Üstüme kurukafa baskılı tişört giydim. Pantolon olarak ise dizleri yırtık bir kot giydim ayakkabı olarak beyaz convers tercih ettim. Saçlarımında bol at kuyruğu yaptım. Ve evden çıktım. Ana caddeye çıkarak bir taksi çevirerek okulun ismini taksiciye verdim.taksi harakete geçti. Onbeş- yirmi dakika sonra okulun önünde indim. Ve arka parka doğru yürümeye başladım. Parkın girişine geldiğimde tahmin ettiğim gibi beni parka çağıran Yunus'du üstüne beyaz sade ince tişört giymişti. Siyah pantolon ve siyah deri ceketi ile tamamlamıştı Ah, çok güzel taşıyordu. Siyah dağınık saçları da cool görünüyordu. Yanına giderek:
-"Beni neden çağırdın Yunus" desim asık suratımla çünkü daha uykumu alamamıştım.
Önce bana baktı sonrda kafasını yere doğru eğerek sırıttı.
-"Komik bir şeymi var niye gülüryorsun" dedim
-Telefonda kimsin diye soruyorsun şimdide benim çağırdımı biliyorsun. Dedi yine gülerek
-"Sadece tahmin ettim ve tahminim doğru çıktı." Dedim,
Yüzündeki gülümseme kaybolarak tekrar yüzünde soğuk bir ifade yer aldı.
-Salı günü o müze mi ne sunulcakmış ondan geldim. Dedi
-"Ay ben onu tamamen unutmuşum" Yunus iyki hatırlattın" dedim.
-"Hadi arabaya atla" dedi
Arabası Audi R8 di
Ben ön koltuğa oturdum. Oda sürücü koltuğuna geçerek gaza bastı.
Konumuz Osmanlı dönemine ait eserlerden bilgi toplayıp slayt şeklinde sunum yapacaktık. Öncellikle Topkapı Sarayı denilen müzeye geldik. Bir saat burda oyalandık ben konumuzla ilgili olan bilgileri telefonuma kaydetim. Daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzesine geldik. Ben ordada bir kaç bilgiyi kaydettim. Fakat Yunus zorla gelmiş gibiydi ben detaylı bir şekilde eserlerin yapıtını özelliklerini incelerken o önlere doğru ilerliyordu. Sanki dümdüz bir yolda yürüyormuş gibi insan bu kadar meraksız olurmu? Ah hatta bir kaç defa onu kaybetme mesafasine geldim. Çünkü hızlı yürüyordu yetişemiyordum. Sanki bilmiyordu İstanbul'u yeni yeni öğrendiğimi. Daha sonra müzeleri bitirip. Tarihi Eser yerleri gezdik.
1.si Durağımız Kız kulesiydi.
2.si ise Galata kulesiydi buraya ikinci gelişimdi. Ve ikiside Yunus'la olmuştu. Balkona geldiğimizde Anıları hatırladım. Manzaraya izlemeyip onu izlemiştim. Hatta bana "Beni her zaman izlersin ama manzarayı bulmazsın" buna benzer bir şey söylemişti.
Ve birinin beni dürütmesiyle affaladım. Yunus bana bakarak;
"Neye daldın yine Geveze" demişti.
"Hiii hiç bir şeye dalmadımki"dedim. Biraz kekeleyerek.
Sırıtarak güldü.
Ah,dişlerinin beyazlığı ve gülüşü çok güzeldi.
Daha sonra
Yerebatan sabancı, Dolma Bahçe ve son olarak Rumeli Hisarına gezdik ben orda bir sürü fotoğraflar ve notlar kaydettim telefonuma. Baya geç olmuştu bir kafeye oturup
Sıcak içecekler tercih etti.
Yunus cappuccino ben ise brownili kek ile sıcak çikolata içtim.
Kafeden kalktıktan sonra beni eve bırakmak için yola çıktık.
Çok trafik vardı yorulmustum. Ve yine mutsuzca dışarı seyrediyordum. Ki Yunus'un kapı tarafından bir çiçekçi abla geldi
Yunus'a ;
"Abicim çok güzel güllerim var karanfillerim var al bi şu güzel sevgiline bak canın sıkmışsın. Be abicim"
Dedi. Çiçekci kadın şaşkınca kadına bakıyordum. Ah, bizi sevgili mi zannetmişti kadın,gerçekten dışarıdan öyle mi görünüyorduk of ne diyorum ben Yunus kadından bir adet gül almıştı. Oha gerçekten bana gül almıştı. Kadının eline elli tl tutuşturdu daha sonra camı kapattı. Yeşil ışık yandığında da yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Ben;
"Gerek yoktu almana keşke boşverseydin " diyerek vitesin yanına koyduğu gülü elime aldım
Yunus bi o kadar soğuk kanlılığyla
"Sadece bi anca önce gitmesini istedim. Yoksa aldırabilmek için tonlarca dil dökerdi." dedi
Şimdi bana o gülü çiçekçiyi başından savurmak içinmi almıştı istiyerek almamıstı. O gülü bana son kez güle baktım. Daha sonra kapının camını açarak gülü dışarı fırlattım.
Senin ben gülünede hiç bir şeyini istemiyorum dur dur şu arabayı dedim.
Durmadı.
"Ya inicem diyorum. Daha neyini anlamıyorsun." Dedim.
Hızlıca frene basarak arabayı durdu.
"İn hadi ne duruyorsun" dedi soğuk kanlılığını koruyarak hızlıca kapıyıp çarpıp indim.
Biraz ilerledikten sonra durakta 19 yaşlarında iki çoçuk bana laf attı.
"Hiştt yavruya bak be"
Arkamı dönüp bakdığımda laf atan çoçuklar ayakta zor duruyordu. Biri bana bakıyordu. Biride sırıtıyordu. Önüme dönüp adımlarımı hızlandırdım. Yine ağzında bir şeyler gevelediler.
"Aaa yavru çok naza çekiyorsun" dediler nefeslerini boynuma üflediler. Hangi ara bana yetişmişlerdi. Bunlar Allah'ım sen yardım et" dedim. Kendi kendime eğer tek kişi olsaydı şimdiye kadar dalmıştım. Ama birini engelerken biri bana bulaşırdı. Sadece Yardım istedim. Allah'tan yanımda kahka atıyorlardı. Sarhoş olanların omuzlarına atılan bi el vardı. Omuzlarından tutup kendine çevirdi. Ve kafalarına birer kafa attı karanlıkta yüzü görünmüyordu. Ama güçlü birine benziyordu
Sarhoş olan iki adam yere yapıştı.
Ulan basın gidin kıza bulaşmayın sikerim belanızı dedi o güçlü adam. Bu ses bu Yunus'tu.
"Yunus" dedim.
"Gidiyoruz" dedi. Kolumdan tutarak
Güldüm yerde yatanlara baktım. Acımı çıkarmadan hiç biryere gidemezdim.
Kolundan çıkarak "gitmiyoruz"dedim.
Yerdekiler kalkmaya çalışıyordu. Ben;
"Beyler eğlence yeni başlıyor nereye" dedim.
Ve ikisinede erkeklik bölgesine tekme attım. İkiside sızlanarak yerden kalktı paytak paytak koşmaya başladılar.
Ah tüh bu kadarmıydı eğleniyoduk. Yahu dedim. Bağırarak
Yunus bana bakıyordu.
"Delisin sen" dedi.
Güldüm
"Ama bu seni burada bırakacağım anlamına gelmiyor." dedi
"Gördün başımın çaresine bakabiliyorum" dedim.
"Ah evet gördük seni harcıyolardı. Kızım dedi.
Somurttum bunu demeseydi iydi oysaki homurdanarak "Tek kişi olsaydı çoktan bitmişti." dedim.
Arabasına doğru ilerledik. Ah, beni bıraktığı yerdeydi arabası hiç bir yere gitmemişti. Beni izlemişti biraz sevindim biraz da hüzünlendim.
Beni evime bıraktı. Ama iyi geceler bile demedi.
Tam inerken ben dedim "İyi Geceler"
Yüzüme bile bakmadı. Soğuk ve ciddi yüzünde bir mimik bile oluşmadı. Sinirlenerek arbadan indim
Öküz! Dedi içim.
Eve girdim ışıkları açtım. Evde tektim. Koltuğa uzanarak telefonuma baktım. Mustafa mesaj atmıştı.
Deniz, bizim işimiz biraz daha uzadı maalesef evde dört gün daha yokuz kendine iyi bak kızım yazmısti işte bu iyi bir haberdi. Mutfağa gidip tabağa abur cubur doldurdum. Ve bir tanede kakolu süt aldım. Ve onların hepsini mideme indirdim. Saat 00:17 idi odama çıktım çok uykum vardı tam yatacaktım. Aklıma yarın salı olduğu geldi. Performans teslimiyetinin son günüydü. Bilgisayarımı açtım. Ve telefondaki bugün kaydettiğim notarı ve fotoğrafları bilgisayara aktardım güzel bi slayt hazırladım. Slaytıda flash belleğe yükledikten sonra işim bitmişti. Artık yatabilirdim gözlerim kapanıyordu saate baktığımda 01:54 idi Ah, umarım yarın sabah okula kalkabilirdim. Alarmı 07:30 kurup yattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ON YEDİ YAŞIMSIN
Teen FictionYıllar önce onu terk eden bir baba birden karşısına çıkmıştı Babasına nefret kusuyordu onu hiç affetmeyeceğine yemin etmişti Deniz Annesinin okutacak gücü kalmamıştı Deniz'i. kızının daha iyi bir geleceği olması için babasının yanına gitmesini isti...