2.BÖLÜM'ÇÜRÜK'

40 6 3
                                    


Bedenim ile zihnim savaşıyor resmen. Zihnim kalk diyor, bedenim oralı bile değil. Bedenim daha çok yatmak istiyor, zihnim bir an önce kalkıp olayları çözmek. 'Uyumak çare değil' diye tekrar ettim zihnimde ve gözlerimi açmak için verdiğim savaştan galip çıkıp gözlerimi aralamaya başladım. Gözlerimi açar açmaz karşımda gözlerini kırpmadan bana bakan bir kız gördüm. Bu rahatsız ediciydi. Gözlerimi açtığımı görünce yüzüne sıcak bir gülümseme yayıldı.

''Bir an hiç uyanmayacaksın sanmıştım.'' dediğinde zar zor gülümsedim ve yattığım yerde biraz olsun dikleştim.

''Ne zamandır uyuyorum?'' diye bir soru sordun ve vereceği cevabı bekledim.

''Yaklaşık ımm.. üç saat falan.'' verdiği cevap beni fazlasıyla güldürürken bunu dışarı yansıtmadım. Sadece ismimi söylemekle yetindim.

''İmge'' verdiğim cevapla tatmin olmuşçasına gülümsemesi biraz daha genişledi.

''Kendini iyi hissediyorsan sana burayı gezdirme mi ister misin?

''Burası neresi?'' beklenti dolu gözlerle vereceği cevabı beklerken, tırnaklarımı yememek için zor tutuyordum kendimi.

''Emin ol ki hiç bir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey uzun süredir burada olduğum.'' Bir insan nasıl olur da uzun süre burada olup ta hiçbir şey bilemez. Dalga geçiyor olmalıydı.

''Dalga geçiyorsun değil mi? Kameraların nerede olduğunu söyle de el sallayayım.'

''En iyisi seni yalnız bırakayım.'' dedi ve odanın kapısını çarpıp çıktı. Fazla trajikomikti. Boş gözlerle bir süre kapıyı izledim.Sonrasında etrafa göz gezdirdim. Yattığım yatak ne çok sertti, ne çok yumuşak. Odaya çoğunlukla gri renkleri hakimdi. Odadan çok bir sığınağa benziyordu tabii. Odada hiçbir şey yoktu. Bir yatak, bir ayna ve bir komodin dışında. Etrafa göz gezdirmekle uğraşırken aklıma çok önemli bir detay dank etti. O kız benim burada tek tanıdığım kişiydi ve tek cevap kaynağım olabilirdi. Bir şeyler biliyordu fakat bilmiyormuş gibi yapıyordu.

Üzerimdeki örtüyü havaya fırlattığım gibi kapıyı açıp dışarı çıktım. Herkesi pür dikkat beni izlediğini görünce biraz afalladım. Bakmayanlar ise il başta göz ucuyla bakıp sonra tüm dikkatini bana veriyordu. İçimden deli gibi 'Ne bakıyorsunuz ayı mı oynuyor?' deme hissi beni yiyip bitirirken sadece ''Niye öyle bakıyorsunuz?'' diyebildim. Birinin ''Sen ciddi misin?'' dediğini duyduğumda kafamı ışık hızıyla oraya çevirdim. Tam ona cevap verecekken adının Sıla olduğunu hatırladığım kızın bana doğru koştuğunu gördüm.

Yanıma gelir gelme eliyle ağzımı kapattı ve beni o yerin tersine doğru çekiştirmeye başladı. Bunu yaparken ''Kapat çeneni.'' diye tıslamayı ihmal etmemişti. Sonunda durduğu zaman;

''Senin başın falan ağrımıyor mu? Niye yatağından çıkıyorsun!?'' Önceden kedi gibi miyavlamasının ardından, şuanda bir kaplan edasıyla kükremesi fazla şaşırtıcıydı. ''Bak bağırmak istemezdim ama ya yatağında olmalıydın ya da benim yanımda.'' diye devam ettirdi sözlerini.

''Senin yanında olmak gibi bir zorunluluğum yok. Canım ne isterse onu yapabilecek yaştayım.'' İğneliyormuş gibi gözlerinin içine bakarken, bu durumdan sıkıldığını belli edercesine nefesini dışarıya doğru üfledi.

''Bak buranın kuralları Azaplı'ya göre işlemiyor. Her canının istediğini yapamazsın. Eğer yapmak gibi bir hataya düşersen, canın yanar İmge. Hemde fazlasıyla.''

Bu yerin bir kuralları olduğu gibi birde bunlara uymazsam canımın yanacağı söyleniyordu. Bunların kötü bir rüya olduğunu, birazdan beni birinin dürtüp uyadıracağını düşünürken sadece onun dediklerine gülmekle yetindim.

''Sen hala olayın ciddiyetinde değilsin. Bak'' Dedi ve beni büyükçe bir yerin üstüne doğru itti. ''Kaldır kafanı.'' dediğinde kafamı kaldırdım ve büyük bir tabelayla karşılaştım. İLLEGAL.

''Burası İllegal. İster kabul et ister etme. Buraya uymak zorundasın.'' Bu sözler birazda olsa canımı yakarken, tek istediğimin yattığım yere dönüp biraz uyumak olduğunu fark ettim. Yavaş adımlarla arkamı dönüp gidecekken ''Çantana bak İmge'' dediğini duydum ve yavaş olan adımlarımı hızlandırdım. Kapıyı açıp çantamı aramaya başladığımda, aynadaki yansımam 'Ben buradayım' diye bağırıyordu. Hızla aynadaki görüntüme yaklaşırken, ilk dikkatimi çeken şey mosmor olan göz altlarımdı. Sonrasında dikkatimi çeken şey ten rengimin olduğundan daha açık olmasıydı. Bu görüntü karşısında bir adım geriye çekilirken ayağım yerde duran çantama çarptı. Çantamı hemen elime alıp içine bakınca, içinde sadece elmamın olduğunu gördüm. Elmayı elime alınca, elmanın çürümüş olduğunu fark ettim. Bir elma nasıl olur da üç saatte çürüyebilirdi?

İLLEGALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin