından geçip yaklaşık 50 metre daha yürüdükten sonra deniz kıyısına vardım. İleride 2 kişi gördüm oltalarını denize atıp boş boş çekiryorlardı balık yoktu yani. Bende çantamı yere koyup oltamı açtım ve kovamada su aldım ama ben balık tutmaya gelmemiştim tabiki. Yosunlara basıp düştüğüm yeri görünce gülümsedim. Hani derler ya "herşeyde bir hayır vardır" diye iyikide düşmüşüm dedim. Düşmeseydim ne o kızın tatlı tatlı gülümsemesini duyabilirdim nede onunla göz göze gelip konuşabilirdim. Biyandan dünkü yaşadıklarımı düşünürken biyandanda güneşin altında yolu gözetliyordum ve oldukça bunalmıştım. Vakit geçtikçe "gelmeyecek mi" diye düşünmeye başladım.İkindi olmuştu ama genelde insanlar buraya akşam üzeri geliyor çünkü balık akşam üzeri başlıyor. Yolda bir kişiyi gördüm, yaklaştıkça tanır gibi oldum evet bu Hidayet amcaydı. Kendisiyle burada tanışmıştım, okul müdürüydü ve genelde buraya gelenlerin çoğu öğretmendi hatta müfettiş bile vardı. Nerden mi biliyorum? Balıkta muhabbet koyu olduğu için çoğu kişiyle tanışıyoruz. " Rastgele balık varmı aslanım " deyip yanıma geldi kısa bir süre muhabbet ettik daha sonra 10 metre ilerime geçip oltasını hazırlamaya başladı. Bende yolu gözetlemeye devam ediyordum ama umudum gittikçe azalıyordu. "Bugün gelmese bile yarın gelir" diyerek avutuyordum kendimi ama canım yanmıyor değildi. Bir gün daha beklemek çok zordu çünkü. Olan umudumda güneş ile beraber yavaş yavaş batıyordu. Artık akşam üzeri oldu ve Hidayet amca " hadi ne duruyosun balık başladı" diye seslendi. Balık umrunda değildi ama bende durumu çaktırmamak için ayağı kalkıp oltamı denize doğru salladım. Misinanın ucuna dizilmiş kancalardan ve ağırlıktan oluşan düzeneğe çapara deniyor ve bu çapara Oltanın ucuna takılıyor. Çaparayı denize atar atmaz oltamın ucu titremeye başladı oltama balık yakalanmıştı yani. Ama ben balıkla uğraşmak istemiyordum bu durum işkence gibiydi. Oltamı çektim ve sekiz tane kancanın sekizinede istavrit balığı yakalanmıştı. Gelde şimdi bu balıkları oltanın ucundan alıp kovaya koy ve tekrar denize olta salla. Benim aklım yine yarındaydı yarın o kızı buraya gelecekmiydi. Oltamı tekrar sallarken aklıma bir fikir geldi " burada oltayı denize salladığımız zaman denizin dibine çaparayı batırmadan hızlı hızlı çekmemiz gerekiyordu çünkü denizin dibi hep kayaydı ve çapara dibe battığı zaman takılıp kopuyordu. Bende bilerek çaparayı denizin dibine batırıp kopartmanın ve çaparam kalmadı bahnesiyle eve gitmenin planını yapıyordum. Çaparayı dibe taktım Hidayet amcada bunu gördü ama bilerek yaptığımı bilmiyordu tabi. Çapara koptu ve " başka çaparam yok ben gidiyorum " deyip oltamı toplamaya başlamak istesemde Hidayet amca: "bende fazla var" diyerek planımı mahvetti. Aslında bunu düşünmem gerekiyordu evet çaparam kalmasa bile zaten Hidayet amca bana verirdi. Hidayet amca babamla çok iyi arkadaş ve balık varken benim bir bahanem olmadan buradan gitmemi babama söyleyebilir. Ben çok utangaç biri olduğum için hiçbir şekilde içinde olduğum durumun anlaşılmasını istemiyordum. Aslında çantamda çapara vardı hemde bissürü. Hidayet amca çantasını bana çapara vermek için açarken ben : " bende varmış görmemişim " dedim ve oltamın ucuna çaparayı takıp tekrar denize salladım. Artık kaçarım yoktu ve bende yarını düşünerek balık tutmaya devam ettim. Balık çoktu ve oltamı her çektiğimde hiç boş gelmiyordu. Balık tutarak vakit geçiyordu ve hava kararmaya başladı bizde oltalarımızı toplamaya başladık. Kovamdaki suyu dökünce gördüm ki yaklaşık 1 kilo balık tutmuşum ama bu benim umrunda değildi. Malzemelerimizi alıp çıktık yola Hidayet amca arabayla gelmiş. Beni eve kadar bırakıcaktı çünkü bizim evin 50 metre ilerisinde oturuyordu. Arabaya bindik. Balığın çokluğundan memnun olduğu için eve gidene kadar balık muhabbeti yaptı.
Benim içim çok karışıktı ve hep aynı düşüncelerin içinde kayboluyordum. Hidayet amca konuşuyordu bende dinliyormuş gibi yapıyordum ve bu durum işkence gibiydi. Sonunda evin önüne geldik ve ben indim. Evin önünde bizim araba yoktu yani annemle babam köyden daha gelişmiş. Anahtarla kapıyı açıp eve girdim. Çok yorgundum başıma güneş mi geçti diye düşünüyordum çünkü başım ağrıyordu. Ama asıl canımı yakan şey kızı tekrar göremekti. Canım sıkkındı ama yarın içinde umutluydum. Balıkları dolaba Malzemelerimide yerlerine koydum. Üzerimi değiştirdim ve direk yatağıma attım kendimi. Uykuya dalmıştım ama kapı çaldığı için aşağı inmem gerekiyordu çünkü bizimkiler ellerinde bissürü poşetle köyden gelmişlerdi. 5. Katta oturuyorduk ve asansörde yoktu oyüzden poşetleri taşımak için bende aşağı iniyordum. İçten içe söyleniyordum tabi çok yorgundum çünkü. Bizimkilere yardım ettikten sonra akşam yemeğinide yiyip tekrar yatağıma yattım ve kimse arayıp rahatsız etmesin diye telefonumuda kapattım.
Bu yorgunlukla direk uykuya dalmıştım zaten. 

Mecaz-i Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin