Hayali Sahneler

4.1K 45 8
                                    

 İlk kez bir şey paylaşıyorum. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Ve vote'larınızı da. Teşekkürler :)

Zeynep başında koca bir ağrıyla gözlerini açtı. Burası da neresiydi? Daha önce hiç görmediğine emindi. Etrafa bir göz gezdirdi. Kenarda duran bir piyano, oldukça fazla kitap ve kahve makinesinin durduğu bir masa vardı odada. Bir de şu an üzerinde sere serpe yattığı koltuk. İyi de burası neresiydi? Nasıl gelmişti buraya, kim getirmişti? Bu defa Aksel de olamazdı.

Kısa süre sonra duyduğu ayak sesleriyle korkmaya başlamıştı. Ama Zeynep olmanın getirdiği fazlaca gururuyla gözlerini kapatma dürtüsüne karşı çıktı. Simsiyah giyinmiş, uzun boylu, yeşil gözlü, sakallı ve yapılı vücuduyla güvenilir gözüken bir adamdı. Tahminen otuzlu yaşlarındaydı. Zeynep, onu sanki daha önce görmüş gibi hissetti. Görmüştü. Ama ne zaman?

Elindeki eczane poşetiyle yanında kalan boşluğa yerleşti. Sessizce poşettekileri boşaltırken Zeynep öylece izledi. Fakat bir süre sonra merakına yenilerek,

“Ben neden buradayım?” dedi. Adam yüzünden gölge gibi gelip geçen bir gülümsemeden sonra pürüzsüz ses tonuyla cevapladı,

“Yaralısın. Kafandaki kocaman yarayı fark etmemiş olamazsın.”  Ah hayır, fark etmemişti. Sadece ağrısını hissediyordu. “Pekala, hadi pansumanını yapalım.” Pamuğa biraz tentürdiyot döktü, sakince alnındaki yarayı temizledi. Temizleme bittikten sonra yara bandını taktı. Daha sonra acelesiz hareketlerle poşetten çıkardıklarını birer birer içine koydu. Kahve makinesinin olduğu masaya bıraktı ve bir bardak suyla geri döndü. Bir de ağrı kesici.

“Haydi, şu ağrı kesiciyi de iç.” dedi elindekileri uzatırken. Zeynep ise minnettar bir gülümsemeyle ağrı kesiciyi aldı. İki yudumda içti. Aklına Kerem’in gelmesiyle duraksadı. Kim bilir ne kadar merak etmişti… “Ama sonuna kadar hak etti  o kas hayvanı.” diye düşünmekten de kendini alamadı. Hala onu affetmemişti. Biliyordu, en son onu affedecekti. Çünkü asla yalan söylemeyeceğine inandığı tek insan oydu. Kısa zamanda ona o kadar çok güvenmişti ki… Çoktan diğer koltuğa geçmiş kitaplarından birini okuyan adama dönerek,

“Ne kadar zamandır buradayım peki?” dedi. Adam kitaptan başını kaldırmadan cevapladı,

“Çok değil, belki iki saattir.” Evet, Kerem gerçekten meraktan ölmüş olabilirdi.

“Peki tam olarak neresi burası?” dediğinde adamın cevabı yine kısa ve netti,

“Beyoğlu’nun arka sokaklarından biri.” Zeynep ise bu kısa cevaplardan sıkılmaya başlamıştı.

“Daha ne kadar burada durmam gerek, şu yara zımbırtısı ne zaman geçer?” dedi sıkıntılı bir ses tonuyla. Adam da aynı sıkıntıyı yansıtırcasına kitabını kapattı.

“Peki sen daha ne kadar soru sormaya devam edeceksin Zeynep?” Adını nereden biliyordu? Hey, bu adam gerçekten çok oluyordu! Kimdi? FBI ajanı falan mı?

“Sen kimsin? Benim adımı nereden biliyorsun?” Adam sıkıntıyla başını kaşıyarak,

“Nüfus kağıdı diye bir şey var. Evime kimi aldığıma dikkat ederim.”

“Gerçekten kimsin sen?”

“Adımı mı öğrenmek istiyorsun?”

“Aynen öyle.” dedi Zeynep baş ağrısına aldırmadan kalkarken.

“Güneş.” dedi adam sakinliğini koruyarak.

Hayali Sahneler [devam etmeyecek]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin