•1•

1K 46 7
                                    

   Raven yatağından kalktı. Elleri titriyor, alnı terliyordu. Karanlıkta mutfağa doğru ilerledi fakat ışığı açmadı. Su almak için elini uzattığında annesinin o tiz çığlığını duydu. Gözleri korku içinde seğirirken annesinin çığlığının geldiği salona koştu. Maskeli bir adam annesini bileğinden tutmuştu. Annesi çığlık üstüne çığlık attı. Raven titriyordu. Annesini kurtarmak istiyordu. O adam onu öldürecekti! Biliyordu... fakat hareket edemiyordu. Annesine koşmaya çalışıyordu fakat koşamıyordu. Annesi, gözleri yaşlı ona baktı.

"Raven...Güçlü ol Raven. Cesur ol Raven."

Adam üstün bir güçle annesini kendinden uzağa ittirdi ve silahını çekti. Raven çığlık attı.

"ANNE!"

Adam tetiği çekti. Annesinin beyninden kan fışkırırken Raven'ın gözlerinden yaşlar boşaldı.

"ANNE! HAYIR HAYIR ANNE!"

Adam daha sonra önce annesinin göğsüne sonra da karnına bir daha tetiği çekti. Raven öfkesiyle adamın üstüne atladı. Fakat 12 yaşındaki küçük bir kız, bu iri cüsseli adamı nasıl alt edebilirdi ki? Adamı yere devirmeyi başardı. Yumruğunu kaldırıp adamın yüzüne vuracağı sırada adam yok oldu. Raven güçsüzlükle yere çöktü. Çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Çok güçsüzdü...Güçsüz ve savunmasız...

"Raven!"

   Raven gözlerini Melez Kampı'nda açtı. Afrodit kulübesinde, Valentina'nın odasındaydı. Valentina -kısaca Tina- yatağın başında oturuyordu ve Raven'ın alnındaki terleri elindeki mendille siliyordu ve her zamanki gibi gülümsüyordu.

"Yine kabus gördün, değil mi?".

"Evet, artık sık sık oluyor."
   Raven'ın annesi Raven 12 yaşındayken ölmüştü. O gün salonda o maskeli adam tarafından vurulmuştu. O günden sonra hayata karşı soğuk ve mat bir gözle bakıyordu.
   Raven annesinin öldüğü gün doğmuştu. 21 Ocak. Her doğum gününde annesinin mezarını ziyaret ederdi. Tabi bunun için Yoko teyzeye çaktırmadan gitmesi lazımdı. Maalesef son doğum gününde gidememişti. Melez Kampı'ndan çıkamamıştı. Denememiş değildi.
   Raven Japonya'da yaşıyordu fakat Amerika'da doğmuştu çünkü annesi Amerikalıydı.
   Annesi öldükten sonra teyzesi Yoko'nun yanında kalmıştı. Fakat baştan beri ona iyi davranmayan taş kalpli teyzesi, annesinin ölümü için onu suçlamıştı.
   Okulda ise hiç arkadaşı yoktu. Her gün yanlız takılırdı. Sınıf arkadaşları Raven'ı bir ucube olarak görürdü. Raven ise buna alışmıştı.
   Raven 15 yaşına geldiğinde sınıflar karıldı ve yakışıklı bir çocukla aynı sınıfa geçti, hatta kendisiyle sıra arkadaşı oldu. Bu yakışıklı çocuğun adı Light Yagami'ydi. Bir süre sonra Raven'ın tavırları Light'ın gözüne çarpmaya başladı. Light ona yakınlaştı. Artık beraber takılmaya başlamışlardı. Raven hayatındaki herkes gibi Light'a da gerçekten güvenmese bile ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı.
   Raven'ı şaşırtan bir şekilde Light'ın da aynı yönde hissettiğini öğrendi. Böylece bu kahve saçlı okul birincisi yakışıklı çocuk, Raven'a çıkma teklif etti. Light'ın bir sürü hayranı vardı, bu DA demekti ki kendisini kıskanan çoktu. Sürekli bazıları Raven'ı sabote etmeye çalıştılar ve bu uğraşları işe yaradı. Fakat Raven asla göz yaşı dökmedi. Umrunda değildi.  
   Birbirleriyle sevgili olmalarına rağmen birbirlerine çok sıcak davranmıyorlardı.
   Geçen sene ise Tennie isimli bir satir tarafından bulunmuş, ve Melez Kampı adlı bu yere getirilmişti. Güya ölü sandığı babasının bir Tanrı olduğunu, kendisinin ise bir yarı Tanrı olduğunu öğrenmişti. Bu hayatında büyük bir değişikliğe neden olmuştu.
   Babasının kim olduğu belirlenemiyordu, babası işaret vermiyordu. Ayları, babasına sinirli geçirdi.
   Yoko Teyze kampa gittiğini sanıyordu, Raven'ı başından saldığı için bu durumdan gayet memnundu. 
   Ve babasının Hades olduğu ortaya çıktı. Buna Raven şaşırmamıştı. Herkes ondan uzak durdu, onu dışladılar. Yine de Raven'ın umrunda değildi. Çünkü bir arkadaşı vardı. Gerçek bir dostu vardı. Onu kabullenen biri vardı.
   Valentina. 14 Şubatta doğmuş bir Afrodit kızıydı. Hades kulübesi olmadığından ve Hermes kulübesi ona hiç de sıcak davranmadığından, Dyianisos, Afrodit kulübesinde, Valentina'nın yanında kalmasına izin vermişti. Bu kadar yakın arkadaşlıklarına rağmen Valentina, Raven'ın tam zıttıydı. Hayatı çok severdi. İyimserdi,kibardı. Ve güzelden çok tatlıydı. Raven ise karamsardı. Onu bu ruh halinden Valentina çıkarmayı başarırdı. Herkes Valentina'ya kısaca Tina derdi. Fakat Raven Ti-ti, derdi. Ha, bir de Max vardı.
   Max bir Hekate meleziydi. Enerjik, iyi biriydi. Valentina'nın çok iyi arkadaşıydı. Bu şekilde bu ikisi de arkadaş olmuştu. Ne zaman Valentina ile takılsa, Max de hemen yanında bitiyordu. Bazen bu durum onu rahatsız etmiyordu. Hatta iyiydi. Max iyi biriydi. Ona da ne kadar çok beceremese yardımcı olmaya çalışmıştı. Fakat Max arkadaşı olsa bile can ve Can dostu Valentina idi.
   Daha geçen hafta Valentina demişti ki: "Hadi kuaföre gidelim."
"Neden?" . "Kendimize uygun bir saç rengi bulup boyatalım." Böylece Raven'ın siyah saçları açık gri, Tina'nın kahverengi saçları ise pembe oldu. Yeni saç rengi gerçekten çok hoşuma gitmişti. Bu yüzden son zamanlarda hep aynaya bakıyordu.
   "Acıkmışsındır sen. Sana bir çorba yapayım mı? Hem iyi gelir." dedi Tina gülümseyerek.
"O-olur."
Tina Raven'ın yatağından kalktı. Sırf onun kulübesinde kalabilmesi için kamp danışmanı Kherion, Hephaistos melezi Pamela Walklone'a çok güzel gri bir yatak yaptırmıştı. Pespembe şirincik bir odada karanlık bir kız.
   Tina'nın yatağındaki bir şey gözüne çarptı. Yatağında örgü seti vardı ve bir şey çoktan örülmeye başlanmıştı. Daha başlardaydı ve kullandığı renkler pembe ve griydi. Tina elinde tarhana çorbasıyla geri geldi. Raven Tina'nın tarhana çorbasına hastaydı.
"Çok teşekkür ederim."
"Bişey değil." dedi her zamanki coşkusuyla.
"Ti-ti?"
"Efendim?"
"Yatağındakiler ne?"
"Sürpriz olacaktı ama bilebilirsin artık, zaten bu gece başladım. Arkadaşlık bileklikleri. Şimdi sana başka bir sürpriz hazırlamam gerekiyor. Bundan vazgeçmiyorum tabi ki de." dedi neşeyle.
"Hayır gerekmiyor."
"Evet gerekiyor."
Hafifçe gülümsedi. Bu rüyaları düşündükçe gülümsemek zordu fakat Tina onu gülümsetmeyi her zaman başarıyordu.
"Söyle, sırrı ne?" dedi Raven.
"Neyin?" dedi merakla.
"Bu kadar Harika bir arkadaş olmanın."
Kahkaha attı.
"Yaaaağ, yapmağ yüzüğm kızağıoğ!"
Ben de kahkaha attım. Bir anda ifadesi ciddileşti.
"Uyu bakayım sen! Daha gece yarısı."
"Peki tamam anne." Kafasını yastığa koyarken annesi aklına geldiği için duygulandı.

Death Note || Hades'in Kızı #Wattsy2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin