Lanet olacası alarm sesiyle uyandım. Nedeni bilmiyorum ama başım çok ağrıyordu.
Ah,lanet olacası okul öğrencileri sıcacık yatağından kalkmayı mahkûm ediyorsun bu yüzden seni hiç sevmiyeceğiz. Diye mırıldanarak yatağımdan kalktım elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Daha sonra kahvaltı masasına indiğimde Leyla ve Mustafa çoktan masaya oturmuş kahvaltılarını ediyorlardı. Bu kadını ne zaman görsem ya elinde kahvesiyle dergilere bakıyor yada yemek yiyordu. Ama fit bir kadındı ben ise mutfaktağın yanından geçsem kilo alırdım çünkü her mutfağın yanından geçişimde ağzıma bir şeyler tıkıştırırdım buda benim nacizade premses yanımın kötü huyuydu naparsın fakat şişko değildim sadace poğça suratlıydım..
Masya oturduğumda Leyla ve Mustafa bir şeyler konuşuyorlardı
Nee! İki günlüğüne yurt dışınamı çıkıyorlardı. Allah'ım azda olsa kafamı dinliyecektim. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu.
Mustafa bunu farketmiş olucak ki ;
"Mutlu oldun sanırım" dedi
"Evet herkes azda olsa kafasını dinler" dedim
Leyla;
"Maalesef kafamızı dinlemeye gitmiyoruz iş için" dedi
"Banane zaten sizin kafa dineleminizden benim kafam rahat olacak siz gidince" dedi iç sesim fakat dış sesim rahat durmadı Leyla'ya dönerek
"Olsun bazıların kafası rahat olucak" dedim ve kahvaltı tabağımdaki yiyeceklere odaklandım kahvaltımı ettikten sonra hazırlanmam için odama çıktım. Üstüme beyaz V yakalı tişört giydim altıma siyah pantolonum ve botlarımı. Gözlerim Yunus'un aldığı cekte gitmişti. Ve üzerime onuda giydim ela gözlerimi daha belirginleştirmek için siyah göz kalemi çektim ve bolca rimel sürdüm karpuzlu lipbalm sürerek dudaklarıma renk verdim son olarakta uzun dalgalı saçlarıma hacim ve şekil kazandırarak aşağıya servisi beklemeye indim. 4-5 dakika sonra servis geldi. Serviste Sema'yı görmüştüm bu kızı daha önceden serviste görmemiştim Sema'nın yanına oturarak
"Günaydın Sema" dedim
Günaydın Deniz" dedi
"Seni daha önce serviste görmemiştim" dedim
"Çünkü bu gün başladım ve kısa bir dönem için dedi.
"Neden kısa bir dönem" dedim meraklı gözlerle
"Dün gece aşırı hızdan dolayı 3 aylığına ehliyetimi kaptırdım" dedi
"Senin için üzüldüm ama kendim için sevindim" dedim
" Ne için sevindin ki ?" dedi
Artık serviste canım sıkılmayacak kısa bir süreliğinede olsa" dedim yüzümü asarak
Güldü.
"Merak etme ehliyetimi alayım beraber gidip geliriz" dedi
"Ah hiç gerek yok" dedim
Ve yol boyunca sohbet ettik
Sema şuana kadar bu okulda kendime en yakın bulduğum kızdı
Okula vardığımızda aşagıdaki markete gideceğini söyledi ve yanına benide çağırdı
Teklifini kabul ederek market yolunu tuttduk biraz ilerlerledikten sonra bi kalbalık vardı kesin kavga idiydi Semayı sürükleyerek kalabalığın içine daldık
Birde ne göreyim bu Yunus'un kavgasıydı
Yunus'un yanında bir kaç defa gördüğüm iki çocuk vardı karşı tarfada 3 kişi Yunus'un bakışları çok seretti adeta kızdırılmış bir boğa bakışı vardı
Sema; "Ah Egeme'nin çetesi bunlar" dedi
"Egemen hangisi?" dedim.
"Şuan burda yok ama iyki yok" dedi
"Niye ki?" dedim
"Eğer burda olsaydı eminim ya Yunus ya Egemen hastanelik olurdu onları kimse ayıramaz" dedi
Bu sırada 1.80 boylarındaki sarı saçlı bir çoçuk Yunus'a bir şeyler söylüyordu.
Ve o an aman Allah'ım !
Yunus çocuğa yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Daha sonra çocuğa hiç acımadan sırtına bir kaç defa dirseğini geçirdi. Çoçuk kendini yere atınaca Yunus birkaç adım geriledi ellerini yumruk yapmış sıkıca sıkıyordu. Yere düşen çoçuk doğurlmaya başlayınca "yaptıklarının hesabını Egemen'e verebilcekmisin acaba"dedi yere düşen çocuk
Yunus kaşlarını çattı. Çocuğun üstüne bir kaç adım daha geldi. Ve;
"Egemen'in cesareti olsaydı kendi gelirdi köpekleri değil" diyerek Yunus yanındaki iki kişiyle uzaklaştı kavga yerinden daha sonra kalabalık dağıldı. Bizde markete uğramadan okula doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladık Sema;
"Ah Egemen ne yapıyorsun sen böyle" diye mırıldandı
"Ne dedin?" dedim anlamamış bir şekilde
"Yok bir şey" dedi
"Cümlende Egemen lafı geçti neyin oluyor bu çoçuk?"dedim
"Ya ya ne olcak bir şeyim olmuyor"dedi panikleyen bir ses tonuyla benden bir şey saklıyordu konuyu üstelemedim.
"Peki" dedim sınıfa girdiğimizde o yerine ben yerime geçtim. Çok geçmeden Yunus belirdi sınıf kapısında ağır adımlarıyla yanıma gelerek sıraya oturdu. Cebinden telefonunu çıkardı. Ve konuşmadı Gözlerim eline kaydı eli boylu boyuna kızarmıştı ve 3-4 yara çizikleri vardı hafifte olsa kan akıyordu.
"Elin kanıyor"dedim
"Önemli bir şey yok"dedi
"Bence Önemli"dedim
Ve çok sakar olduğum için yanımda taşıdığım yara bandını ve kuru mendilimi çantamdan çıkartım. Elini hızlıca kendime doğru çektiğimde ifadesiz bir suratla yüzüme baktı ama ben ona karşılık vermedim. Elinin üzerinden akan kanları mendille temizledim. Sonra yara bandını yapıştırarak:
"Tamamdır" dedim sıcacık bir gülümsememle
Oda soğuk bir ifadeyle gözlerini kısarak yüzüme baktı. Ve
"Gerek yoktu" dedi
Öküz! İnsan bi teşekkür ederdi.
"Bir şey değil Yunus"dedim imâlı bir ses tonuyla
"Bana yarım bir bakış attı. Hafifte gülümsedi.
Ah! Allah'ım sen bazılarını ne özene bözene yaradıyorsun.
Diğer dersimiz tarihti.
Hoca; "Biliyorsunuz ki çoçuklar diğer hocalarınız performans ödevlerinizi çoktan verdi bende sizden sıra arkadaşınızla târihi bir müzeyi gezip önemli gördüğünüz bilgilerin ve konumuzla ilgili olan osmanlı târihinide müzeden bilgi toplayım slayt haliyle yapacaksınız" dedi
"Hassiktir bi sen eksiktin başıma" dedi Yunus
"İnan ben sana o kadar meraklıydım ki içim içimi kemiriyor Yunus'la Ah bi müze gezsem diyordum." dedim. Hırçın bir sesle
Sema;
"Hocam benim sıra arkadaşım yok" dedi.
Bende araya atılarak;
"Hocam ben Sema'nın ödev arkadaşı olabilirim" dedim. Sesimi yükselterek.
Hoca;
"Kızım Deniz sakin ol Sema istediğin arkadaşınla çalış seçtiğin arkadaşın ve onun partneri ve sen çalışırsınız" dedi.
Sema'ya ben ben diye işaret ediyordum fakat o ;
"Hocam ben Burcu'yla çalışmak istiyorum." dedi.
Hoca da;
O zaman listeye Sema, Burcu,Güneş yazıyorum" dedi
Sema kafasını tamam anlamında aşağıya doğru salladı.
Sema'ya biraz darılmıştım.
Ders işlememiştik hoca hangi müzelere gidebiliriz. diye bize birkaç müze adı önerdi.
Tenefüs zili çaldıktan sonra kızlar tuvaletine gittim. Aynada saçlarımı düzeltikten sonra aynadaki görüntüyü farkettim tam arkamda Sema vardı. Beni izliyordu.
Ona hiç bir şey demedem kapıya doğru yöneldim. Arkamdan Sema seslendi
-"Deniz"!
Kafamı arkaya çevirdim. Ne var anlamında Sema'ya bakış attım.
Sema, hızlı adımlarla bana doğru gelip koluma girdi.
"Deniz bana dargın mısın?" dedi.
"Yoo" diyebildim sadece
"Farkındayım bana dargınsın ama bilmediğin şeyler var" dedi.
"O zaman anlat Sema benden bir şey saklama" dedim.
"Bu yüzden burdayım zaten güzel arkadaşım. Baştan sona olan her şeyi ama önce sakin bir yere geçelim" dedi.
Ve beni sakin bir yere götürdü. Bahçenin arka kısmına geçmiştik. Bankların üzerine oturduk. Daha sonra Sema anlatmaya başladı.
Bu gün olan kavgada bahsettiğim Egemen ve Yunus'un yanında ki iki kişi onlar Murat ve Emre
Duraksadı. Bi anda Sema
"Ne oldu kızım anlatsana" dedim.
"Dur be kızım anlatıyoruz". dedi.
Daha sonra devam etti.
Yunus, Murat, Emre ve Egemen Meltem ben ve Selda diye bir kız vardı. Ama o öldü. dedi hüzünlü bir sesle
Biz iki yıl önceye kadar çok iyi bir arkadaş gurubu idik. Egemen ve Yunus yasal iş yapıyordu. Bu konuda Yunus daha iyiyidi. Yunus bu işleri yapan daha büyük adamlarla çalısmaya başladı. Buna pek memnun olmamıştı. Kıskanmıştı Egemen, Yunus'u daha sonra bi iş gerçekleştirecekleri gece adresi polise ihbar etti. Yunus daha sonra bunun Egemen'in yaptığını öğrendi. Egemen de itiraf ettı.
İşte bor çatışmazlık ortya geldi. Arkdaş gurubumuz ikiye ayrıldı. Egemen'in tarafı ve Yunus'un tarafı herkes Yunus'u seçti haklılardı. Egemen yanlış yapmıştı. Ama ben Egemen'i seçtim çünkü Egemen'i çok seviyordum. Ve Egemen'le sevgiliydik. Dedi Sema orada ağlıycak gibi oldu.
Ama anlatmaya devam etti.
Sonra bana karşı düşman oldular. Hele o Meltem orospusu okulun kızlarını yanına alarak. Bir süre benimle uğraştılar. Bana sadece hak veren Selda vardı Yunus'un tarafını seçmişti ama her seferinde bana
"Sen doğrusunu yaptın sevdiğinin peşinden gittin sevgi her zaman önde gelir" derdi oda trafik kazasında öldü. Daha sonra Egemen okulu bıraktı zaten pekde derslerle alakası olmazdı. Yunus neyse oda oydu. Ve olayın üzerinden bir ay geçmeden Egemen beni Meltemle aldattı. Dedi Sema. ve gözlerinde bi iki damla yaş süzüldü. Ve ona sarıldım. Daha sonra benden uzaklaştı.
Sonra ben yalnız kaldım okulda kendi başıma. Daha sonra sınıftaki kızlarla tekrar ilişki kurdum. Ama mesafeliydim. Şimdide öyleyim daha sonra sözlerine devam etti. Sema;
"Bak Deniz eğer müze işinde seni seçseydim üçümüz çalışacaktık. Ve ben bunu kabul edemezdim arkadaşım" dedi.
Ona sonuna kadar hak vererek sırtını sıvazladım.
"Bende sana önyargıyla davranrak hemen sana darıldım. Özür dilerim" dedim
Gülümsedi ve ellerini yüzünde gezdirerek
"Hadi artık sınıfa çıkalım." dedi
Bende ayağa kalktım kolumu omzunun üstüne attım bana bakarak gülümsedi
"İyiki geldin bu okula" dedi.
Son iki dersimiz matematik ti ve Nebiye hocanın iğrenç esprileriyle matematik daha da çekilmez hal alıyordu. Ne yazık ki Sema'nın yanında oturmuyordum. Zaten Yunus'la oturmak canıma yetiyordu. Acaba Sema'nında kanına girip onun da matematik dersine girmeyip bir şeyler yapmayı ikna edebilirdim. Yanına gidip tatlı dil dökmeye başladım. Ki Ah, kocaman topuklu ayakkabılarının sesiyle koridor inledi. Ve kapının eşiğinde belirdi.
Sema; "artık çok geç kanka" ve ne yazık ki matematik dersine haps olmuştuk. Bile
Hoca 34-37 yaşlarında siyah saçlı 1.60 boylarında fakat topuklarıyla 1.70 olan ve son olarakta gözlerinde, kemik gözlükleri olan bir hocaydı.
Matematik dersinde Yunus olmadığı için Sema'ya yanıma çağırdım o teklifi mi reddetti. Fakat bana sen gel benim sırama diyerek yanındaki boş sandalyesini parmağıyla işaret etti. Yanına gidip Sema'nın yanına oturdum. Öyle böyle matematik dersinin bir dersi bitmişti. Hoca sınıfdan çıktıktan sonra ayağa kalkarak pencereye doğru yürüdüm. Pencereden,bahçeye göz gezdirdim. Yunus bahçede yoktu. Birden bire nereye kaybolmuştu ki. Ah, kim bilir nerelerdeydi ?
Sema yanıma gelerek sarıldı ve başını omzuma koydu.
"Gözlerin kimi arıyor ? Güzellik" dedi kıkırdayarak
"Ya Sema kimseyi aradığı yok gözleriminin"
"Ya ya inşallah öyledir" dedi
"Of Sema niye inanmıyorsun." dedim.
"Tamam tamam" dedi yine kıkırdayan bi sesle
"Hadi gel kantine inelim" dedim.
Ve birlikte kantine indik. İkimizde birer sıcak çikolata aldık. Sınıfa çıkıp Sema'nın sırasına oturup sıcak çikolatamızdan birer yudum alarak sohbet etmeye başladık. Daha sonra ders zili çaldın beş dakika geçtikten hoca geldi. Biraz dersi dinledim daha sonra telefonumu kurcaladım. Dersin bitmesine 15 dakika kalmıştı. Pencereyeden bahçeye hızlıca bi göz gezdirdim. Tekrar göremedim. Onu Niye merak ediyordum. Bende bilmiyordum.
Ve sonunda zil çaldı.
Sema'yla servise doğru ilerledik.
Bahçe kapsından çıktığımız zaman Yunus'u gördüm. Kapının yanında ki duvara tek ayağını yaslamış sigara içiyordu. Her seferinde dumanını gökyüzüne bakarak üflüyordu. Gerçekten de tuhaf çocuktu. Servise bindiğimizde aklıma Leyla ve Mustafa'nın evde olmadığı aklıma geldi. Sema'yı bizim eve davet ettim. Oda kabul ederek ikimizde bizim evin önünde indik. Ah, Mustafa ve Leyla olmadığı için evin yardımcısı Şükran ablada izinliydi tabi. Ama çok güzel hamur işleri yaparak evden ayrılmıştı. Sema içeride otururken bende tabaklarımıza Şükran ablanın yaptığı yemeklerden yerleştirdim. Ve Sema'yla odama çıktık hem yemeklerimizi yiyorduk hemde sohbet ediyorduk. Bir saatti geçmişti ve biz hâlâ sonbet ediyorduk. Daha sonra Sema sevdiği şarkıyı açıp dans etmeye başladı. Sonra benide ellerimden tutarak kaldırdı. Hafta içinin verdiği yorgunluğunu dans ile attık. Daha sonra yorulunca dinlendik. Sema artık gitmesi gerektiğini söyledi. Biraz yüzümü assamda
"Asma güzel yüzünü yarında buluşuruz" dedi. Hemen yüzüm güldü. Onunla vedalaşarak kapıdan uğurladım. Ve böylece bugünüm çok güzel geçmişti. Evde sıkılmamıştım. Daha sonra dizi izlemeye karar verdim. Bilgisayardan I miss you dizisini açarak izlemeye başladım. İki bölüm izledikten sonra bilgisayarı kapatarak kendimi yatağa attım. Saat 00:20 geçiyordu. Ama yarın cumartesi idi istediğim kadar uyuyacaktım.
Sabah masamın üzerindeki telefonumun çalmasıyla elimi masanın üzerinde gezdirdim. Daha sonra masanın üstündeki telefonumu alarak kimin aradığına baktım. Rehbere kayıtlı olmayan bir numaraydı. Telefonu cevaplayrak kulağıma götürdüm.
-Efendim
-"Okulun arkasındaki parka gel" dedi sesi yabancı gelmeyen bir erkek sesi
-"Kimsiniz" diye sordum.
-Yarım bir saat sonra burda olursan iyi edersin" dedi ve sorumada cevap vermeyerek telefonu yüzüme kapattı.
Yataktan kalkarak bu kişinin kim olabilceğini düşündüm. Aklıma tek kişi geliyordu. Böyle konuşmaları emir verircesine sert ve soğuk sesi olan biri ancak Yunus olabilirdi. Bunu parka gidip daha iyi öğrenebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ON YEDİ YAŞIMSIN
Teen FictionYıllar önce onu terk eden bir baba birden karşısına çıkmıştı Babasına nefret kusuyordu onu hiç affetmeyeceğine yemin etmişti Deniz Annesinin okutacak gücü kalmamıştı Deniz'i. kızının daha iyi bir geleceği olması için babasının yanına gitmesini isti...