•2•

599 31 1
                                    

   "Yine aynı şeyler Raven. Asla ödevlerini yapmıyorsun, sonra neden kötü sonuç çıkardım?"
"Aslında, öyle bir şey söylememiştim sensei..."
"Hayır, hayır, bu kadar yeter. Teyzene söylemem bile işe yaramıyor. Sana ne lazım biliyor musun? Seni yola koyacak özel bir öğretmen."
"N-ne...? Ö-özel öğretmen mi??!"
"Evet özel öğretmen. Ben sana özel bir öğretmen tutacağım. Okuldan SONRA sınıfta kal. Bugünden sonra da evlere gelinecek." Raven bu fikirden ne kadar rahatsızlık duymuşsa da kabul etmekten başka çaresi yoktu:
"Tamam sensei..."

   Raven sırada otururken içi içini yiyordu. Şu an daha önce de yaptığı gibi, özel öğretmenin gelmesini beklemeden sınıftan çat kapı çıkabilirdi. Fakat büyük ihtimalle bu başına daha çok iş açacaktı. Özellikle de Yoko Teyze ile.
Sınıfa bir çocuk girdi. Bu çocuk sürekli kendisine göz diktiği çocuktu. Dersleri çok iyiydi, dünya birincisiydi. Sensei'in Yagami Light'ı tutacağını nasıl düşünememişti.
"Merhaba, Black Chan." Evet, bu Japonların sesleniş sesleri çok garipti.
"Lütfen bana Raven de Yagami Kun. Biz Amerikalılar, birbirimize her zaman ilk ismimizle sesleniriz. " dedi Raven. Yagami'nin tepkisinden çekinmesine rağmen.
"Tamam."
Oturdular. Yagami kitapları çıkardı.
"Başlamadan önce seni tanımak isterim Raven."
"Ne bilmek istersin?"
"Kendinden temel noktalar ile ilgili bahset."
"Pekala. Amerika'nın New York şehrinde doğdum. Annem Amerikalı idi fakat onun babası japondu, büyük annem de Amerikandı. Annem maalesef erken zamanda hayatını kaybetti."
"Duyduğuma üzüldüm." Sesinde bir duygu belirtisi yoktu. "Nasıl öldü? Trafik kazası falan mı?"
"Cinayet." Direk söylemişti. Sonra bu hareketine pişman oldu.
"Cinayet ha?" Çok ilgilenmiş gibiydi. "Neden?"
"Seni ilgilendireceğini sanmıyorum." Bu Raven'ın bilmiyorum deme şekillerinden biriydi.
"Doğru. Özür dilerim." Kendini anlatmaya başladı.
"Japonum." Güldü. "Derslerim falan iyi işte. Dedektiflik özelliklerim çok iyidir. Herkes çok akıllı olduğumu söyler-"
"Dedektiflik mi?"
"Evet. Bir kaç kez operasyonlara büyük yardımlarım dokunmuştur." Raven çok etkilenmişti fakat yansıtmak istemedi.
Yagami'nin anlattığı ders, Raven'ın bir kulağından giriyor, diğer kulağından çıkıyordu.
"Hey, sen beni dinliyor musun?" Elini Raven'ın elinin üstüne koydu. Raven Yagami'nin gözlerinin içine baktı.

••••••••••

"Light?"
"Evet?"
"Teşekkür ederim."
"Ne için?"
Light ile akademinin Çatı katındaydılar. Güneşin batışını izliyordu. Raven'ın görebileceği en güzel görüntülerden biriydi.
"Bu güzel manzara için. Aslında benim sana bir şey söylemem gerek."
"Benim de sana."
"Huh? Pekala önce sen git."
Light, elini Raven'ın çenesine koyup hafifçe kaldırdı. Sıcak dudakları, Raven'ınkilere değdi. 4 saniye boyunca ikisi de dudaklarını çekmedi. Sonunda Light hafifçe çekerken sordu;
"Sen ne söyleyecektin?" Raven şaşkınlıkla kaskatı kesilmişti. Başta tereddüt etti fakat bunu yaptı. Light'ı kendine çekti ve onu öptü. Gün batımında uzun uzun öpüştüler. Sonra Light'ın buz gibi soğuk gözlerine baktı. Her neyse.

••••••••••

Bir şarkı sesiyle uyandı. Valentina mutlu mutlu yatağı topluyordu.
"Aa, kalkmışsın!"
"Hayır kalkmadım." Raven örtüyü hızlıca üzerine çekti. Valentina örtüyü üstünden çekip aldı.
"Hala beni kaldıramazsın." Raven büzülüp küçücük oldu.
"Bana başka çare bırakmadın." Yok-yoksa sandığı şeyi mi yapıyordu?! Valentina acımasızca pencereye gitti ve büyük perdeyi açtı. İçeriye boğucu güneş ışıkları dolarken Raven dehşetle çığlık attı. Hızlıca ayağa kalkıp perdeyi kapattı ve bir oh çekti. Valentina perdeyi geri açtı:
"Bak kalktın işte." Raven ofladı. "Hadi yemeğe gel, kampçılar başladı bile.

Yemekte Raven tek başına Hermes masasında oturuyordu. Diğerlerine katılmaktan hoşlanmazdı. Valentina Afrodit masasında kardeşleriyle gülüşerek kahvaltısını ediyordu. Max elinde tepsiyle gelip Raven'ın yanına oturdu.
"Günaydınlar." Sırıttı.
"Günaydın."
"Moralin bozuk."
"Evet, Tina beni acımasızca kaldırdı."
"Perdeyi açtı?" diye tahmin yürüttü Max.
"Evet."
"Başka?"
"Rüya gördüm." Melezlerin geçmişlerinden, geleceklerinden, başka bir yerde olanlardan oluşan rüyalar görmesi son derece normaldi.
Light ile uzun süredir görüşmemişti. 1 yıl olmuştu sanırsa. Belki daha fazla. İkisi de birbirini hiç aramamıştı. Light aramazdı zaten. Raven arayamazdı zaten. Canavarlar melezlerin telefon konuşmalarını tespit edebiliyordu. Kherion bunu tembihleyip durmuştu.
"Bu defa ne gördün?"
"Geçmişimi. Ee, senden naber?" Max, henüz anlatmak istemiyorum, mesajını almış olmalıydı ki konunun kapanmasına izin verdi.
"Her zamanki gibi. Neden Tina'nın yanına oturmadın? Kherion izin veriyor biliyorsun."
"Yalnız kalmak istedim." Max anladığını belirtircesine başını salladı. Bu çocuk gerçekten çok anlayışlıydı. Ve onunla arkadaş olmaya çalışıyordu. Bu gerçekten çok ince bir davranıştı çünkü melezler ondan uzak durmaya çalışırdı. Raven da onları suçlamıyordu doğrusu. Tina elini sertçe masaya koydu. Tina ve sertlik? Haha.
"Hadi gelin, pegasuslara binelim."
"Evet!" Max heyecanla kalktı. Tina, Raven'a sormadan onu kolundan çekip pegasusların oraya götürdü.

Death Note || Hades'in Kızı #Wattsy2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin